İlban Ertem, Gırgır Kuşağı çizerlerinin en çalışkanlarından biriydi, ‘çizgi roman fabrikası’ olarak anlıyor, gerçekten büyük sabır ve özveri isteyen bir yaşam temposuyla sürekli üretiyordu. Gırgır, Fırt, Avni, Hıbır, Joker, Küstah gibi dergilerde tefrika mantığıyla çizgi romanları yayınlandı. Dişi bir kedinin hayat hikâyesini anlattığı Vicdan (1989), bu yoğun dönemin uzun soluklu çalışmalarından biri... Türkiye’deki çizgi roman geleneği (özellikle Gırgır sonrasında) komik çizgili ve underground eğilimli bir anlayışa dayanıyor çoğunlukla. Ertem, böylesi bir belirginleşmenin başat yönlendirici ve anlatıcılarındandı… Her şeyi başaran muktedir erkek kahraman modeline dayalı anaakım çizgi roman anlayışının aksine Ertem, zaafları olan, orta alt sınıflardan gelen, geçim sıkıntısı çeken, yanılabilen, hayli sıradan ve başarısız karakterler seçiyor; harekete dayalı hikâyeleri içinde onların hayatlarını resmediyordu. Vicdan, aslına bakılırsa, Ertem’in ‘bütün eserleri’ içinde ayrıksı bir yerde durmuyor. Yoksul, işsiz ve karnını nasıl doyuracağını düşünen, şehrin tekinsiz sokaklarından kurtulmaya çalışan taşralı genç kahramanlarından çok farklı değil Vicdan. Belki şu söylenebilir: Ertem, hep erkek kahramanlarla hikâye geliştirdiği için Vicdan’ın kedi olması ve dişiliği, maşist ve vicdansız bir dünyayı hicvedebilmesini kolaylaştırmış, ona yeni bir açılım sağlamış.
Vicdan, pek çok kedi anlatısında olduğu gibi insan özellikleriyle tipleştirilmiş, yanlış anlaşılmasın, funny animal – Walt Disney tarzı insan gibi konuşup yürüyebilen hayvanların kahramanı olduğu bir anlatı değil bu. İnsanlarla hayvanlar birbirlerini anlamıyor, iki tarafın konuşmalarını okurlar olarak biz izleyebiliyoruz. Bu anlamama hali, anlatıcı olan Vicdan’ın yorumlarıyla komikleştiriliyor. Hınzır, hazırcevap, ağzı bozuk, ‘erkek Fatma’ ölçüsünde bir sokak kedisi karşımızdaki… Gerçi Vicdan’ın cinsiyeti bazen önemsizleşiyor, meydan okuyuculuğu nedeniyle bir erkek gibi algılanabiliyor, bu ilginç. Ertem, Vicdan’da iyi bildiği bekâr evlerini, sonraki çalışmalarında özel olarak ilgi gösterdiği hırsızlar, metresler ve fahişelerin dünyasını resmediyor bize. İnsanlarla pragmatik ilişkiler kuran, karnını doyurmak için sevimlilik yapmak zorunda kalan ve tüm bunlara rağmen özgür bir ruhu olduğuna çevresindekiler kadar kendini de inandırmaya çalışan Vicdan, seyahatleri sırasında karşılaştığı, metreslik yapan kadınlara benziyor en çok. Vicdan nasıl evden eve savruluyorsa bu kadınlar da hoyrat ve zengin erkekler arasında bir yaşam mücadelesi veriyorlar. Tavizkârlar, iltifat ediyorlar, refah peşinde koşuyorlar ve işler ters giderse kıyasıya kavga ediyorlar. Vicdan da ev kedisi olmaktan, balkona kısılıp kalmaktan şikâyetçi ama sokak feylesofumuz, hazıra öyle alışıyor ki, Hüso adlı naif köpek arkadaşıyla sokağa bırakıldıklarında ne yapacağını bilemez bir halde dolanıp duruyorlar. Vicdan, doğumdan yaşlılığa gelişen bir hayat hikâyesi olduğu için, bu geç yaşta gelen terk edilme tedirgin edici oluyor. Neyse ki mutlu son’la bitiyor albüm. Hikâyenin kendisinden çok sürükleyici olması ve yansıttığı hayat detayları daha önemli sanki... Gırgır üreticileri, bir yabancının, bazen bir Uzaylının ya da başka bir çağdan gelen birinin gözünden Türkiye’yi, özellikle İstanbul’u anlatmayı hep sevdiler. Vicdan’ın flaneur yorumları, Türkleri, erkekleri-kadınları ve hayatın yeknesaklığını anlatması bakımından geleneği sürdürüyor.
İlban Ertem, paranın bütün hayatı yönettiğini anlatır genellikle, duygusal derinliği bu ana temaya çelişkili olacak biçimde kurar. Sadece Vicdan değil, yaşamak için herkes eğilip bükülmektedir buna göre. Çıkarları söz konusu olduğunda bütün insanlar sorumsuz ve keyfi davranabilmekte, sevgi gösterdikleri her şeyi bir kalemde silebilmektedir. Vicdan, Hüso’yla olan birlikteliklerini ‘ortaklık’ sayıyor uzun süre örneğin, yıllar geçtikçe bunun dostluk olduğunu fark ediyor. Kedi-köpek dostluğu para merkezli hayata yönelik bir ironi şüphesiz…Usta bir çizer, nitelikli bir ‘yazardan’ iyimser bir kedi hikâyesi ve toplum eleştirisi okumak isterseniz, Vicdan neredeyse yirmi yıl sonra Mürekkep Yayınları tarafından yeniden basıldı, kaçırmayın derim.
Birgün Kitap, 10.7.2010
Birgün Kitap, 10.7.2010
1 yorum:
Yeni edinip okuyabildim albumu, herseyden once renkleri ve baskisiyla harika bir album olmus; yayinevini de tebrik etmek lazim.
Spoiler riskine girerek hikayenin sonu ile ilgili de birseyler eklemek gerek; sehrin anlatilan karmasasindan sonra kahramanlarimizin pes edip kendilerini "sehir" disina-medeniyet disina atmalari, orada arayislarina devam etmeleri ve yeni bir hayat kurgulamalari... sanirim Ilban Ertem'in kendi hayati ile de paralellik arzediyor.
Yorum Gönder