Pazartesi, Temmuz 21, 2025

Milano'ya Giden Yol

Çok isteyip de bir türlü okuyamadığınız, çocuksu bir merakla kavuşmayı beklediğiniz bir kitap, bir hikâye ya da bir çizgi roman oldu mu hiç? Biliyorum, biraz bayat bir gazeteci girizgahı oldu ama size kendi “okuyamama” hikâyemi anlatacağım. Bir kavuşma hikayesi  de diyebilirdim…

Yıl 1977. Tarkan’ın yeni macerası olan Milano’ya Giden Yol’un Hürriyet’te tefrika edileceği ilan ediliyor. Bizim evde o ara Milliyet alınıyordu, haliyle okuyamayacağım. Meraktan kavruluyorum. Yayının başladığı ilk gün harçlığımla gidip gazeteyi aldım. İlk cümlesi hâlâ kulağımda: “MS 452 yılında…” Aynı cümleyle yıllar boyunca onlarca hikâye yazdım.

Ertesi yıl babam Hürriyet almaya başladı. Nihayet, serüveni düzenli okuyacağım derken… Her şey bir anda altüst oluverdi. Serinin yaratıcısı Sezgin Burak intihar etti. Aklımda kaldığı kadarıyla, bir misafirlik sırasında, pencereye çıkıp tüm ikna çabalarına rağmen kendini aşağı atıyor.

Dokuz yaşındayım. Ne böyle bir ölümü kavrayabiliyorum ne de Tarkan’ın akıbetini… Hikâye yarım kalıyor.

Dört yıl sonra garip bir şey oluyor. Bulvar gazetesi Tarkan’ın yarım kalan hikâyesini tekrar yayımlamaya başlıyor. Acaba biri mi tamamlayacak derken ilk gün bir Tarkan posteri veriyorlar. Gidip alıyorum ama yine takip edemiyorum. Bulvar, bizim evde satın alınması mümkün olmayan kıytırık gazetelerden.

Sonra öğreniyorum ki serüveni Özcan Eralp tamamlamış — ya da tamamlamaya çalışmış. İlk kitabımı yazarken, henüz 21 yaşındayım, İstanbul’da Özcan Abi’yle röportaj yapıyorum. Tarkan’ı da, “Milano’ya Giden Yol”u da konuşuyoruz. Aklımda çünkü.

Ertesi yıl Milli Kütüphane’de arşivde çalışırken gidip gazeteyi buluyorum… ne ki saçma bir şeyler oluyor yine okuyamıyorum. Niye ki diyenler çıkabilir? O yıllarda cep telefonu filan yok, fotoğraf pahalı, fotokopi ayrı masraf. Oturup okuyarak notlar alırdım. Bugün tek bir işe yaramayan notlarla dolu defterlerim var...

Yakın zaman önce, Sezgin Burak’ın çocukları Tarkan’ı haftalık dergi olarak yayımlamaya başladı. E güzel, bu kez okuyabilirim artık derken o dergi de satmadı ve serüven yine yarım kaldı.  Zagor ile Çiko, oturup ağlasalar yeridir.

Geçtiğimiz aylarda bir koleksiyoncu, Özcan Eralp’in Bulvar’da çizdiği serüvenleri kendi imkanlarıyla çoğaltmış-basmış, satıyor, “Alır mısınız?” dedi. Elbette! dedim. Sonunda okuyabilecektim. Kitaplar geldi… bir baktım içlerinde   “Milano’ya Giden Yol” yok!

1978’de okuyamamışım. 1983’te tamamlanmış, yine okuyamamışım. Tam 42 yıl. Koleksiyoncuya yazdım. Bir başkası gazeteden fotoğraflamış, bir sonraki basıma eklenecekmiş. “Ben yine satın alırım” dedim. “Ama pdf’ini şimdi verin, okuyayım.”

Senaryo işlerim bitince oturup okudum ama okudum dediğime bakmayın, çocukken büyülendiğim şeylerle yeniden karşılaşırken ciddi biçimde korku duyuyorum. "Tereddütler ve ihtilaçlar içinde" kıvranarak okudum. Hem hikâye çok dağınıkmış, hem de Özcan Eralp dahi hikâyeyi bitirmemiş, yine yarım bırakmış...Hikâye, şehirde geçerken, almış Tarkan'ı şehir dışına çıkarmış, yaralamış, bir mağaraya götürmüş, orada geçmiş hikayeleri biri kere daha çizmiş, sonra dışarı çıkarmış, kendi hikayelerini anlatmaya başlamış. Ne Milano kalmış ne benim merakım...  

Off of Mıstık Abi…“Gök düşsün, hayaller yerinde dursun” derdin sen, değil mi? Yoksa demez miydin?

[Not: Sezgin Burak’ın “de-da” eklerini ayıramadığını ve koca Hürriyet gazetesinde kimsenin bunu düzeltmediğini onca yıl sonra fark etmek de tuhaf bir his. Sonra neden çizgi romanlar küçümsenirdi diyoruz.]


2 yorum:

Hüseyin CÖMERT dedi ki...

Hocam selamlar, bahsettiğiniz kitapları nereden alabiliriz. Bilgi rica edebilir miyim?

Levent Cantek dedi ki...

Korsan basıldığı için el atından alınıp satılıyor, benim anladığım bu, internet üzerinden satış yapan sahaflara sorun diyeceğim, meselenin bu kısmını hiç anlamıyorum, dahil de olmayayım, affedin beni

Related Posts with Thumbnails