Pazartesi, Şubat 26, 2018

İmkansız Özerklik



Görmüş ya da duymuş olabilirsiniz, Vedat Özdemiroğlu, Uykusuz'daki köşesinde sokakta gördüğü bir avukat ismiyle ilgili maksadını aşan bir "espri" yapmış. İsim sahibi, dergideki yazıyı görerek, sosyal medyada bunu paylaşmış ve iş büyümüş. Vedat, mağdureden özür  dilerken bir hata daha yapmış, yazdıkları teşhir edilmiş ve iş bir kez daha büyümüş, sonra Uykusuz devreye girerek  bir açıklama yapmış ve dergi adına özür dilemiş.

Olayın kendisini tartışmak pek anlamlı değil, espri iyi değilmiş, tahkir ediciymiş, cinsiyetçiymiş, yanlış bir özürmüş, özel yazışmalar niye paylaşılmış, Uykusuz bunu niye yapmış vs diyerek uzun uzadıya konuşabiliriz. Hak verenler, katılanlar, katılmayanlar mutlaka çıkar.

Bence mesele, kamusal alanda mizah yapmanın giderek imkansızlaşması. Abartıyorum sanabilirsiniz. Komedi dizileriyle ünlü olan BBC, sırf bu zorluk nedeniyle çok sayıda projeyi rafa kaldırdı, hiç yapmama noktasına geldi. Esprilerle ilgili şikayetlerden, başvurulardan usanarak bunu yaptı demek daha doğru.

Avukat Tüten Ateş, Vedat'a kızarak "Oğuz Aral'ın kemikleri sızlamıştır" demiş ama cinsiyetçilik eleştirisiyle bakarsak Oğuz Aral'ın bu konuda hiç dikkati yoktu, çünkü o dönem böyle bir endişe, böyle bir hassasiyet, böyle bir siyaseten doğruculuk mevcut değildi. Oğuz Aral, cinsiyetçi dili nedeniyle özür dilemek zorunda kalmadı, çünkü handiyse bu konuda hiç eleştirilmedi. Otuz kırk yıl öncesinden söz ediyorum.

Uykusuz'un yaptığı türden bir açıklamayı mizah dergileri daha önce yaptılar mı veya... Elbette hayır.

Mizah tarihimiz cinsiyetçi, şoven, ırkçı ve homofobik sayfalarla dolu. Çok çok eskilerden söz etmiyorum üstelik. Bugün yaşanan daralmanın olumlu ve olumsuz anlamda en temel sebebi, geleneksel dergi mizahının artık üretilemez olması. Artık bir azınlığı, bir kadını, bir eşcinseli kolay kolay tezyif edemez, esprilerinizde eskisi gibi kullanamazsınız. Yaparsanız kıyasıya eleştirilir, yaftalanırsınız.

Bugün için doğru olan tavır, mizahın azlıktan ve azınlıktan yana meyletmesi. Çoğunluk ne diyor, ben ne diyorum sorusunu kendisine sorması, hakim değer yargılarını ısrarla eleştirmesi.

Mizahtan edepli, düzgün, ıslah edici, iyileştirici olması beklenemez, böyle bir sorumluluk ona yüklenemez. Mizah, hemen her zaman yasak olandan beslenir, böyle bir gıdadan pedagoji ve öğretmenlik  ummak beyhude olur. Ki çıkmıyor ve olmuyor zaten. Bu açmaz kolayca akla gelmiyor, herkes "durduğu yere" göre mizah tarifi yapıyor ve BBC nasıl baskı altında bırakıldıysa o tazyikle baskılıyor. Değişen popüler kültüre, özen etiğine ve cinsiyet siyasetine bakıyor, hem correct (doğrucu) hem de iyi (güldürebilir) olmak ve bunu (popüler olarak) sürdürebilmek pek mümkün görünmüyor artık diyorum.

Yazının başlığı bu sebeple imkansız özerklik...

2 yorum:

birol çün dedi ki...

Size katılmıyorum Levent Bey.80 li yıllarda Ali Poyrazoğlu nun 2 oyunu kapalı gişe oynadı. Oğlum çiçek açtı ve çılgınlar kulübü bugün maazallah oynasa Öldürürler herhalde.

Levent Cantek dedi ki...

Birol Bey, neden o örnekleri ve Ali Poyrazoğlu'nu öne çıkarttınız bilemedim. Yanlış da anlamış olabilirim ama homofobi dedim ve siz de bunun üzerine eşcinsellikle ilgili oyunlar pekala oynuyordu mu demek istiyorsunuz? Geçmişte vardı, şimdi yok gibi...

Farklı şeyleri konuşuyoruz. Bu tür oyunlar yine oynuyor. Üstelik, tiyatro, mizah dergilerine göre ister istemez daha dar bir kitleye hitap ediyor, şöyle düşünün, o oyunları her defasında 500 kişi izlese ve haftada 5 kare oynansa desek...O yıllarda 35 bin satan bir haftalık dergi satmıyor diye kapatılıyordu.

Kaldı ki oyunlar kapalı bir salonda oynuyor, metni her oyunda değiştirebilir, eleştirinizi şiddetlendirebilir ya da duruma göre yumuşatabilirsiniz. Tiyatro ve diğer seyirlik oyunlar, zamana, duruma ve katılımcılara (seyircilere) göre farklı biçimlerde oynanabilir.

Ne sinema, ne televizyon ne de dergiler bu şansa sahip değil.


Related Posts with Thumbnails