Cumartesi, Ağustos 05, 2017

İktidarlar, neden sevmez mizah dergilerini?


Yapı Kredi Yayınlarından Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür isimli kitabı yayımlandı. Levent Cantek ve Levent Gönenç imzalı kitap, ikilinin mizah dergileri tarihine odaklanan, karikatür temelli incelemelerine dayanıyor. Mizah dergilerinin siyasetle ilişkisini, Gırgır dergisini ve yakın dönemlerde iddialarıyla gündeme gelen İslami Mizah akımının okuyabilmek mümkün kitapta. Gönenç’in ilk okuduğu mizah dergisi Akbaba’ymış, Cantek ise ilk mizah dergisi denince aklına Günaydın’ın Laklak ilavesi geldiğini, nedense önce onu hatırladığını söylüyor. Gönenç, güçlü bir mizah geleneğimiz olduğuna inanıyor ve bu geleneği inceleyen daha çok çalışma yapılması gerektiğine inanıyor: “Türkiye'de işin çok başındayız, bu konuda yabancı yayın da yapmak gerekiyor. Bu konuyla ilgilenen yabancı akademisyenler Türkiye’de ne kadar büyük bir hazine olduğunun farkında değiller. Onlara bunu anlatmak lazım.” Cantek, “memleketin çizgili sanatlarla ilişkisi yüzyıldan fazladır, hem çok hararetli hem de zengin. Anlatılacak, incelenecek çok dergi ve sanatçı var” derken ikili kitabın alana dair akademik bir ilgi yaratmasını ümit ediyor. İkiliyle mizah dergilerini ve ortak kitaplarını konuştuk.

Mizah dergiciliğini gazeteciliğin bir parçası sayabilir miyiz? Sanat ve habercilik bağlamında soruyorum bunu…
Levent Gönenç- Bence mizah dergiciliği gazetecilikten oldukça farklı bir alan. Kendine özgü bir bakış açısı ve kendine özgü bir çalışma yöntemi var mizahçıların. Bu yüzden olsa gerek, Gırgır Günaydın gazetesinin çatısı altında yayımlanmasına rağmen, Oğuz Aral ve ekibi deyim yerindeyse kendilerine ait adacıklarında özgürce mizah üretmişlerdi. Yani bağlı oldukları gazetede de onların yaptığı işin farklılığını kabul etmişti. Mizah dergiciliği ile gazetecilik arasındaki farkı anlamak için gazete karikatürcüleri ile mizah dergilerinde çizen karikatürcülerin çizdikleri de karşılaştırılabilir. Üslup ve yorum farkı hemen farkedilecektir.

Levent Cantek- Tabii biz ne desek boş. Karikatürcüler, geçmişte mesleki olarak gazeteci sayıldılar, kendilerini de gazeteci saydılar. Meslek haklarından faydalandılar. Tarihsel olarak bakarsak karikatür ve çizgi roman mecra olarak gazetelerden çıkmış ve yoğunlaşmışlar. Siyasetle ve aktüelle ilişkileri, olup bitenleri takip etmeleri gazetecilik pratiklerinden çıkmış, oralardan beslenmiş. Levent’in söylediği gazete manşetine göre çizilen ilk sayfa karikatürlerinden farklı işler yapmaları. Genel olarak dergi üreticileri, gazeteci gibi aktüeli izlemeyi sevmezler, hikaye anlatmak isterler.  Aktüeli izleyenler sayıca azdır. Yani kendilerini gazetecilik pratiklerinden uzak tutmak isterler. Sanat tartışması daha uzun bir mesele bence.Yine tarihsel olarak karikatür veya çizgi roman, önce yaygınlaşırlar, telif getiren, okur ilgisi çeken bir anlatım aracı olurlar. O yaygınlaşmadan sonra sanat iddiaları gelir. Enbaşta böyle bir iddia yoktur. İtibar arayışları sonradan gelişir demek istiyorum. Mizah dergilerinin haftalık temposu içinde sanatsal ayrıksılık her zaman mümkün değil, gerçekçi olmak gerek.

Karikatür ve mizah dergileri konuşulunca hemen Cemal Nadir ve Oğuz Aral isimleri akla geliyor. Neden başkaları değil de onları daha çok biliyoruz?

Gönenç- Ben bu listeye Yusuf Ziya Ortaç’ı da ekleyeyim. Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi, bu sanatçılar çalıştıkları mizah dergilerinde lokomotif sayılabilecek işlere imza atmışlardı. Ortaç’ın başyazıları, Aral’ın Avanak Avni’si ve Utanmaz Adam’ı, Cemal Nadir’in Amcabey’i. Bunlar dergilerde en çok ilgi gören ve en çok sevilen işlerdi. Dolayısıyla okuyucu bu isimlere diğerlerine göre daha fazla aşina oldu. İkincisi, bu isimler mizah dergisi yöneticisi olarak, “tek adam” yönetimi uyguladılar. Dolayısıyla başka isimler kolaylıkla ön plana çıkamadı. Ve sonuncusu, bu isimler sadece çalıştıkları dergilerin sınırları içerisinde kalmayıp başka mecralarda da okuyucuyla buluştular. Bu da popülerliklerini arttırdı.

Cantek- Ben de şunu ekleyeyim o zaman… Her popüler mecranın itibarlı mitleri vardır, tekrar edilirler, tekrarlandıkları için hatırlanmaları da kolaylaşır. Bu iyi bilindikleri anlamına gelmiyor tabii…Gırgır, dünyanın en çok satan üçüncü mizah dergisi denir, bu da bir mit ve doğru değil ama ne desek değişmez, tekrar edildikçe doğru olarak kabul görüyor. Bir toplumun hafızasının, popüler ikonlarının işleyişi, yaşaması veya sönümlenmesi kolay açıklanır şeyler değil…

Penguen az sattığı için kapandığı için soruyorum, ilk kez bir mizah dergisi kapanmıyor ama genel bir daralma var sanıyorum. Nedir mizah dergilerinin temel sorunu?

Gönenç- Doğru, geçmişte de mizah dergileri kuruldu ve kapandı. Hatta mizah dergileri mezarlığına bakarsanız sadece bir tek sayı yayımlanmış birçok dergiye rastlarsınız. Öncelikle eskimek, yıpranmak, tükenmek dergiciliğin doğasında var. Tüm kadroları yenilense, içeriği baştan sona tasarlansa bile bir derginin en azından ismi eskiyor. Sonuçta sadece mizah dergilerinin değil, genel olarak dergilerin belli bir ömrü var. Tabii mizah dergileri özelinde düşündüğümüzde başka faktörler de devreye giriyor. Örneğin günümüzde mizah dergileri pek çok farklı medya türüyle rekabet etmek zorunda. Televizyon ve internet bu anlamda mizah dergilerinin rolünü çalıyor. İnsanlar mizah ihtiyaçlarını buralarda gideriyorlar ve o zaman mizah dergilerine eskisi kadar ihtiyaç duymuyorlar. Bunun dışında, mizah dergilerinin asıl okuyucusu olan gençlerin mizah anlayışının çok dinamik ve yaratıcı olduğuna da işaret edeyim. Çoğu zaman mizah dergilerinin önüne geçiyorlar. Mizah dergilerinin işi bu anlamda gerçekten zor.

Cantek- Ot, Kafa ve benzeri dergiler yıllar önce de benzer bir içerikle çıkıyor ama bu kadar satmıyordu. Çünkü içerikleri yaşlıydı ve herkesin onaylayacağı ama satın almayacağı edebiyat imgelerine dayanıyordu. Şimdi genç yazarlarla yürüyorlar. Reçete bu demiyorum ama ortada onlardan daha başarılı olan bir yapı var. Bir espri, bir çizgi roman veya bir yazı, on yıl önce çıkan bir mizah dergisinde de yayımlanabilir ise orada bir yanlışlık vardır. Yeniyi aramak gerekiyor. Böyle konuşunca işin içindeki insanlar huzursuzlanıyorlar. Haksızlık etmek istemem. Yeniyi aramak gerektiğini herkes bilir, sonuçta yuvarlak laflar bunlar ama Penguen’in Uykusuz’dan önce kapanacağını hepimiz biliyorduk, heyecanlarını kaybetmişlerdi çünkü. Mizah dergilerinde bir kıpırdanma olacaksa yeni bir dergiyle ve gençlerle olacak. Ben mevcut durumda, kadrolarını daraltarak, süregelen hikâye ve anlatı pradigmasının dışına çıkmaları gerektiğini düşünüyorum.



Baskı dönemlerinde mizaha olan ilginin arttığı söylenir oysa…

Gönenç- Mizah baskıya karşı direnmenin bir yolu olmaktan çok, baskının insanlar üzerine getirdiği yükü hafifleten, insanları rahatlatan ve belki biraz daha sağlam ve güçlü kılan bir araç. İnsanlar belli bir sorunla karşılaştıklarında çeşitli biçimlerde tepki verebilirler; korkabilirler, öfkelenebilirler ya da aldırış etmeyebilirler vb. Tüm bunlar yanında bir tepki biçimi de gülüp geçmektir. Bu deyim aslında mizahın rahatlatıcı işlevine işaret eder. Mizah sayesinde dertlere, tasalara güler geçeriz. Böylece yola devam etmek daha kolay olur. Bu yüzden baskı dönemlerinde mizahın başka sanat ve fikir alanlarına göre daha fazla aranır ve talep edilir hale geldiği söylenebilir.

Cantek- Demokrasinin bir biçimde yaşatıldığı kültürlerde baskıyı tölere eden eleştirel bir mizahtan söz ediyorsak bu doğru. Yoksa kaosun olduğu, ölümlerin ve işten çıkartmaların olduğu bir ülkeden söz ediyorsak o baskı, mizah yoluyla tölere edilemez. Kayıplar büyükse mizahla yetinemez insanlar.

Siyasi iktidarlar mizah dergilerini neden sevmezler?

Cantek- Mizahtan niye hoşlanmıyorlar, kendilerine güvenmedikleri için… sürekli arkalarına bakarak yaşadıkları için. Kahkahayla başedemiyorlar. Neşe cesaret istiyor, dikkat edin iktidarlar hep elemden, ölümden, şehitlerden, düşmanlardan bahseder…

Gönenç- Hiçbir siyasi iktidar zayıf görünmek istemez. Oysaki mizah dergileri ve genel olarak mizah, güçlünün zayıf yönlerini açığa çıkarabilme kapasitesine sahiptir. Özellikle siyasi mizah söz konusu olduğunda siyasi figürlerin eksiklikleri ve yanlışlıkları abartılarak ortaya konur. Dolayısıyla mizah x ışınlarıyla güçlü, kudretli hatta yanılmaz görünen iktidarları delip geçer ve aslında göründükleri gibi olmayabileceklerini bize gösterir.

Eleştiriye tahammülsüzlük bir demokrasi sorunu mu? Dönemlere göre, yargının tutumuna göre değişen bir karikatür yargısı var sanki.

Gönenç- Bugün hoşgörü, köklü demokrasilerin tanımlayıcı unsurları  arasında sayılıyor. Yani farklı fikir ve görüşlere ve dolayısıyla eleştiri sınırları içerisinde kalan düşünce açıklamalarına tahammül gösterilmesi gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmezi. Tabii, bunun da bir sınırı var. Örneğin nefret söylemi veya küfür ve sövme bu alana dahil değil. Dolayısıyla bu sınırlar içerisinde kaldığı sürece mizah da bu korumadan faydalanır. Burada iş büyük ölçüde bir düşünce açıklamasının suç olup olmadığına karar verecek olan yargıya düşüyor. Mizah söz konusu olduğunda yargı organı mizahın geleneğini, kültürünü ve kendine özgü söylemini göz önüne alarak değerlendirme yapmalı. Aradaki çizgi çok ince. Türkiye açısından düşünecek olursak; zaten gereğinden fazla sınırlayıcı olan normlar bir de dar yorumlandığında yarın öbür gün mizahın nefes alması imkânsız hale gelebilir.

Çizerler ve dergilerdeki üreticilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Cantek- O mesele biraz karışık veya üretimle ilgili değil. Aslolan üretim çünkü, üstelik hayat çok kısa. Mizah ve çizgi roman hakkında yirmi beş yılı aşkın bir süredir yazıyorum. Geçen zamanın benim için özeti şu: eleştirenler, sanıldığı kadar eleştiriye açık değiller. Bunu anladıktan sonra takılıp kalmayacaksın, takılıp kalırsan üretimden uzaklaşırsın, cevap yetiştiren bir yaşlı adama dönüştürürsün. Bir beklentiyle yazmadık bu kitabı, bir yorum yapıyoruz, önemsediğimiz için yazıyoruz. Sanıyorum ikimiz de bu kitabı yazarak ve tamamlayarak mutlu olduk, iyi hissettik.

Gönenç- Çizerler ve dergi üreticileri, her hafta dergi hazırlamanın getirdiği bir telaş ve yorgunlukla yapıyorlar bu işi. Dolayısıyla, bu alanda geçmişte neler olmuş, kimler neler yapmış, bunlarla ilgilenmeye zamanları yok. Buna pek gönüllü de değiller. Birkaç istisna dışında çoğu genç mizah yazar ve çizeri ülkemizdeki büyük mizah birikiminin çok farkında değil gibi geliyor bana. Oysa her sanat alanında olduğu gibi, mizah ve karikatür de kültür katmanlarından oluşur ve bir devamlılık arzeder. Umarım Muhalefet Defteri böyle bir ilgi halkasının oluşmasına katkıda bulunur.



Söyleşi: Serap Uysal imzasıyla daha önce Kitapeki'nde çıkmıştı.



Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails