Perşembe, Ağustos 10, 2023

Rüştü Onur

Yukarıdaki kapaklardan biri, 1956 yılında çıkan, Salah Birsel imzalı Rüştü Onur kitabının ilk baskısı, diğeri aynı kitabın 2013 baskısına ait. İkincisi, bir parça daha genişletilmiş, gazete yazıları ve iki hikayesi eklenmiş. 

Hatırlayanlar olacaktır, Yılmaz Erdoğan'ın Kelebeğin Rüyası (2013) filmiyle popüler kültürümüzde ünlenmiş, çok çok genç yaşta, henüz yirmi ikisinde ölen bir şairimiz Rüştü Onur. Filmden önce, daha eskiden de bilinirdi ama daha dar bir çevrede, bazen Orhan Veli ile kıyaslanarak, bu denli erken bir kayıp olmasaydı neler neler yapabilirdi denerek hatırlatılırdı. 

Üniversite yıllarımda kimi şiirlerine rast gelmiş, doğrusu çok da anlamadan "güzel" bulmuştum. 

Geçen ay okuduğumda ise daha farklı şeyler aklıma düştü, birincisi o yılları Gariplerle anıyor ve onların domine ettiğini düşünüyoruz ama genç bir şiir aurası varsa Orhan Veli filan biricik ve benzersiz değiller, buna Rüştü Onur'u da katmak gerekiyor mesela. 

İkincisi, Rüştü Onur, Salah Birsel ve Necati Cumalı ile mektuplaşırmış, şiirleri onların tarzına benziyor. Demem o ki, yukarıda yazdığım genç şiir aurasında Birsel ve Cumalı da yer alıyor/yer almalı. Vardıkları yerden değil, çıkışlarından ve arayışlarından söz ediyorum, benzeşiyorlar, birbirlerine değiyorlar...

Üçüncüsü, kırklı yılların dergilerinde edebiyatçılık diye bir ifade var, küçümseyici bir şey, argoda "edebiyat yapıyor" denir ya, o anlamda bir kullanımı var, bir tür pozörlük. Onur, bundan hoşlanmıyor, üslubunu sahicilik üzerine kurmuş, kenar mahalleler, yoksullar, hastaneler ona daha doğal geliyor. Öykülerinden birinin adı "Kenarın Dilberi" diğeri "Alagözlerin Fikriye"... bence bu bile ne anlatmak istediğini gösteren bir eğilim...

Dördüncüsü, temposuyla ilgili... İnsan bu kadar ağır bir hastalıkla boğuşunca olabilir, kendini toparladığında zamanı değerlendirmek istiyor olabilir, belki ölüm korkusunu bastırmak istiyor... Rüştü Onur, yüksek bir şiir iştahı ve yazma özlemi göstermiş, yetişme telaşını görebiliyorsunuz, bir taşralının İstanbul'da olma hayalini filan... Çocuksu, son derece masum bir çırpınışı var... Coşkuyla sarılacak gibi şaire, şiir konuşana...

Trajediler, hatırlanmayı kolaylaştırıyor, ne ki onun da dereceleri var. Orhan Veli bu kadar saçma bir biçimde ölmeseydi, bu kadar popüler olabilir miydi diyenler vardır, bence yanılıyorlar, yaşadığı dönemin starıydı Orhan Veli.. Zaten çok konuşuluyordu. Rüştü Onur'un romanesk hayatı, karısıyla peşpeşe ölümleri filan onu o derece ve hemen "ünlü" yapmadı demek istiyorum. Hakkındaki saygı kitabı ölümünden on dört yıl sonra, Kelebeğin Rüyası filmi ise yetmiş yıl sonra üretilebildi. 

1 yorum:

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

farkındalık yarattığınız için teşekkürler.
filmi izlemiştim çok sevmiştim, şairlerin isimlerini aklımda tutup araştırma yapma gereği bile duymamıştım.

Related Posts with Thumbnails