Cuma, Eylül 22, 2017

Araplar


İstanbul seyahatimde Beyoğlu-Taksim civarındaydım hep. Manzara şöyleydi: şehre turist gelmeyince,  esnaf Araplara çalışır olmuş, bütün oteller onlarla dolmuş, vitrinlere Arapça yazılar asılmış. Çevrede Arapça bağıran çığırtkanlar zuhur etmiş, her şey onların beğenisine göre ayarlanmış. Anlaşılan o ki, bitti-bitiyor denilen Beyoğlu, can havliyle Arapça konuşmaya karar vermiş.

Benim için komik bir ayrıntı oldu, hava sıcaktı, peynir gibiyim, kafada da saç yok, bir kasket alayım dedim, nereye baksam deri kasket vardı. Bu sıcakta deri şapka mı takılır, kurtlanırız dedim, meğer Araplar, öylesini istiyormuş.

Araplarla aramızda epey benzerlikle var ama biz yüzümüzü yüzyıllardır Avrupa'ya dönmüşüz, sadece bu bakımdan bile dünya kadar kültürel farklılığımız var, üstelik zaten ülke gergin, Araplar da tarafların biriyle özdeştirliyor...Ankara'ya dönerken yanımda bir kadın vardı, Antepliymiş, Hatay'da çalışıyormuş, bir sınava gelmiş filan... Hatay'dan kurtulamazsa ölürmüş şu bu... O anlattı, ben dinledim. Sonra nerden çıktı bilmiyorum, Arapların ülkeyi "mafettiğini" filan söylemeye başladı.

Yanlış olmasın, Einstein galiba, başarılı olursam Almanlar beni Alman , Fransızlar da dünya vatandaşı sayar demişti. Ama yok başarısız olursam, Fransızlar beni Alman sayar, Almanlar da Yahudi...

İşler iyi giderken, dükkanlara, evlere, ceplere para girerken ırkçılık, ayrımcılık hep ötelenir... O iş tavsarsa, durursa, akmaz damlamaz olursa bütün göçmenler, bütün yabancılar günah keçisi olup çıkarlar, manen ve madden tartaklanırlar. Az bile yazdım bu kısmı.

Beyoğlu, hiç görmediğim kadar seyrekti, o insan seli azalmış, dükkanlar boşalmıştı. Araplar, Beyoğlu'nda para harcıyorlar ama bana seviliyorlar gibi gelmedi.

Arap kalabalığına şaşırdığım için abartıyor olabilirim diyerek kendimi uyarıyorum. Ben yanılıyor olmaya razıyım.

Not: Fotoğrafı, İHA'nın Arap Turistlerle ilgili bir haberinden aldım.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails