![]() |
Allah bizlerle, mahlûkatla ilişki kurar ama bunu yalnızlıktan değil, Rabb vasfının bir gereği olarak yapar. “İnsana şah damarından daha yakındır” ayeti bu mutlak yakınlığı hatırlatır. Bu birliktelik, bir insanın en yakın arkadaşıyla dahi yaşayamayacağı türdendir. Kelâmın ve teorinin söylediği budur.
Başa dönelim: neden yalnızlık Allah’a atfediliyor? Çünkü insanlar, O’nun ontolojik tekliğini kendi kavramlarıyla kavrayamıyorlar. İnsan yalnızlıktan korkar ve Allah’ı da kendi psikolojisiyle düşünür, kendi yalnızlık deneyimini O’na yansıtır (antropomorfizm). İlkel dinlerde tanrıların topluluklar oluşturması aslında “tanrı bile olsa yalnız olamaz” kaygısının kültürel bir yansımasıdır.
Eğer yalnızlık, “eksiklik ve ihtiyaçtan doğan duygusal bir hâl” ise Allah yalnız değildir. Diğer yandan yalnızlık, “eşinin ve benzerinin olmaması” ise Allah mutlak anlamda yalnızdır. Ancak bu yalnızlık, insana özgü bir “yapayalnızlık” değil, mutlak varlığın kendi tekliğidir.
İtiraf etmem gerekirse, mutsuz 17 yaşımda bu meseleyi çok düşünüyordum. Sanırım dünyayı anlamaya çalışan her ergen gibi ben de “Biz niye yaşıyoruz, bir yaratıcının oyuncakları mıyız? Allah, sıkıldığı için mi bizi yarattı? Tek başına yaşarken neden bilinmek istedi?” gibi soruların peşine düştüm. O yaşlarda bu tür sorular sormanın “delirtici” olduğuna inanılırdı; hele bizim topraklarda din konuşmak her koşulda doğru anlaşılamıyor. Yıllar yıllar önce radyoda biri Camus için “yalnızlık meselesini anlatıyor” demişti, ya da ben öyle duymuştum. Pek bir şey anlayamasam da hemen Yabancı’yı okudum.
Allah yalnız değildir, yalnız olan insandır diyorduk ya… İşte teistik düşüncede insanın yalnızlığı ancak Allah aracılığıyla son bulur. Buna karşılık Camus (ve Sartre), Tanrı’yı reddetmişti. Ona göre yalnızlık insana özgü bir yazgıydı ama bu yazgı, aynı zamanda özgürleşmenin kapısını aralıyor insana güç veren bir farkındalık yaratıyordu.
Bugün geriye dönüp baktığımda, içimdeki öfkeli ergenin bu düşüncelerde bir teselli bulduğunu görüyorum. Çünkü yalnızlık, sadece bir boşluk değil, aynı zamanda bir potansiyeldir. İnsanı Tanrı’ya yönelmeye de, Tanrı’yı reddederek kendi özgürlüğünü keşfetmeye de götürebilir.
![]() |


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder