Stevenson, The Pirate Within, Stevenson'un biyografisi olarak okunabilir. Eserleri, hayalleri, yazdıklarını etkileyen kabuslarını hastalığıyla birlikte tasarlamışlar. Hikaye ölümüyle noktalanıyor. Meraklısı için Alberto Maguel'in YKY'den çıkan
Palmiyelerin Altında Stevenson romanı da yazarın son günlerini anlatıyordu. Grafik romanı hızlı buldum, dergi işlerini andıran bir sıkışıklığı ve temposu var.
Pascal Jousselin'in mizahi çalışması
Invincible buluşları nedeniyle, panelleri-kareleri ve çizgi romanın iç dengesini-gerçeklik algısını (içinden yaşayanlar için) bozan-tahrif eden karakteristiğiyle güzelmiş. Ne bulmuş, nasıl bir zeka göstermiş diye okuyorsunuz.
Skandalon, Julie Maroh'tan bir müzisyen hikayesi. Bir rock yıldızının norm dışına çıkmasını anlatıyor denebilir. Müzisyen hikayelerinin ana temalarından biri olan şöhretle başedememe sendromu da var, psikolojik göndermeler de. Maroh, antropolojiye de girmiş, albüm sonunda dipnotlu-kaynakçalı bir yazı da yazmış. Kendini okutmasını bilen, ardışıklığı iyi kuran bir hikayeci.
Adından anlaşılacağı gibi
The Forbidden Harbour, bir denizcilik hikayesi. Hem türün klişelerini kullanıyor hem de kendini okutan bir melodramatik dengeye sahip. İki ciltlik, üç yüz sayfayı aşan uzun bir hikaye. Bence asıl ilginçliği karakalem çizgileri. Renk kullanılsa göz almayacak Disney tarzı çizgiler, hafif adult bir tonda kara kalemle sunulunca ilginç durmuş.
Daubigny's War, tahmin edileceği gibi bir ressam biyografisi. 1890'da başlıyor, ressamın hayatında çocukluğuna dönerek kronolojik bir sıralamayla hayatını anlatıyor. Çizgiler karikatür tarzında. Hikayeyi sürükleyen bir mizah var ama geneli pek parlak değil. Charles'ın tutkusu, takıntısı ya da meselesi iyi kurulmamış.
Çizgili dergilerimizin "içindekiler" ya da "giriş" sayfasında iddialı ilüstrasyonlar yapma geleneği sürüyor. Her nedense kapaklarımızda daha minimalist, en azından daha kolay çizilen işler kullanılıyor. Kapağı çeviriyorsun içeride kapakla kıyaslanmayacak emek yoğun bir iş çıkıyor karşına. L-Manyak'la başladı bu tarz. Gerekçesini anlamıyorum. Çeyrek yüzyıl geçti üstünden.
Para Tuzağı'nın son sayısında Cihan Kılıç çizmiş. Haliyle kapaktan çok daha ilgi çekici ve başarılı. Bir yenilik olarak bu tarz ters yüz edilse, denense keşke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder