![]() |
Satılabilir bir duygu olarak öfke, tıpkı magazin figürlerinin “aşk”ı gibi gazeteciler eliyle ambalajlanıyor. Kimin haklı, kimin suçlu olduğu değil; kimin daha dramatik göründüğü önemli artık. Bunu çok iyi bilen profesyonellerin ürettiği bir öfke gösterisi izliyoruz.
Gazeteci, kamu adına değil, okurun ilgisi adına öfkeleniyor. Manşetlerin ritmini belirleyen şey hakikat değil, pazarlama sezgisi. Bir hikâye “öfke” içeriyorsa, o hikâye daha kolay satıyor çünkü. Köşe yazarı bağırır, televizyon yorumcusu köpürür, haber sitesi “şok!” başlığını patlatır. Herkes öfkeli görünmek zorundadır; aksi halde “herkes ve her şey” sahne dışı kalır.
Gazeteci öfkesi, öfkenin bir mal gibi dolaşıma sokulması demek aslında. Eskilerde kaldı diyemem; algoritmanın öfkeli içeriği öne çıkarmasıyla aynı içgüdünün ürünü bu. İnternetle ortaya çıkmadı, yalnızca normalleşti.
İzlerken ve okurken izlediğim gösterinin sahici olup olmadığını her zaman anlayabildiğimi iddia edemem. Ama insan bir meseleye “sahicilik ekseninde” baktığında ister istemez bir orijin hayal ediyor.
Acaba diyorum, ahlaki öfke hiç gerçekten var oldu mu?
Ahlaki öfke (moral anger veya righteous indignation), bireyin adaletsizlik, haksızlık ya da ahlaki bir ihlale tanık olduğunda hissettiği öfke türü. Kişisel çıkardan değil, “doğru olanın” savunulmasından doğuyor.
“Bana değil, yapılan yanlışa kızıyorum” demenin hali bu.
Hepimiz bu öfkeyi seviyoruz; vicdan, etik, kanunlar, hatta sanat bir ölçüde buradan besleniyor. İyileştirici bir yönü var; bu yüzden intikamla karıştırılmaması gerekiyor.
Ama ahlaki öfke kolayca ticarileşmiş öfkeye (yani benim “gazeteci öfkesi” dediğim şeye) dönüşebiliyor. Birinde hakikat arayışı ve adalet arzusu var; diğerinde performans ve seyredilme iştahı.
Gazetecilerle bir alıp veremediğim yok elbette; kolay anlaşılmak için bu metaforu seçtim. Yoksa bunun yerine “ahlakçı öfke” de diyebilirdim. Ahlaki öfke ile ahlakçı öfke (moral ve moralistic anger) kolaylıkla karıştırılıyor; ikincisi, ilkinin taklididir ve “o” olduğunu iddia eder.
Ahlakî öfke eyleme yöneliktir; bir şeyleri değiştirmek ister. Ahlakçı öfke seyre yöneliktir; kendini göstermek ister. Birinde hakikatin yanındasındır; diğerinde kendi imajının. Birinde “doğru olanı savunuyorum” diyerek bir değer uğruna öfkelenirsin. Diğerinde “ben senden daha erdemliyim” diyorsun, itibar inşası, imaj kontrolü, linç enerjisiyle besleniyorsun.
Ahlaki öfkede kolektif farkındalık yaratma ve dönüşüm potansiyeli vardır. Ahlakçı öfkede ise dönüştürmek değil, dışlamak esastır. Empati yerine teşhir üretirsin.
Öfkenin türleri çoktur, ama bana göre asıl ağırlık bu ikisindedir. Her öfke ahlaki değildir, mesele, neyi, nasıl kurduğunda gizli.
![]() |


3 yorum:
Öyle düşünmüyorum, herkes öfkeyi sevmiyor, maruz bırakılıyor. Başka bir şey izlememize izin verilmiyor.Sıkıcı olmaya başladı bu durum.
Orada bir ayrım yapmıştım, haklı öfkeyi hepimiz severiz, o yüzden çok taklit edilir diyorum. İnce Memed'in öfkesini düşünün. Katkı için teşekkürler
Merhabalar.
Türüne göre Öfkeler konusunda bilgi sahibi oldum. Teşekkür ederim. Yazdığınıza göre öfkenin türleri çokmuş. Aslında bu konu üzerinde biraz daha derinlemesine çalışmak gerekiyor.
Selam ve saygılarımla.
Yorum Gönder