En Alttakiler öyküsü Galip Tekin’in senaryosunu yazdığı Kemal Aratan’ın çizdiği ortak bir çalışma ürünü. Dıgıl dergisinin çıkışında “Vah Vahap Vah” adlı popüler bir dizide birlikte çalışan ikili bu kez Tekin’in fantastik dünyasından çıkan bir öykü anlatmışlar. Tekin’in thriller tarzı korku öğeleri içeren fantastik öyküsü Almanya’da bir firmanın tıbbi (?) deneylerine yüksek ücretle denek olarak katılan ailelerin doğan çocuklarıyla ilgili. Yusuf Ayaz adlı kahramanın kimi zaman geçmişini anlatması ve daha çok da yaşadıklarıyla gelişen bir öykü bu. İlginçliği yüzlerini her şekle sokabilen (yaratık ya da mahluk olarak adlandırılan) mutantlardan kaynaklanıyor. Ancak öykünün sürekliliği ve gerilimi bu ilginçliğin gerisinde kalıyor. Tekin, yüzünü istediği şekle sokan insan fikri etrafında bir öykü aramış. Uluslararası sermayenin bilim dışı niyetleri ve üçüncü dünyalı işçilerin sömürülmesi bu fikre eklenmiş. Ancak bu fikir yazarına cazip gelse de anlaşılıyor ki Kemal Aratan bitmiş bir öyküyü çizmeye başlamamış. Haftadan haftaya süregelen- açık kapatan, kapattığı kadar da öyküyü unutan bir yola (senaryo yazımına) girilmiş. Örneğin karakoldaki polislerden intikam alınmasının öykünün gidişatında hiçbir etkisi yok. Yusuf Ayaz, bir video kamera karşısına geçerek geçmişini anlatıyor ama sonradan bu kayıt ayrıntısı atlanıyor. Yusuf Ayaz’ın benzerleriyle karşılaşması, kendisi hariç hepsinin öldürülmesi, intikam için Almanya’ya gitmesi vs hızla anlatılıyor. Finaldeki fabrika sahibi, mutant koleksiyonunu gösteriyor, neden böyle bir işe girişilmiş belirsiz. Öykünün dağınıklığına karşın Kemal Aratan doksanlı yıllarda yaptığı iyi işlerinden birini daha çıkartmış. Komik yüzler ve ifadeler dışında fotoğraf ayrıntısında arka planlar yapmış. Nerdeyse hiç fırça kullanmadan tarama ucuna yüklenmiş. Ayrıntıcı, emek verildiğini hissettiren (saygı uyandıran) bir çizerlik işi çıkarmış. Aratan’ın aynı dönem çizdiği İstedikleri Yere Gidenler ya da Çıtt gibi öykülerini bilenler varsa En Alttakiler de benzer bir nitelikte çizerlik performansı içeriyor diyelim. Öykü, dağınıklığı nedeniyle mizah dergilerinin unutulmuş öyküler mezarlığında yatıyor, bugün hatırlanmaması garip değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder