Pazar, Mart 05, 2023

Sülün Osman


Ünlü dolandırıcı Sülün Osman'ın kimi maceraları meğer vakti zamanında plağa aktarılmış, eskilerin deyişiyle "radyo tiyatrosu" havasında üç skeç hazırlanmış. Yeşilçam dublajı ve efektleriyle,  şive komiğine dayandırılan bir komedi tasarlanmış. İşte Sülün, taşradan İstanbul'a gelen Laz, Konyalı ve Kürt arkaşlara tramvay, Saat kulesi ve yangın kulesi satıyor filan...

Hikayeler "essah mı" yoksa yakıştırılmış mı bilemiyoruz, doğrusu varsa, olsa olsa polis kayıtlarında olabilir. Adam yalancının teki çünkü. 

Dolandırıcılık hikayeleri ancak komedi olarak anlatılabiliyor, dışarıdan bakınca insana "yahu buna nasıl inanılır" dedirten öyküler zira... Komedisi yapılsa da nihayetinde enikonu trajik... zeka ortalaması mı desek, kültürel sermaye mi desek insanlar "dolambaçı" göremiyor, anlayamıyorlar, para hırsıyla inanıyor, inanmak istiyorlar.

Oturduğum mahallede sonradan hapse girmiş (e başta beyfendi sanılan) bir dolandırıcı varmış, ben buralara taşınmadan evvel yükünü tutmuş, yapacağını yapmış, ne yapmış derseniz, işte esnaftan küçük paralar alıp faiziyle geri ödeyerek başlamış işe... Milleti bu işe alıştırınca asıl safhaya geçip, fazlasını istemiş, büyük paralar toparlayınca da "kaçmış", "kayıplara karışmış". Daha doğrusu kaçmaya kalkmış, haftasında enselenmiş diyelim. Adam hapse düşmüş, olan paralarını kaptıranlara olmuş. Bana hikayeyi mağdurlardan biri olan taksici anlatmıştı. 

Gel zaman git zaman, aynı taksici benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Yolda giderken sağa çekip derdini anlatmaya başladı. Kendisini dolandıran adam hapisten buna bir mektup yazmış, mektubu da gösterdi, mealen, işte şu kadar borç para verirsen, "dışarı çıkınca sana bütün paramı ödeyeceğim, bir de üstüne faiz vereceğim, ben o paraları yemedim, yer miyim, bir yerde saklıyorum, en çok sana üzüldüm, sen diğerleri gibi değilsin" filan diye yazmış... Yine bir sürü alavere dalavere anlayacağınız...Muhtemelen pek çok mağdura aynı mektubu yazmıştır.  Taksici, bana soruyor, "güveneyim mi, vereyim mi bu parayı, sen ne dersin abi?" Bu soruyu soran arkadaşımız, iki ev parasını aynı dolandırıcıya kaptırmış biri, dön dolaş, daha düşünüyor, doyamıyor, doyamamış kandırılmaya diyerek geçelim...

Sülün Osman neden sevimli gelmiş bize, hovardalığı mı lafazanlığı mı, ne'si ilginç gelmiş okur yazarlara... Yoksul ve eğitimsiz insanları kandıran biri... Hani edebiyatı yapılır ya, "zenginden alıp fakire dağıtan" biri değil... Çalmasının-dolandırmasının siyasi ya da ahlaki bir gerekçesi de yok, kazandığını pavyonlarda eziyor, Ankara ağzıyla söylersem, o paranın "hayrını" da göremiyor, altı üstü üç gün zengin yaşıyor, felekten bir iki gece çalabiliyor ancak... 

Gel gör ki popüler kültürün bir tür kahramanı Sülün Osman, o sebeple plağı olmuş, hikayeleri merak ediliyor. Acaba diyorum, yapıp ettiğiyle salaklığı mı teşhir ediyor, o mu hoşa gidiyor...Kanuna ahlaka da nanik ediyor, o da ilgi çekici bir meydan okuma... Kazandığını cıyır cıyır yemesi de...  Cevabı bir tane değil, o çok açık... 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails