Perşembe, Nisan 18, 2024
jaxintaiwan
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/Frip-and-Menny-1038235101 |
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/Gobbo-and-Qet-1037889214 |
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/Hitter-now-1037888426 |
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/Refused-and-alone-1037888838 |
https://www.deviantart.com/jaxintaiwan/art/The-heart-needs-more-1037889548 |
Çarşamba, Nisan 17, 2024
Tıpkı
Bilenler için güzel espri, üstelik Delisle'nin bir üretici olarak ne yapmaya çalıştığını da anlatıyor. Çizgi romanlar bir anlatım aracı olarak ömürlerinin neredeyse tamamını erkek çocuklara adadı, harcadı... Sadece onlara yönelikti. Arada tek tük okuyanlar olurdu ama istisnaydı ve kız çocuklarının ilgisini çekecek içerikleri yoktu...
Yani grafik romanlar sadece edebiyata ve daha derinlikli hikayelere değil kadın okura da "yaklaştılar." Yanlış anlaşılmasın, mesele kadın kahraman olup olmaması değildi, "anne ve sevgili" klişelerinin dışında kadınlar yoktu çizgi romanlarda. Böyle bir sorunu yoktu, aklına dahi gelmiyordu yayıncıların ve editörlerin. Kahramanların duygusal krizleri, yenilgileri, insani zaafiyetleri hiç olmuyordu, her bakımdan muktedirlerdi ve bu durum erkek ergenliğine "iyi" ve "yeterli" geliyordu.
Manganın dünyada yaygınlık kazanmasıyla okur profili gençleşti, cinsiyet dağılımı değişti filan, yoksa çizgi roman, saklamaya lüzum yok, yaşlı ve göbekli erkeklerin nostaljiyle kucaklaştıkları, hatırladıkları ve özledikleri için birbirlerini kutsadıkları bir "vesile" olmuştu. Halen de öyle... yok yok, haksızlık falan etmiyorum.
Salı, Nisan 16, 2024
İstenmeyen tüyler
Her dönemin estetik kriterleri haliyle farklı, bir dönem herkese güzel gelen bir saç modeli, bir kıyafet biçimi veya yakışıklı bulunan bir erkek, ikona dönüşen cazibeli kadın... o dönemin ertesinde hatırlanmayabiliyor, "ıyyhh" ölçüsünde beğenilmeyebiliyor. Bunları biliyoruz. 70'li yılların seksi erkeklerinden Burt Reynolds'un göğüs kılları bugünün gençlerine olsa olsa kıkırdama vesilesi olabilir.
Biraz bugüne bakalım, herkesin fikrini duyurabildiği bir çağdayız, hep yazıyorum, herkes her gün sayfasında-duvarında bir "gazete" çıkarabiliyor...Yazdıklarıyla bir şeyleri taparcasına seviyor, öldürürcesine yeriyor, birini göklere çıkarıp bir başkasını yerin dibine sokabiliyor. Öyle bir "bugünden" söz ediyorum. Ancak aşırılıkların dikkat çekebildiği bir iklimde yaşıyoruz.
Özellikle instagramda çok güzel, çok cazip, çok fit, çok çekici kadın ve erkekler görüyoruz. Ünlü olmaları da gerekmiyor, ünlülerle rekabet edecek kadar ilgi çekici insanlara rastlıyoruz, tek tek bakınca makyaja, çekime, kıyafetlere, ambiyans ve tasarıma uğraşıldığı-uğraştıkları anlaşılabiliyor. Bu kadar çok insanın, bu kadar çok mutluluk ve başarı an'ı paylaşması, bu kadar güzel ve çekici görünmesi bana bütün toplumları kötü etkiliyormuş gibi geliyor, ruhen yaralandıklarını düşünüyorum, o güzellikle rekabet edemeyeceklerinin farkındalar çünkü.
Ajda Pekkan ve Filiz Akın'ın güzel, çekici, cazibeli olduklarını biliyoruz, herkesin beğendiği "oyunculardı", peki bugün genç olsalar, yeni yeni ünlenen yıldız namzetleri olarak o istenmeyen tüylerle nasıl karşılanırlardı. Bence geniş bir çoğunluk tarafından alaya alınır, ancak muhalif bir azınlık tarafından desteklenirlerdi. Estetiğin ticarileştirilmesi özelinde kapitalizm, beden siyaseti üzerinden feminizm ve cinsiyet politikaları tartışılırdı diye tahmin edebiliriz. Meramımı anlatabilmek için bir parça karikatürize ettiğim sanırım anlaşılıyordur.
Niye saldırılıyor, niye savunuluyor, daha doğrusu neden kavga çıkıyor? Ben işi espriye vurup, çünkü etoburuz, avlanmak ve öldürmek istiyor, öldüremiyoruz (!) diyorum.
Hep verdiğim bir örnektir, ben asistanken Ülkücüler, saçlarına jöle süren erkek öğrencilere "ibne" muamelesi yapıp yumrukluyor, hiç olmadı silkeliyorlardı, mecazen söylüyorum o sütü bozukları "öldürmek" istiyorlardı, ne oldu, çok değil beş yıl sonra, kendileri de jöle kullanmaya başladılar. Bu ahmakça zamana kapılma meselesi kitle psikolojisinin, haliyle sosyal medyanın temelinde var.
Öldüremediğimiz için mi bu kadar çok konuşuyoruz derseniz eğer...Doğru-yanlış, çekici-itici, estetik ve gayri estetik gibi tercih ve kararlar çoğunlukla dönemseldir, illa ki kişiseldir ama insanlar kendilerine ve iddialarına itibar katmak adına bunu "zamansız-zamanlar üstü" bir ahlak tartışmasıymış gibi kurar ve sürdürürler. Tartışma dediğimiz şey ise bağlamla ve ana meseleyle değil taraflarla anlaşıldığından hepsi karışıyor aslında...Maksat birilerini "öldürmek", istenen ve istenmeyen tüyler meselesi değil yani...
Pazartesi, Nisan 15, 2024
Son Okuduklarım 90
Pazar, Nisan 14, 2024
Perviz'in Yanmayan Adası
Eski yazı öğrenirken kitabı okuyabilir miyim diye kurcalamış, dili bana ağır gelmiş, daha kolay bir kitap bulmuş, Reşat Nuri'den bir romanla çalışmıştım. Ama şunu hatırlıyorum, İlk cümlede karşımıza çıkan yer, Yanmayan Ada değildi, Norveç'e bağlı Jan Mayen adasından söz ediliyordu. Hoş, hafızam beni yanıltabiliyor, iddiacı olamıyorum.
Takıldım işte... Kitabın ilk baskısının bir kopyasını bulamadım ama Mustafa Kurt'un Celal Nuri İleri'nin Romanları (2012) kitabını aldım, yanılmamışım, çevrimyazıda hata yapılmış, yukarıda ve aşağıda ilgili sayfaları paylaştım, Yan Mayn ismi Yanmayan olarak okunmuş, öyle aktarılmış...