Defterler yaprak yaprak ve karışık yayımlandığı (satıldığı) için sayfa sıralamasından emin olamıyoruz veya herhangi bir metni niye (ne niyetle-neresi için) yazmış emin olamıyoruz. Aşağıdaki alıntıda memleket mizahı ile batı mizahını kıyaslamış ve kendine özgü çıkarımlarda bulunmuş:
"Karikatürün ana vatanlarında yaşayan insanlar acaba niye
karikatür seyretmez olmuşlardır? İnsanların artık mizaha
Batıda elektronik iletişim araçları batı insanının görme
duyusunu köreltmiştir. İnsanın bir görüntüyü gözle algılarken eski dikkati ve
duyarlılığı yok olmuştur. Nasıl yok olmasın ki?.. Her gece sadece tv de
yüzlerce insan kurşun ya da bombayla ölüyor, yüzler insan öpüşüp sevişiyor,
binalar yanarken, yüzlerce araba taklalar atıp devriliyor… Tabii bu
görüntülerin arasında bol bol fışkıran kola şişeleri, fişmekan şampuanla
yıkanmış uçu şişelerden şişelerden bol bol kola fışkırıyor, fişmekan
şampuanla yıkanmış saçlar uçuşuyor, koltuk altlarına filan marka deodrant fass
diye sıkılyor, sürekli açılıp kapanan ağızlar, değişik markalardaki jambonları,
çikolataları, peynirleri yutup duruyor.
Bütün bu saldırgan görüntüler çorbası içinde batılı
insanın gözle algılama duygusu aşınıyor. Giderek köreliyor… Artık ondan ince
bir çizgiyi izlemesini, ve o çizgideki espriyi ve mizahı yakalamasını beklemek
hayal oluyor… Zaten, bu beklentimizde de görsel saldırının büyüklüğünü
düşünürsek bunu insanlardan beklemek de haksızlık olur.
Böylece yine Karikatürü batıda mahveden bir ikinci
neden de, sözlü ve çizgili düşünce suçlarına gösterilen aşırı hoşgörü olmuştur.
Bu olumlu neden yani otoritedeki hoşgörü karikatürdeki en zevkli unsur olan
tehlike unsurunu yoketmiştir. Tehlike yokolunca çizen için de seyreden için de
mücadelenin tadı kaçmıştır."
Önce küçük bir uyarı: defterde nasılsa ona uyarak bir dizgi yapmaya çalıştık, üstü çizili kısımlar, bizzat Aral tarafından çizilmiş anlamına geliyor.
Sonra bir iki not düşeyim. İlginç bir biçimde karikatür "seyretmez olmuşlardır" demiş, okumak dememiş, seyretme vurgusu yapmış, dergicilik anlayışını da özetleyen bir nokta bu... Gırgır'da okunacak değil seyredilecek bir dergi istediğini, Akbaba'nın bol yazılı içeriğinin dışında-aksine bir dergi hayal ettiğini biliyoruz. Karikatür konuşurken sinema, tiyatro, pandomimden söz etmesi boşuna değil..
Diğer konuyu ise Avrupa'da televizyon kültürüne ve onun hoşgörü dediği yaşama kültürüne bağlamış. Batılılar görsel kültüre doydukları için karikatürü arkaik buluyorlar demeye getirmiş. Bu şu mu demek acaba? Bizde televizyon güçlü olmadığı için mi Gırgır çok sattı. İkinci kısımda ise Batıda sanatçıya ve muhalefete baskı olmadığı için (bir başka deyişle her şeyi çizebildikleri için) karikatür işlevini tamamlamış, gücünü yitirmiştir iddiasında bulunmuş.
Kısa bir yorum yapayım.
Tahminen söylüyorum, yazı en az otuz beş yıl önce yazılmış... O günün kapalı toplumunda, global kültürün farkında olmayan Türkiye'de söylüyor bunları. Defalarca yazdım, Oğuz Aral, Gırgır'ın dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi olduğuna inanıyordu, niye inanıyordu bilemiyorum, bizzat derginin yayıncısı olan Simavi'nin asparagas olduğu aşikar olan haberine niye inanıyordu diye sormak gerekiyor aslında. Gırgır tabii ki çok satıyordu ve önemliydi ama böyle bir sıralama yok, Amerika'dan Mad, Sovyetlerden Krokodil'i seçerek (cımbızlayarak), soğuk savaşın iki süper gücünün yanına Gırgır'ı koyarak bir sıralama yapılamaz. Bütün dünyayı ve o iki ülkedeki diğer dergileri sıfırlayarak konuşmak istiyor, Gırgır'ı vesile etmek için abartıyor, yok sayıyor. Bu durum ancak kibirle, ilginç diyebileceğim bir narsizmle açıklanabilir bence. Şunu demek istiyorum, aklında Gırgır kadar çok satan dergi olmadığı inancı ve önkabulü olduğu için görsel kültürle aşınan-körelen batılı uygarlığı imgesinden söz ediyor. Doğru değil veya abartıyor diyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder