![]() |
Bazen
duyuyorum, “Eskiden böyle yazım hataları olmazdı,” deniyor. Olurdu. Hem de
bolca. Sadece o dönemin metinleriyle bugünün insanı çok sık karşılaşmadığı için,
yok sanılıyor. Oysa “de/da” ayrımı yapamama meselesinde hiçbir azalma, eksilme ya
da ilerleme yok. Bu yanlış yazım hep vardı, hep de olacak.
Bir arkadaşım o reklamı görünce, “Sıradan insanlar yanlış
yazabilir ama arada ajans var, editör var…” dedi. Yok dedim, ajans majans hak
getire.
İyi bildiğim için söylüyorum: Sanatçı sayılan nice karikatürist
ve çizgi romancı da aynı yanlışı yaptı. Hatta çoğu zaman o hataları
kaligrafistler düzeltti. Yakın zamanda bir arkadaşım, önemli bir çizgi romanın
gazete ilavesi için yeniden baskısını hazırlarken, yanlış yazımlarla nasıl boğuştuğunu
şaşkınlıkla anlatmıştı.
Çocukken çizgi romanlara o gözle bakmıyoruz elbette.
Serüvene ve çizgilere kapılıp gidiyoruz. Üstelik o yıllarda çizgi romanlardan
kimse “edebilik”, “özgünlük” ya da “sanat” beklemiyordu. Üreticileri de Türkçeyi
bilmemekle eleştirilmiyordu. Eleştirilseydi, belki nitelik meselesi çok daha
erken gündeme gelebilirdi.
Lafı dağıtmayayım: “de/da” meselesi bazen Türk’ün Türk’e
eziyeti gibi, bazen de Türk’ün Türk’le eğlenmesi gibi görünüyor. Bunun
farkındayım.
Benim meselem şu. Herkesin yorulduğu yere
han kurulmaz. Kamusallığın içinde sanat, edebiyat, reklam ya da başka türlü
zamazingo yapacaksanız, o ortak dile riayet edeceksiniz. O dili uygulayacak,
geliştirecek, taşıyacaksınız.
![]() |
.jpg)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder