Cumartesi, Haziran 13, 2020

Fransız Teğmenin Bir Başka Kadını


John Fowles'ın Fransız Teğmenin Kadını romanı, bana kalırsa, geçen yüzyılın en güzel romanlarından biri. Romantize ettiğimi düşünebilirsiniz... Eh doğru, okuduğumuz, seyrettiğimiz şeyler yaşadığımız hayattan etkilenirler, üzgünüzdür, sevinçliyizdir... biraz oralardan bakarak severiz ya da sevmeyiz. Yaşımız, işimiz, zevkimiz, deneyimimiz de etkiler beğenilerimizi... Hepsinin farkındayım, romanı askerlik dönüşünde okumuştum, handiyse başımı döndürmüştü, yavaş yavaş tadını çıkararak notlar alarak bitirmiştim. Okurken, yıllar önce kimdir-nedir hiç bilmeden filmini de seyredip etkilendiğimi hatırlamıştım. Ne ki, onca yıl geçti, fikrim değişmedi, benzeri olmayan bir roman olduğuna inanıyorum.

Roman, meğerse başka bir isimle daha önce yayımlanmış, üstelik bu versiyon dilimizde yayımlanan ilk Fowles olmuş. Bir yıl kadar sonra Büyücü de tercüme ediliyor, sonra yirmi yıldan daha uzun bir ara... Arka kapaktaki takdim ve tanıtım yazısı şöyle bitirilmiş: "Bir Başka Kadın, bir başka roman. Belki de Fowles'ın kitabı için söylenecek en doğru söz."

Bir Başka Kadın ismini neden tercih etmişler, neden orijinal ismi kullanmamışlar çok anlamadım, Fransız vurgusu okura cazip mi gelmez demişler acaba... Yetmişli yılların piyasa ve kitap algısı içinde düşünerek bunu soruyorum, ticari mi bulmuşlar, ucuz mu saymışlar...E olabilir!

Romanın bu tercümesini Nihal Yeğinobalı yapmış, benim okuduğum Aslı Biçen'in çevirisiyidi. Acaba dedim bu çeviriyi de okuyabilir miyim, oyun gibi, yeniden başlasam, bir kere daha okusam. Kalp kalp... biraz başladım hatta, sonra bir yerde takıldım, iki çeviriyi kıyaslamaya niyetlendim, aldım önüme, başladım cümle cümle ilerlemeye...Atlanmış, kısaltılmış ve başka türlü çevrilmiş çok yer çıktı karşıma... Okumaktan da mukayeseden de vazgeçtim.

Yanlış anlaşılmasın, Yeğinobalı, sempati duyduğum bir yazar ve emekçi... iyi kötü gibi bir ayrım yapmıyorum. Normal mi desem, uygun mu, o gün için herkese doğru gelen bir tercüme anlayışı var, oralarda gezinmiş demek daha doğru. Mesele, sözcüklerin eskimesi filan değil... toparlamak, gereksiz bulmak, seçmek ve seçmemek gibi tercihlerle çeviri yapmak.

Diğer yandan şunu söylemem gerek, edebiyat algımız kolay değişmiyor, iyi edebiyat dendiğinde aklımıza bugün bile Rus romanları geliyor derdim,  Fowles filan daha erken yayımlansa algımız "bir başka" olurdu  diye düşünürdüm. Safiyane bir vehme kapılmışım, yayımlanmış ve hiç de bir şey olmamış... Bir ilgi gördüyse ikinci çevirinin yayımlanışında görmüş...

Edit: Yazıyı okuyunca Yalçın Armağan, Yeğinobalı tercümesinin aynı yayınevinden çıkan bir başka versiyonu daha olduğunu yazdı. Askerin Kadını adı kullanılmış bu kerre... Yine Teğmen yok! Garip diyelim, geçelim.

1 yorum:

Gül Akça dedi ki...

Bende çok sevmiştim bu romanı, özellikle de sonu çok hoşuma gitmişti. Yayınevleri zamanın ruhuna göre baskı yapıyorlar ticari kaygı ön plana çıkıyor sanırım. Elinize sağlık.

Related Posts with Thumbnails