Epey oluyor, altmışlı yıllardan, Beyoğlu'dan, bir pavyon çalışanına ait bir fotoğraf albümü elime geçti. Meğerse, bir transbireymiş, onun aşağı yukarı on yıl süren çalışma hayatından elli altmış tane fotoğraf düşünün... Arkadaşları, sevgilileri ve kendisine ait siyah beyaz fotoğraflar.
Bir arkadaşım albümü incelerken şapsik biçimde "tıpkı annelerimizin aile albümleri gibi" dedi, "daha radikal bir şeyler bekliyordum" diye ekledi.
Fotoğraf, hele o yıllarda, pahalı bir şey olduğundan, banyosuydu-baskısıydı bir profesyonele, bir aracıya ihtiyaç duyduğundan epeyce resmi bir şeydi, polaroid çıkana kadar mahrem şeyler çekilemezdi filan... Şunu demek istiyorum, hani hepimizin bir kamusal bir de gizli senaryosu var ya, ona göre yaşıyoruz ya... Arkadaşım, underground saydığı bireyden ahlaka ve hayata dair muhalif "manzaralar" bekliyordu, evvela diyelim, teknik olarak imkânsız ölçüsünde zordu...
Bir de sahiden de bunu (o muhalifliği) istiyorlar mıydı emin değilim, yani gayri ahlaki bir iş yapıyorlardı ama o "mesaisi" olan bir işti ve iş bitince normale karışıp gidiyorlardı. Aile kuruyor, çocuk büyütüyor, geleneğe dair ne varsa ona uyum gösteriyorlardı.
Ve bence, gece çalışanları, anaakım dediğimiz genelgeçer ahlak kurallarının dışında düşünmek istiyoruz, veya öyle yaşadıklarını sanıyoruz... Oysa iktidar partilerine oy veren, güce tapan çoğunluktan çok farklı düşünmüyor ve yaşamıyorlar...
2 yorum:
Merhaba hocam. "Gece dışarıda itler ve hırsızlar gezer" diye bi atasözü gibi bi şey de duyduğumu hatırlıyorum sanki. Bağlantı kurulabilir gibi. Saygıyla...
Derler diyelim... İnsanlar zıtlıklardan kimliklerini pekiştirirler, romantize ederler, abartırlar, çoğunluğun uykuda olduğu saatlerden de haliyle tedirginlik duyuyorlar...Karanlıktan korkarız... Ölüm korkusu nihayetinde... Diğer yandan
"Felekten gece çalmak" güzeldir aslında :) Felek, kimi yerde şeytan, kimi yerde kader (kaderi yazan) olur, onu da hatırlatayım... Çok selam
Yorum Gönder