Hakkım Sana Haram
Olsun, Küstah
mizah dergisinde tefrika edilmiş bir çizgi roman (2006). Hikâye, Ahmet Koçak imzasını
kullanan Şükrü Yavuz’a, çizgiler Gürcan Gürsel’e ait. Derginin 5.sayısında başlayan çalışma
29.Sayıda son buluyor. İlk 3 bölümünde 1,5 mizah dergisi sayfası ayrılırken sonraki
bölümler 2 tam sayfa olarak yayınlanıyor.
Hakkım Sana Haram
Olsun, başarısız finaline rağmen nitelikli bir siyasi çizgi roman. Temelde 2007
Cumhurbaşkanlığı Seçimleriyle ilgili siyasi mücadeleler anlatılıyor ama yan hikâyeler,
özellikle televizyon dünyasına ilişkin anlatılanlar çalışmayı özellikli
kılıyor. Şükrü Yavuz, kendi deneyimlerinden yola çıktığını hissettiriyor ve
özel bir televizyon kanalında anahaber bültenini sunan spiker Filiz Gürsoy’u
anlatarak başlıyor hikâyesine. Hemen herkesin cinsel olarak ilgisini çeken,
arzu duyulan genç bir kadın Filiz. Ancak bütün özgüvenine, narsist jest ve tavırlarına karşın erkeklerle
ilişkilerinde başarısız bir kadın. Kolaylıkla duygusal krizler geçiriyor;
ağlıyor, sürekli endişeleniyor, hata yapmaktan korkuyor. Annesinin denetiminde
bir yaşam sürüyor, sürekli ona danışarak hareket ediyor. Şükrü Yavuz, Filiz’in
babasını Cumhurbaşkanlığı için düşünülen bürokratlardan biri olarak göstererek
konuyu asıl anlatmak istediği meseleye de teyelliyor. Böylelikle hem medya
çevresindeki gelişmeler, hem de Filiz’i kullanarak hazırlanan siyasi bir
komployu anlatıyor. Bunu o denli başarıyla yapıyor ki en iyi çalışmalarından
biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Daha önceki hikâyelerinden önemli bir
farklılığı var; her şeyden önce Gürsel’in Gırgır’cı
komik çizgilerine karşın komik bir hikâye anlatmıyor. Şöyle
de söylenebilir: Hikâye komikleştiğinde sıradanlaşıyor. Uzun konuşmalar,
planlar, öngörüler, hesaplar aktarıyor ki hikâyeyi asıl okutturan bunlar. Hemen
her balonun yanında kullanılan, konuşmacının endişesini ya da gerçek niyetini
anlatan düşünce balonları bu uzun diyalogların farklı biçimlerde izlenmesini
kolaylaştırıyor.
Gerçek hayattaki mevcut siyasetçilerin farklı isimlerle
anlatıldığı hikâyede ulusalcılar ve muhafazakarlar birbirlerinin açıklarını
arayan, siyasi komplolar hazırlayarak gelişmelerin seyrini değiştirmeye çalışan
iki ayrı ekip olarak gösteriliyor. Muhafazakar Parti Genel Başbakanı ve
Başbakan Remzi Atmaca, Cumhurbaşkanı adaylarını birer birer devre dışı
bırakılmasını emrediyor. Hikâyede yer alan hiçbir tipleme normal olmadığı için
Cumhurbaşkanı adayları da sürekli siyasi hesaplar yapan, telefonlar açan,
çeşitli bürokratları ziyarete giden hırslı adamlar. Parti içi çekişmeler,
birbirlerine güvenmeyen siyasetçiler, sürekli bir sonraki gelişmenin hesabını
yapan bürokratlar resmediliyor.
