Cumartesi, Mart 22, 2014

#GoogleDNSBannedinTurkey


Demokrasini, ifade özgürlüğünü polise bırakırsan dünyaya suçlular ve suçsuzlar diye bakan birileri senin adına karar verir olur. Geçti gitti, bitti gitti sanırsın gün gelir, suçlu-suçsuz zihniyeti seni de suçla değerlendiririr.

Ben insanların bu denli öfkelendiği, zıvanadan çıktığı bir başka dönem hatırlamıyorum.

12 Eylül'le kıyaslanıyor, çok doğru değil. Dünyanın her yerinde Türkiye'de internete yönelik sansür ve engelleme olduğu eş zamanlı olarak duyuldu, başka bir çağ yaşıyoruz. Erdal Eren'i İnsan Hakları Örgütleri hariç kimseler duymamıştı. Berkin öyle mi oldu mesela? Pek çok ineternet kuruluşu hemen "free" servisler sağladılar. Niye? Dış mihraklar bizi bölmeye çalışıyorlar değil mi?

Akıllı, sakin ve mesafeli sandığığımız insanların sessizliğini seçime odaklanan siyasete mi bağlayacağız, partizanlığa mı? İnsanlar  farklı siyasi görüşlere inanarak, bir şeylere karşı çıkabilirler. Ama şunu yapamazlar, yapmamalıdırlar: sırf siyaseten, sırf seçim kazanmak için sansürü meşru göremezler.

Türkiye'de sansür var ve bu sansür, başedilemeyen bir genç muhalefet yüzünden var.

Kontrol edilemeyen bir tape zinciri yüzünden var. Bunun siyasi sorumluluğunu gençlere, topluma çektiremezsiniz, bunu internete, twittera yükleyemezsiniz. Hep söylendiği için hatırlatayım, bu ayıbı Türkiye'ye yaşatmaya hakkınız yok!

Siz, internete yönelik yasaklamaya girişirseniz, insanların evlerine, alışkanlıklarına, zevklerine, ifade özgürlüklerine müdahele etmiş olursunuz. Ne yazık ki durum, o yasakla sınırlı kalmaz. İnterneti elinden alınmış insanlar öfkelenirler. Gündelik hayatta kendileriyle aynı fikirde olmayan insanlara karşı daha önce göstermedikleri ölçüde tepkiyle dolu olabilirler.

İşte bunu yapamazsınız, insanları birbirleriyle karşı karşıya getirecek bir  yasak, bir suç tanımı, bir engelleme...

Er ya da geç sizi de, hayata suçlu-suçsuz diye bakan insanlarla karşı karşıya getirir.


Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails