Çoğunluğu çeviri olan biyografik çizgi romanlar yayınlanıyor epeydir. Bu türden biyografik üretimler genellikle pedagojik niyetlerle ebeveynlere hitap edecek biçimde hazırlanırlar. Çizgi roman pazarından ziyade kitap okuru ve kitabevleri hedeflenerek pazarlanırlar. Biyografi türüne olan ilgiyi kullanabilmek için çizgi romana başvurulduğu da söylenebilir. Sonuçta biyografilerin çıkış noktası, kamuoyunca tanınan ünlü birinin hayatı ve mahrem dünyasıdır. Üretimin asıl nedeni o şöhretli kişidir.
Geçmişin erişilemez biçimde geride kalışı, gerçeklikle metin arasındaki çizgiyi ister istemez bulanıklaştırır. Bu nedenle biyografi kurmacaya, kurmaca biyografiye yakınlaşır. Ekseriyetle biyografi öyküleştirilerek yazılır, belgelere dayanması beklenir. Belge sözün delili olarak görülür. Hatırasını yaşatma, yüceltme, örnek gösterme veya bazen değerini düşürmek gibi farklı ahlaki kaygılarla üretilebilir biyografiler. Biyografi de anlatılan kişinin psikolojisi öne çıkartılır, bu bakımdan popüler kültürün ve medyanın parçası olur anlatılanlar. Sansasyon, duygusal etki yaratma arzusu veya hikâyeyi duygusal bir eşiğe göre konumlandırma tercihi biyografinin genelini belirler. Mevcut örneklere bakılırsa biyografiler için magazin dolayımıyla idol yaratımını hızlandırır denebilir.
Biyografinin Omurgası
Biyografiye konu olan kişi, devrinin ve her ne yapıyorsa o işin/alanın en büyük ismidir, unutulmazıdır, taçsız kralıdır, kraliçesidir, en büyük ustasıdır, yeri doldurulamazıdır, sıra dışıdır vs. Diğer yandan hikâye onun aile geçmişiyle birlikte anlatılır. O “kahraman” içimizden biridir ve herkes isterse onun kadar başarılı olabilir. Okurlar, kendi hayatlarıyla ideal insanların hayatlarını mukayese ederler ve reel yaşamları için modellerler. Bu modelleme, ticari olarak biyografilerin nasıl geliştirileceğinin formülünü de belirler. Merak uyandıran ifadeler seçilir, tekrar eden ve kimi zaman şiire yakınlaşan cümleler-vurgular kullanılır. Kahramanın dünya ile ilişkisi, yansıttığı psikolojisi ve cesareti her zaman önemlidir. Kişisel ilişkiler her zaman sınırlı anlatılır. Öğretmenler, aile ve birkaç arkadaştan oluşan bir çevresi vardır ve hepsi ana hikâyeyi belirleyen ilmeklerdir. Biyografisi anlatılan bireyler sonu başarıyla taçlanan eylemler yaparlar, üstünlük sıfatlarıyla dolu nitelemeleri hak etmişlerdir. Biyografik çizgi romanlar tüm bu bağlamın dışında değiller. Bir psikolojik dürtü, bir hayal kırıklığı, çocuklukta yaşanmış travma veya eksiklik önemsenir, bir kırılma anı ya da eşik noktası kurulur, anlatı ve kahraman psikolojisi bunun etrafında geliştirilir.
İki Farklı Çalışma
Yakın zamanlarda çok sayıda biyografik çizgi roman albümü yayınlandığını söylemiştim. Bu görece çokluk içinde iki albüm var ki diğerlerinden hemen ayrılıyorlar. Doğrusu, bir sıralama olarak okunmasını istemem ama ilk olarak gerek senaryosu gerekse görsel tasarımı nedeniyle Helfer-Duburke ikilisinin ortak üretimi olan Malcolm X’ten (Everest Yayınları, 2010) söz edeceğim. Malcolm X’in romanesk hayatının katkısını mutlaka hesap etmek gerekiyor ama iyi bir hikâye ve tahkiye kurulmuş, çizer Duburke çiniyi foto realistik ölçülerde kullanarak albümün belgeselci tutumunu pekiştirmiş. Kıyaslama daha açıklayıcı olabilir: başarılı bir çizgi romancı olmakla birlikte Rick Geary, Troçki’de (Everest Yayınları, 2010) ardışık bir anlatıma nedense başvurmamış, belgeselcilik anlatıda galebe çalmış. Diyalog neredeyse hiç kullanmadığı gibi dramatik bir denge kurmayı tercih etmemiş. Geary, resmetmek dışında kendini anlatıya hiç katmamış. Manga tarzında yayınlanan Gandhi (Kazuki Ebine, Galata Yayınları, 2010) veya Darwin’de (East Press, Yordam Kitap, 2010) hikâyeye belgeselcilikten daha fazla önem verilmiş. Yine Malcolm X ile kıyaslarsak söz konusu mangaların erken ergenlere yönelik hazırlandığı anlaşılıyor. Olabildiğince basitleştirilerek, malumatı kimi sayfalarda toplayarak, okura o sayfaları atlayarak okuma imkânı vererek kurgulanmış bu çalışmalar.
Malcolm X’in yanına bir yerli çalışmayı, açıklamalarına bakılırsa yirmi kitap süreceği duyurulan Genç Mustafa çizgi roman dizisini eklememiz gerekiyor. Atatürk hakkında ilk kez çizgi roman yapılıyor değil. Özellikle resmi kurum ve kuruluşlar, yakın geçmişte, hatırı sayılır telifler ödeyerek bu tür çizgi romanların yayıncısı oldular. Yalın Alpay’ın senaryosuyla çıkan bu diziyse çabası ve yayın mecrası nedeniyle sivil bir girişim. Ve görüldüğü kadarıyla klişe bir senaryosu yok. Klişe bir senaryosu olmaması klişeler içermediği anlamına gelmiyor. Örneğin 1967’de kitaplaşan (hangi iklimde ve ne zaman yazıldığı bazı kitapların yön’ünü ister istemez belirliyor) Ali Fuat Cebesoy’un anılarına başvurulmuş epeyce. Bu noktada hatırat yazınındaki çelişkiler de ortaya çıkıyor. Yazarlar, bir şöhretle geçirdiği dönemleri anlatırken, tek şahidi kendilerinin olduğu olaylar anlatabiliyorlar. Hikâyesi, “şöhret”le mesafesini belirlediği için doğruluk-yanlışlık aramak, delil istemek mantıklı ama nafile bir çaba olabiliyor. Çünkü her soru, soruyu soranın şöhretle mesafesini açıklamaya zorlayan siyasi bir eksene oturuyor. Sadece daha önce üretilmiş Atatürk çizgi romanlarına bakarak farklı kaynaklara dayanan bir içerik oluşturulmaya çalışılmış diyebilirim. Atatürk, Türkiye’nin tartışmasız en popüler miti olduğu için onu konuşmak, hele tartışmak pek kolay değil. Bu bakımdan ilginç bir siyasi ve ticari bir denemeye girilmiş. Grafik roman estetiğinde bir dil ve anlatım denenmiş. Genç Mustafa, dizinin çizeri Barış Keşoğlu’nun çok sayfalı ilk çalışması, daha önce bu yoğunlukta hiç çalışmadı. Çinileme, kare istifi ve tiplemeleri M.K.Perker’i hatırlatıyor, genç bir çizgisi olduğundan çizdikçe başkalaşacaktır. Karelerarası ardışıklığı iyi kurduğu, seyir zevki veren akıllıca seçilmiş bölümler çizmiş çünkü.
Biyografik çizgi romanlarda senaryo-metin düzeyinde araştırmacı titizliği gösterilmediğini düşünüyorum. Asıl çaba görselliğe verildiği için metinler, daha önce yazılmış biyografilere dayandırılıyor; eksik, yanlış ya da abartılı her ne popüler iddia varsa böylelikle yineleniyor. Malcolm X ve Genç Mustafa ise araştırma ve hikâyeye yönelik hassasiyetleriyle farklılar, bu yüzden ilgiye değerler…
Birgün Kitap, 8.1.2011
Geçmişin erişilemez biçimde geride kalışı, gerçeklikle metin arasındaki çizgiyi ister istemez bulanıklaştırır. Bu nedenle biyografi kurmacaya, kurmaca biyografiye yakınlaşır. Ekseriyetle biyografi öyküleştirilerek yazılır, belgelere dayanması beklenir. Belge sözün delili olarak görülür. Hatırasını yaşatma, yüceltme, örnek gösterme veya bazen değerini düşürmek gibi farklı ahlaki kaygılarla üretilebilir biyografiler. Biyografi de anlatılan kişinin psikolojisi öne çıkartılır, bu bakımdan popüler kültürün ve medyanın parçası olur anlatılanlar. Sansasyon, duygusal etki yaratma arzusu veya hikâyeyi duygusal bir eşiğe göre konumlandırma tercihi biyografinin genelini belirler. Mevcut örneklere bakılırsa biyografiler için magazin dolayımıyla idol yaratımını hızlandırır denebilir.
Biyografinin Omurgası
Biyografiye konu olan kişi, devrinin ve her ne yapıyorsa o işin/alanın en büyük ismidir, unutulmazıdır, taçsız kralıdır, kraliçesidir, en büyük ustasıdır, yeri doldurulamazıdır, sıra dışıdır vs. Diğer yandan hikâye onun aile geçmişiyle birlikte anlatılır. O “kahraman” içimizden biridir ve herkes isterse onun kadar başarılı olabilir. Okurlar, kendi hayatlarıyla ideal insanların hayatlarını mukayese ederler ve reel yaşamları için modellerler. Bu modelleme, ticari olarak biyografilerin nasıl geliştirileceğinin formülünü de belirler. Merak uyandıran ifadeler seçilir, tekrar eden ve kimi zaman şiire yakınlaşan cümleler-vurgular kullanılır. Kahramanın dünya ile ilişkisi, yansıttığı psikolojisi ve cesareti her zaman önemlidir. Kişisel ilişkiler her zaman sınırlı anlatılır. Öğretmenler, aile ve birkaç arkadaştan oluşan bir çevresi vardır ve hepsi ana hikâyeyi belirleyen ilmeklerdir. Biyografisi anlatılan bireyler sonu başarıyla taçlanan eylemler yaparlar, üstünlük sıfatlarıyla dolu nitelemeleri hak etmişlerdir. Biyografik çizgi romanlar tüm bu bağlamın dışında değiller. Bir psikolojik dürtü, bir hayal kırıklığı, çocuklukta yaşanmış travma veya eksiklik önemsenir, bir kırılma anı ya da eşik noktası kurulur, anlatı ve kahraman psikolojisi bunun etrafında geliştirilir.
İki Farklı Çalışma
Yakın zamanlarda çok sayıda biyografik çizgi roman albümü yayınlandığını söylemiştim. Bu görece çokluk içinde iki albüm var ki diğerlerinden hemen ayrılıyorlar. Doğrusu, bir sıralama olarak okunmasını istemem ama ilk olarak gerek senaryosu gerekse görsel tasarımı nedeniyle Helfer-Duburke ikilisinin ortak üretimi olan Malcolm X’ten (Everest Yayınları, 2010) söz edeceğim. Malcolm X’in romanesk hayatının katkısını mutlaka hesap etmek gerekiyor ama iyi bir hikâye ve tahkiye kurulmuş, çizer Duburke çiniyi foto realistik ölçülerde kullanarak albümün belgeselci tutumunu pekiştirmiş. Kıyaslama daha açıklayıcı olabilir: başarılı bir çizgi romancı olmakla birlikte Rick Geary, Troçki’de (Everest Yayınları, 2010) ardışık bir anlatıma nedense başvurmamış, belgeselcilik anlatıda galebe çalmış. Diyalog neredeyse hiç kullanmadığı gibi dramatik bir denge kurmayı tercih etmemiş. Geary, resmetmek dışında kendini anlatıya hiç katmamış. Manga tarzında yayınlanan Gandhi (Kazuki Ebine, Galata Yayınları, 2010) veya Darwin’de (East Press, Yordam Kitap, 2010) hikâyeye belgeselcilikten daha fazla önem verilmiş. Yine Malcolm X ile kıyaslarsak söz konusu mangaların erken ergenlere yönelik hazırlandığı anlaşılıyor. Olabildiğince basitleştirilerek, malumatı kimi sayfalarda toplayarak, okura o sayfaları atlayarak okuma imkânı vererek kurgulanmış bu çalışmalar.
Malcolm X’in yanına bir yerli çalışmayı, açıklamalarına bakılırsa yirmi kitap süreceği duyurulan Genç Mustafa çizgi roman dizisini eklememiz gerekiyor. Atatürk hakkında ilk kez çizgi roman yapılıyor değil. Özellikle resmi kurum ve kuruluşlar, yakın geçmişte, hatırı sayılır telifler ödeyerek bu tür çizgi romanların yayıncısı oldular. Yalın Alpay’ın senaryosuyla çıkan bu diziyse çabası ve yayın mecrası nedeniyle sivil bir girişim. Ve görüldüğü kadarıyla klişe bir senaryosu yok. Klişe bir senaryosu olmaması klişeler içermediği anlamına gelmiyor. Örneğin 1967’de kitaplaşan (hangi iklimde ve ne zaman yazıldığı bazı kitapların yön’ünü ister istemez belirliyor) Ali Fuat Cebesoy’un anılarına başvurulmuş epeyce. Bu noktada hatırat yazınındaki çelişkiler de ortaya çıkıyor. Yazarlar, bir şöhretle geçirdiği dönemleri anlatırken, tek şahidi kendilerinin olduğu olaylar anlatabiliyorlar. Hikâyesi, “şöhret”le mesafesini belirlediği için doğruluk-yanlışlık aramak, delil istemek mantıklı ama nafile bir çaba olabiliyor. Çünkü her soru, soruyu soranın şöhretle mesafesini açıklamaya zorlayan siyasi bir eksene oturuyor. Sadece daha önce üretilmiş Atatürk çizgi romanlarına bakarak farklı kaynaklara dayanan bir içerik oluşturulmaya çalışılmış diyebilirim. Atatürk, Türkiye’nin tartışmasız en popüler miti olduğu için onu konuşmak, hele tartışmak pek kolay değil. Bu bakımdan ilginç bir siyasi ve ticari bir denemeye girilmiş. Grafik roman estetiğinde bir dil ve anlatım denenmiş. Genç Mustafa, dizinin çizeri Barış Keşoğlu’nun çok sayfalı ilk çalışması, daha önce bu yoğunlukta hiç çalışmadı. Çinileme, kare istifi ve tiplemeleri M.K.Perker’i hatırlatıyor, genç bir çizgisi olduğundan çizdikçe başkalaşacaktır. Karelerarası ardışıklığı iyi kurduğu, seyir zevki veren akıllıca seçilmiş bölümler çizmiş çünkü.
Biyografik çizgi romanlarda senaryo-metin düzeyinde araştırmacı titizliği gösterilmediğini düşünüyorum. Asıl çaba görselliğe verildiği için metinler, daha önce yazılmış biyografilere dayandırılıyor; eksik, yanlış ya da abartılı her ne popüler iddia varsa böylelikle yineleniyor. Malcolm X ve Genç Mustafa ise araştırma ve hikâyeye yönelik hassasiyetleriyle farklılar, bu yüzden ilgiye değerler…
Birgün Kitap, 8.1.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder