Çarşamba, Mart 06, 2024

Şimdiki zaman halleri

1985'ten beri yazdıklarım bir yerlerde yayımlanıyor. Çeyrek yüzyıldır da kesintisiz olarak bir telif gelirim var, yazarak hayatımı kazanıyorum. İlk öğrendiğim şeylerden birisi, beni beğenen kadar beğenmeyenlerin de olacağıydı.

Bir şey yazıyorsanız, yaptığınız işi beğenmeyenler mutlaka olacaktır. Eleştirme hakları vardır. Üstelik beğeni görecelidir, zamana, kişilere, beklentilere göre değişir.

Laf edenlere asabiyet göstermenin, defans yapmanın, kahırlanmanın pek anlamı yok. Hele ki sosyal medyanın hepimizi bu denli  belirlediği bir çağda... İçindeyiz, faili ve mağduruyuz, sosyal medyanın, insanları ilgi çekmeye teşvik eden bir çekim gücü var ve bu öyle güç ki, her birimizi "bağırmaya" zorlayabiliyor. Her gün yüzlerce örneğini görebiliyoruz. 

Sanat eleştirisi, siyaset çekişmesi, itiraz tiryakiliği, ergen kahkahası, tahkir ve tezyif, haset ve münafıklık, hiciv ile övgü içiçe geçti, başkalaştı, meşrulaştı, mümkün ve herkese normal gelir oldu. Romantize ederek ahlaki bir töz aradığım sanılmasın...Tabii ki arayanlar olacak, itiş kakış işin özünde var... Üzülebilir, bunalabiliriz ama ne yapsak boş, manzara bu mu? Evet bu. 

Mesele sadece beğenmeme hakkı değil, iyi biliyoruz ki daha fazlası...Zamanın ruhu ve öfkesi var işin içinde. Deşifre etmek için yaşamak diye bir şey de var artık. 

Eskiden gazeteciler, ve o tartışmadan profesyonel olarak faydalanan insanlar, örneğin siyasetçiler yapardı bunu, açık ararlardı, hasım olanlar hatiplikle retorikle birbirlerini "dövmeye" çalışırlardı...Siyaset, medyatik bir gösteriye, sosyal medya siyasetin ve faillerinin milyonlarca mikro replikalarına dönüştüğünden...beri bu da "miri mal" oldu diyelim. 

Ben mesela şunu hiç anlamıyorum, insanlar sevmediği birilerinin internet hesaplarını takip ediyorlar. "O sağcıyı, o solcuyu, o yeteneksizi, o sefili, o kötü yazarı, o yalakayı, o boş tencereyi niye iz-ler-sin? Hata yapmasını, açık vermesini niye bek-ler-sin? Niye buna bu kadar zaman har-car-sın?"... demenin, bir cevap aramanın tek bir faydası yok. 

Yapıyorlar. Terapist edasıyla, mesleki deformasyonla bir klişe kullanalım, "iyi geliyorsa yapsınlar", "olabilir", "mümkün"... Çünkü çook mutsuzuz..birilerinden hıncımızı almamız gerekiyor.

Başa döneyim, yazıda kullandığım görsel, twitter hesabımın sabit şeysi... Yakın bir arkadaşım, yazdığımı eleştirerek "farkındasın değil mi, kibir bu" dedi, ben cevap vermeyip gülümseyince daha da uzattı. 

Kendimce bir ilkem bu, yaptığım işlerle ilgili sosyal medyada kimseye cevap vermedim, vermeyeceğim... İşe güce bakmaktan yanayım. Doğrusu bu demiyorum, bana uygun olan bir cevap bu... Yakın zamanlarda bir iki şey oldu, hiç görmediğim meseleleri bana duyuranlar,  bana yetiştirenler, sana şöyle dedi diyenler oldu, bana söylemeseniz de olurdu dedim onlara, bilmiyordum, rahattım, bilmemeyi tercih ediyorum...

Gidip çalışayım. 

1 yorum:

dilovasi_isci dedi ki...

yorumlara cevap yazmayınca kendimi topluma karşı borçlu hissediyorum.

Related Posts with Thumbnails