![]() |
Bir söz var, doğru buluyor ve seviyorum: “Anasının doyuramadığını
biz nasıl doyuralım?” Çocukluk, kişiliğin hamurunun yoğrulduğu yer. “İyi
anne”nin sağlayamadığı şefkat ve güven duygusu, insanın bütün yaşamına gölge
düşürüyor. Annesinden alamadığı sevgiyi, desteği, “ana sütünü” bir başkası ne
kadar telafi edebilir ki? Mutsuz çocukların mutsuz yetişkinlere dönüşmesi ekseriyetle
kaçınılmazdır.
Bu yüzden bazı insanlar, ne yaparsanız yapın değişmezler.
İlişkilerinde hep “alacaklı”dırlar. Sürekli sızlanır, gözyaşı döker, ilgi
isterler. Hep mağdur, hep haklıdırlar. Erich Fromm’un “sahip olmak” ile “olmak”
ayrımı burada kendini gösterir: Bu insanlar, varoluşlarını hep başkalarından
alacaklı olmak üzerinden kurarlar. Konuşulmak, son sözü söylemek, takdir
edilmek… Bitmeyen bir alacak defteri gibidirler.
Bir de hep “borçlu” hissedenler vardır. Borçluluk sadece
ekonomik değil, varoluşsal bir deneyimdir. Bu kişiler hayatlarını adeta
başkalarına olan görünmez borçlarını ödemeye adayarak yaşarlar. Fedakârlık ve
perhiz, çoğu kez kendi eksikliklerini meşrulaştırmanın bir yolu hâline gelir.
Çırpınmaları, içlerindeki boşluğu kapatma çabasıdır aslında.
Freud, Yas ve Melankoli’de uzun uzadıya anlatır, “nesne
gölgesi benliğin üzerine düşer.” Kaybedilen sevgi ya da doyurulmayan ihtiyaç,
benliğin içinde yaşamaya devam eder. Alacaklı olan, bu gölgeyi dışarıya
yansıtarak sürekli başkalarından talep eder, borçlu olan ise gölgeyi
içselleştirir ve kendi kendisini suçlar. İki uçta da mesele aynıdır: çocuklukta
doyurulamamış bir ihtiyacın, kaybedilen nesneyle özdeşleşmiş hâlinin
yetişkinlikte tekrar tekrar sahnelenmesi.
Hayatımız da bu alacaklılarla borçlular arasında akıp
gidiyor. İkisi arasında kesin bir değer farkı yok. Biri daha iyi, öteki daha
kötü değil. Çünkü mutluluk ve hayatla başa çıkabilmek, bu ikiliğin ötesinde bir
mesele. Arendt’in dediği gibi, insan ancak kendi eyleminin sorumluluğunu
üstlenerek özgürleşebiliyor.
Asıl mesele, insanın kendine dönüp şu soruyu sorabilmesi:
“Ben alacaklı mıyım, borçlu muyum?” Belki de bu soruya dürüstçe yanıt aramak,
iyileşmenin ilk adımıdır. Freud’un vurguladığı gibi, insana şifa getiren şey
çoğu kez bastırmak değil, derdin kendisini fark etmektir.
![]() |
| https://www.deviantart.com/nonparanoid/art/family-portrait-661129446 |


3 yorum:
"Borçlular ve alacaklılar" İnanılmaz güzel bir ifade. İnsanın kendisini keşfetmesi için taze bir perspektif.
Ağa bir iz düşmüş peşinden gitmek gerek...
Ne güzel yazmışsınız.
Merhabalar.
Bir annenin doyuramadığını, kimse doyuramaz!
Selam ve saygılarımla.
Yorum Gönder