Cuma, Kasım 28, 2025

İnterregnum

Başka bir yazıda değinmiştim: Gramsci “interregnum” nitelemesini kullanırken Roma İmparatorluğu’nun kralsız kaldığı dönemleri hatırlatıyor, bir tür fetret devrinin ruh halini tarif ediyordu. “Eskinin ölmekte olduğu ama yeninin henüz doğamadığı zaman aralığı”ndan söz ediyor, muğlaklığı anlatırken kaotik ve hastalıklı semptomların çoğaldığını vurguluyordu. Bu, yalnızca siyasal iktidarın el değiştirmesiyle ilgili bir kriz değildi; enikonu bir dünya görüşünün, bir anlam düzeninin, bir hegemonya biçiminin çözülmesiydi.

Pek çok Marksist yazar “interregnum” kavramını yaşadığımız “şimdiki zaman” için verimli biçimde kullanıyor. Eski değerler hükmünü yitirir ama bir alışkanlık olarak sürmeye devam eder; yeniler ise doğmadan ömürsüzleşir, güdük kalır, daha ilk adımda yorulur. Kurumlar işlevsizleşir, otoriteler güvenirliğini yitirir, dil dahi eski anlamlarını taşımakta zorlanır. Gramsci’nin işaret ettiği o tutukluk tam olarak budur: tarihin kısa süreliğine kitlendiği an.

Bu kitlenmeyi yalnızca siyasetten okumak eksik olur; popüler kültür ve gündelik hayat da aynı boşlukta salınır. Evvelsi gün, yönetmen olmak için okuyan ve benimle meslektaşı gibi konuşan oğlum sinemaya dair “yeni bir şey olmalı” diyerek delikanlıca hallenince bikbik konuşmaya, bu interregnum halinin kültürel karşılığını sesli düşünmeye başladım. Bugünün tahkiyeleri, ister üreticisi ister tüketicisi olalım, bu aralıkta yeni bir iddia ortaya koyamıyor. Hiçbiri tam olarak geçmişe ait değil; geleceğe de değil. Eski biçimleri taklit ederken onları ironik, hatta bazen yorgun jestlerle dönüştürüyorlar.

Dijital kültür, eski otorite ve anlatıları yerinden etti ama yenilerini de kuramadı. Herkes “söz sahibi”, ama güven başka yerde aranıyor. Gerçeğin yerini alan sayısız “yorum” dolaşıyor; fakat anlamın kendisi eriyor. Gramsci’nin uyarısını hatırlayalım: “Kriz, eskilerin can çekişip ölürken yenilerin doğamamasından ibarettir.” Yine de bu ara dönem yalnızca hastalıkların değil, yeni tahayyüllerin de doğum yeridir.

Interregnum, iyimser bir yorumla tarif edersek, çöküş değil, bir doğum sancısıdır. Bugünün karmaşası, yeni bir hegemonya biçiminin, yeni bir dilin ve yeni bir hissiyatın henüz şekillenememiş halidir, onu yaşıyoruz. Tarihe bakılırsa yaşanan radikal dönüşümlerin çoğu, tam da böyle aralıklarda; her şeyin belirsiz olduğu, ama hiçbir şeyin tamamen bitmediği geçiş anlarında ortaya çıkar.

Elbette karamsar olmak için daha çok neden var. Yine de dünyanın dönüşümüne dair ihtimali (umut ya da avuntu) henüz elimizden tümüyle bırakamıyoruz.

2 yorum:

Aziz dedi ki...

Umut kendimizi kandırmak için uydurduğumuz bir teselli mekanizması. Piyasada talep gören bir uyuşturucu

Levent Cantek dedi ki...

Umut karışık bir mesele, oksijen de olabilir çünkü

Related Posts with Thumbnails