İki yakın arkadaş,
üstelik adaşlar. Otuz yıla yaklaşan bir dostluğun yanı sıra çizgili sanatlara
ilişkin ortak bir tutkuları var. Levent Cantek, her hafta biraraya gelemeseler
bile mutlaka telefonlaştıklarını, yerli ve yabancı çizgili kitapları, dergileri
ve üreticilerini konuştuklarını söylüyor. Levent Gönenç, Anayasa Hukuku
profesörü ve halen Ot dergisine
çizgileriyle katkıda bulunuyor. Cantek ise üniversiteden istifa ederek ayrılmış
eski bir akademisyen, başta Ankara Üçlemesi olmak üzere çeşitli çizerlerle
grafik romanlar üretiyor. Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür,
ikilinin ortak çalışmalarının toplandığı bir tarih ve inceleme kitabı. Cantek
ve Gönenç, birkaç yıl önce aralarında konuştukları ve mesele ettikleri konuları
yazıya dönüştürmeye karar vermişler. Bir makaleyle başlayan ortaklıkları
sonunda bir kitaba dönüşmüş. İkiliyle mizah dergileri hakkında söyleştik.
Mizah dergileri
özellikle Penguen’in kapanması sırasında çok konuşuldular. Artık mizah dergisi
okumuyor muyuz yoksa bu geçici bir durum mu?
Levent
Cantek- Toplamda
dergi satışlarında bir düşme var ve bu durum sadece mizah dergilerine özgü bir
düşme değil. Ot, Kafa veya Bavul gibi dergilerin
görece yüksek satışı aldatıcı olmasın. Son on yılda dergi satışlarında önemli
bir gerileme oldu. Mizah dergilerinin çok satışlı olmasına alışıldığından ister
istemez yadırganıyor. Ben özellikle üreticilerini çok etkilediğini düşünüyorum.
On yıllarca büyük ilgi görmüşsünüz, sonra birdenbire satışlar düşüyor, telifler
düşüyor. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar bu yüzden. Romantik çıkışlar,
büyük kahırlanmalar olacak ister istemez. Gazı kaçmış gazoz diyeceğim yanlış
olmasın, hissiyat olarak iyi değiller, yeni hamleler yapamıyorlar veya iştahlarını
çabuk kaybediyorlar. Bitti bu iş sözüne en çok onlar kızıyorlar ama en çok
onlar bu hissiyata kapıldılar gibi görünüyor. Pek çok nostaljik yazı okuyacağız
o yüzden. Yeni duruma adapte olmak zorundalar. Anlattıkları hikâyeleri
değiştirmek zorundalar.
Levent
Gönenç- Eğer
sadece satış rakamlarına bakacak olursak gerçekten artık mizah dergisi
okunmuyor diyebiliriz. Ancak bu mizah dergilerindeki işlerin okunmadığı, talep
edilmediği ya da takdir görmediği anlamına gelmiyor. Sosyal medya
paylaşımlarına baktığımızda mizah dergilerinde yayımlanan yazıların,
aforizmaların, karikatürlerin sürekli dolaşımda olduğunu ve geniş kitlelere
yayıldığını görüyoruz. Dolayısıyla mizah okunuyor ama belki mizah dergisi
yoluyla ve mizah dergisi biçiminde değil. Tabii bu son toplamda mizah
dergilerinin satışlarının önemli ölçüde düştüğü gerçeğini değiştirmiyor. Bir de
şuna değinmeden geçemeyeceğim; toplum olarak mümkünse bir ürünü veya hizmeti
para vermeden almayı tercih ediyoruz. Bu mizah dergileri için de böyle. Örneğin
bir öğrenci yurdunda bir öğrenci para verip mizah dergisi alıyor, o dergi
yurtta elden ele dolaşarak bütün öğrenciler tarafından okunuyor. Bunu yaparken
şunu hiç düşünmüyoruz; bu dergilerin yaşaması için satmaları gerek.
Satışlardaki düşmeyi neye bağlıyorsunuz?
Satışlardaki düşmeyi neye bağlıyorsunuz?
Cantek- Tek bir neden sayamayız. Ülkenin içinde bulunduğu duruma, yazılı basının
daralmasına, mizah üreticilerinin yaşlanmasına, sosyal medyanın büyümesine ve
mizah dergilerinin rakiplerinin çoğalmasına, eğlence alışkanlıklarının
değişmesine, zamanın hızına… Çok şey sayılabilir.
Gönenç- Cantek’in söylediği gibi tiraj kaybı pek çok sebebe bağlı olabilir. Şunu
da görmemiz gerek; mizah dergilerinin satışları başka ülkelerde de pek iyi
gitmiyor. Örneğin, dünyanın en köklü mizah dergilerinden bir olan Amerikan MAD
dergisi ilk yayımlanmaya başladığı 1961 yılında 1 milyon küsur satarken bugün
tirajı 120.000-130.000’lere düşmüş durumda. Aradan geçen elli yıldan fazla
sürede nüfusun da arttığını göz önüne aldığımızda durumun vehameti daha iyi anlaşılabilir.
Cantek- Mesele nedeni tespit etmek değil bence. Yeni koşullara adapte olmak. Bu
durum bugüne özgü değil çünkü. Mizah dergileri artık bu kadar kalabalık
kadrolarla çıkamayacak. Üreticileri ister istemez daha çok çalışmak, daha az
ilgiye ve okura alışmak zorundalar.
Mizah dergilerinin
asıl okurları kimler?
Cantek- Gırgır’dan sonra daha çok gençler oldular veya üreticileriyle okuyucuları
arasındaki yaş aralığı Gırgır’la birlikte çok daraldı. Gırgır öncesinde mizah
dergilerini memurların, orta sınıftan erkeklerin okuduğu söylenir. Ne dersek
diyelim dergiler yayınladıkları her dönemin popüler yayınları oldular. Popüler
olmak neyi gerektiriyorsa onu yaptılar, çoğunluk değerleriyle uyumlu oldular,
bu değerlerle uyumsuzluk gösterenleri dillerine doladılar filan ama bunu hep
genç bir dille yaptılar.
Gönenç- Ben de mizah dergilerinin asıl okuyucularının gençler olduğunu düşünüyorum
ancak bu tespiti biraz detaylandırmak gerekiyor. Mizah dergileri açısından
paradoksal bir durum söz konusu bence. Şöyle ki, Gırgır’ı bilen, Gırgır kadroları
tarafından çıkarılan benzer dergileri takip eden kuşaklar mevcut mizah
dergilerini pek beğenmiyorlar. Bir tür nostaljik hassasiyet diyelim. Öte yandan
günümüz gençliğinin mizah anlayışı da mevcut mizah dergilerininkinin ötesine
geçiyor çoğu zaman. Gezi olayları sırasında gördük bunu; öylesine dinamik,
öylesine pırıltılı bir bakış açısı var gençlerin. Bu durumda mizah dergilerinin
işi gittikçe zorlaşıyor. Hangi kitleye, neyi, nasıl anlatacakları üzerine tekrar
düşünmeleri gerekiyor.
Mizah dergileri hep en
çok satan dergiler mi oldular?
Cantek- Tek tek örneklere ve dönemlere bakarsak, hemen akla gelen isimleri
sayarsak, bu soruya evet demek gerekiyor.
Gönenç- Şunu da ekleyelim, mizah dergileri sadece en çok satan değil, en çok
konuşulan dergiler de oldular çoğu zaman. Dergi kapakları, dergilerde çıkan
yazılar ve özellikle dergilerde karşımıza çıkan tipler popüler kültürün ve
gündelik hayatın bir parçası oldular.
Sosyal medyanın mizah dergilerinin katili olduğu söylenir, katılır mısınız buna?
Cantek- Buna mecranın, aracın değişimi olarak bakmak daha doğru. İnternet,
televizyon, sinema, gazete, dergi ve telefon, hepsi tek bir mecrada birleşsin
isteniyor, en azından gidişat o yönde. Otuz yaş altı nüfusun gazete okumadığı
söyleniyor, araştırmalar bunu gösteriyor. Öte yandan sosyal medyanın büyümesi,
bir derginin tanınırlığına da katkı sağlıyor. Buna katil-kurban ikilemiyle
bakmak doğru değil. Yüz yıl önce, sinema, tiyatroyu öldürdü deniyordu, öyle bir
şey olmadı. Sosyal medya da mizah dergilerinden etkileniyor, onu taklit ediyor.
Burada önemli olan, mizah dergilerinin sosyal medyada olmayanı
yakalayabilmesi, orada olanı anlatabilmesi. Mizah dergileri, televizyondan çok
etkilenirlerdi, çok daha sonra televizyonda anlatılmayanı anlatarak ayakta
kaldılar. Peki bu mümkün mü? Mümkün olması için çalışmak ve düşünmek, insanı
dinamikleştirir. Dergide anlatılan hemen sosyal medyada yinelendiği için olamaz-yapılamaz
veya dakikasında tavsar gibi görünebilir. Ben uzun süredir ısrar ediyorum, bir
dergi, bir roman, bir çizgi roman artık bu süratle yarışamaz, yavaşlığı
anlatmak zorundayız, yavaş anlatmak zorundayız. Popüler olan karşısında
alternatif bir alt kültüre yoğunlaşılması gerekiyor.
Gönenç- Ben bu noktada Cantek’ten biraz farklı düşünüyorum. Öncelikle şu bir
gerçek; dijital ortam bir yandan mevcut birikimin dolaşımda kalmasına hizmet
ediyor. Örneğin bugün Milli Kütüphane’nin sayfasından Osmanlı döneminde çıkmış
mizah dergilerinin hemen hemen tümüne ulaşmak mümkün. Bununla birlikte örneğin
haftalık mizah dergilerinin kısmen ya da tamamen dijital ortamda paylaşılması
bu dergiler açısından “öldürücü” bir etki yaratıyor. Bu paylaşımlar bu
dergilerin popülaritelerine katkıda bulunuyor, bunu kabul ediyorum ama bu
popülarite satış rakamlarına olumlu bir biçimde yansımıyor. Ben sosyal medyayı
ve interneti bir tür “büyüteç” gibi görüyorum. Büyüteçteki görüntü büyük. Örneğin
bir karikatür yüzbin kere tıklanmış ya da paylaşılmış. Oysa gerçekte cismin
boyu aynı. Yani o karikatürün yer aldığı mizah dergisinin satışı tıklanma
sayısının onda biri bile değil.
Son soru şu, mizah
dergisi okumak bize ne kazandırır?
Cantek- Fayda açısından bakmayalım ama mizah dergileri bir meseleye ve yaşanan
zamana başka türlü bakarlar, biraz ters köşeden konuşurlar, mutlaka ironik ve
zihin açıcı bir şeyi dile getirirler. Bunu yapmak kolay iş değil, her zaman bu
kıvamı tutturamazlar ama denerler. Sonuçta ne demişler diye bakmamız gerekir.
Meseleye sadece siyaset açısından bakmayın, kapak karikatüründen, siyasetle
ilgili bir espriden söz etmiyorum. Mizah dergileri, gündelik hayatı
“konuştururlar”, yaşanın zamanın karikatürünü çıkarırlar. Az şey değildir bu.
Ben memleket tarihine bakarken mutlaka dikkate alınmaları gerektiğine
inanıyorum.
Gönenç- Mizah dergilerinin belge niteliği var kuşkusuz. Yani bir toplumun
yaşadıklarını anlayabilmek açısından mizah dergileri bize çok önemli ipuçları
veriyor. Bununla birlikte okuyucu karşısına çıktıkları gün itibariyle
düşündüğümüzde mizah dergilerinin toplum açısından rahatlatıcı bir işlev
gördüklerini de söyleyebiliriz. Yani mizah dergileri toplumda var olan
sıkıntıları, belki biraz da abartarak sayfalarına taşıdıklarında, bu sıkıntının
muhatabı olanlar kendilerini biraz daha iyi hissedebilirler. Yani bir mizah
dergisinin kapağında o haftaya ait bir meseleye veya bir siyasetçiye ilişkin bir
karikatür gördüğümüzde; “Off ! Taşı ne güzel gediğine koymuşlar !” diyerek güne
daha güzel başlayabiliriz. Tabii bunu çok abartmamak gerek ancak mizah
dergilerinin hayatımıza böyle olumlu bir katkısı olduğunu da kabul etmeliyiz.
Söyleşi: Ayşen Çelebi
Söyleşi daha önce Edebiyat Haber'de yayımlanmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder