![]() |
Hemen her tartışmada bir noktada karşımıza çıkan, basit
ama etkili bir numara var: whataboutism. Türkçede tam karşılığı yok ama özü şu:
“Peki ya şuna ne dersin?” diyerek eleştiriyi yanıtlamak yerine muhatabı başka
bir meseleyle itham ederek dikkat dağıtmaya yarıyor. Amacı konuşmayı ilerletmek
değil tartışmayı kısır bir döngüye sokmak.
Kavram genellikle Soğuk Savaş’a, Sovyet siyasetine bağlanır.
Rivayete göre rejim, kendisine yöneltilen her eleştiriye “peki sen şuna ne
diyorsun” tarzında karşılık verirmiş. Elbette doğru değil. Çünkü bu konuşma
biçimi ne Sovyetlere ne de belirli bir döneme özgü. Milli kurtuluş savaşlarından
devrimlere, darbelerden krizlere kadar her kırılma anında hep karşımıza çıkıyor:
“Savaşta neredeydin?”, “12 Eylül’de niye sustun?”, “28 Şubat’ta niye
konuşmadın?”, “15 Temmuz’da niye sokağa çıkmadın?”
Bu soruların amacı meseleyi tartışmak değil, muhatabı
itibarsızlaştırmak, savunmaya zorlamak elbette.
Okul yıllarındaki münazaraları hatırlayın. Rakip söze
başlar başlamaz, “Sen onu bırak da şuna ne diyeceksin” denirdi. Bir arkadaşım:
“Biz buna bel altından vurmak diyorduk” dedi, e evet dedim. Hakikaten öyleydi.
Aslında hepimizin tanıdığı, aşina olduğu bir manevra bu.
Futbol tartışmaları tipik örnek: “O penaltı değil”, “ofsayttı”,
“kırmızı kart verilmeliydi” diyorsunuz. Ama mesele öyle ilerlemiyor; “sizin maçta
şöyle olmuştu, böyle olmuştu”ya kayıyor.
Elbette hiçbir sonuca bağlanmıyor. Bitimsiz bir deveran
içinde büyüyor, hasmaneliği çoğaltıyor. Bağlam kayboluyor, hatipler öne
çıkıyor. Tartışma, o vasatlıkta bir gösteriye dönüşüyor. “Yargıyı dağıttı, son
sözü söyledi” diye reel ve TikTok videolarına sığdırılan kısa parçalara
dönüşüyor.
Whataboutism’in cazibesi basitliğinde: kolay anlaşılır,
herkesin uygulayabileceği bir klişe. Ne bir “Türk safsatası” ne de tek bir
döneme ait bir hastalık. Evrensel, her yerde karşımıza çıkan ve tartışmayı
kemiren bir refleks.


1 yorum:
Bence bu konuşma biçiminin yaygınlaşmasında sosyal medyadaki sataşmalar ve politikacıların konu saptırma biçimleri de etkili oldu.
İşin kötüsü, bir süre sonra bu tür bir "karşı atak" geleceğini hissedince insan fikir beyan etmekten de kaçınıyor. Çünkü gerçekten çok yorucu ve çok güzel bir kelimeyle ifade ettiğiniz gibi sönümlenmiyor bu tartışmalar...
Sonuçta neredeyse içimize içimize konuşmaya başlayacağız...
Yorum Gönder