Şükrü Yavuz, medya ile siyasette varolan ilişki biçimini
eşleştiriyor. Medyada da aynen siyasette olduğu gibi sürekli yükselebilmek için
her türlü entrikayı kullanan çalışanlar var. Filiz ile kısa süreli bir ilişkisi
olan Haber koordinatörü Cenk, anahaber bültenini sunmak, Filiz’i bertaraf etmek
isteyen bir başka kadın spikerle ilişkiye giriyor. Kanal İslamcılara satıldığında
bıyık bırakıp takiyye yapıyor. Birlikte olduğu kadınların uyurken gerektiğinde
kullanabilmek için çıplak fotoğraflarını çekiyor. Bennu adlı yeni sevgilisi bu
fotoğrafları telefonunda gördüğünde önce sinirleniyor ama oldukça rahat bir
biçimde “karşı hamlesini” yapıyor: “Bir dahaki sefere ben de onu çekerim. Onun
telefonundan kendiminkine atıp saklayayım bu pozları. Sonra kendime attığım
mesajları silerim onun telefonundan, olur biter, kullanmaya kalkarsa, onun
telefonundan geldiği, onun çektiği zaten belli olur. Elbette işime yararlar bir
gün..Seni Uyanık Pusşt Seni”.
Hikâye ilerledikçe Filiz kadar Başbakan Remzi Atmaca’nın
iç dünyasına ve mahremine ilişkin kareler görüyoruz. Atmaca da aynen Filiz gibi
etrafındaki siyasi gerilimleri duygusal olarak taşıyamayıp hezeyan halinde
krizler geçirmeye başlıyor. Amerika’dan icazet almak, Yahudilere sevimli
görünmek, AB ile pazarlık etmek, başörtü sorunu, askerlerin tehditleri,
Cumhurbaşkanlığı hayalleri ve nihayet Filiz’in çıplak resimleri Remzi Atmaca’nın
duygusal dengesini altüst ediyor.
Hakkım Sana Haram
Olsun entrikacı içeriğine, başarılı psikolojik tahlillerine rağmen bu
altüst oluşla başka bir hikâyeye dönüşüyor. Remzi Atmaca rüyasında Filiz’le
cinsel ilişkiye giriyor ve akli dengesini yitirmiş biri olarak karısı
tarafından İsviçre’ye kaçırılıyor. İyi anlatılan ve iyi geliştirilen hikayenin
böylesi bir finalle bitmesinin birkaç gerekçesi olabilir. Küstah’ın kapanacak olması -ki birkaç sayı sonra dergi kapanıyor-
kuşkusuz önemli bir neden olabilir. Dizinin son iki bölümü önceki bölümlere
nazaran daha hızlı ve savruk çizgilerle çizilmiş. Son bölümün altında “Bu
Maceranın Sonu” yazılmış ayrıca, devam edebileceği izlenimi veriliyor. Hikâyeyi
bağlayamayan yazarın sıkıldığı da düşünülebilir. Nedeni her ne olursa olsun
farklı bir hikâye, tipik bir Gırgır hikâyesi gibi komikleştirilmeye çalışılmış
bir son’la tamamlanıyor. Ulusal ve uluslararası politikaya ilişkin söylenmiş
onca iddialı söz, entrikaya dayanan kurgu Başbakanın delirmesiyle (!) uçup
gidiyor. Son söz çizere: Gürcan Gürsel, mizah dünyasının kendi reklamını
yapamayan mütevazı isimlerinden. Çalıştığı dergilerde onun kadar üreten bir
ikinci isim olmaması genellikle hatırlanmıyor. Hikâyeyi her zamanki
titizliğiyle güzel resmetmiş, kareler arası ardışıklığı nasıl geliştirmesi
gerektiğini iyi biliyor. Tarzını beğenmemek elbette mümkün ama nasıl
anlatacağını onun kadar iyi bilen çok az üreticimiz olduğunu görmemek, ona
hakkını teslim etmemek haksızlık olur.
[Yazı, 2007 yılında Serüven 10.sayıda yayımlandı. Eski yazılarımı toparlıyorum diyelim... ]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder