![]() |
Asılacak Adam, Güney oynadığı için özel bir okuru olmuş olabilir, Adana ve Kürt coğrafyasında ayrı bir ilgi gördüğü tahmin edilebilir. Fotoromanlarla ilgili akademik bir çalışma yapılsa, en azından çıkan yayınları birileri derlese, Asılacak Adam'ın ayrıksı bir örnek olduğunu teslim edecektir. Benzerlerine göre edebi bir dile sahip, sadece göstermek değil "okutmak" isteyen, hatta bazen "gevezeleşmiş" bir metin yazılmış.
O yılların deyişiyle, kör bir kadınla idam mahkumu trende karşılaşıyorlar ve birbirlerine aşık oluyorlar. Mahkum idam oluyor, kız geçirdiği ameliyatta ölüyor vs, onların yerine arkadaşları, onlarmış gibi "birbirlerine" kavuşuyorlar filan... Klişenin dibi derler ya o ölçüde bayık bir romantizmi var ama okutuyor, fotoromanların vasatlığının üstüne kolayca çıkıyor. Abartılı bir sembolizmi var; tren, hayatın akışını (kaderi) geri dönülemezliği vurgulayan bir yolculuk hissi üretir. Körlük, hakikati bilme-hissetme anlamında bir içgörüdür, idam ise nihai bir son'dur. İki karakterin kısa ama masum aşkı, ölümlerin kaçınılmazlığıyla birleşerek okura yüksek gerilim ve haz veriyor. Aşk, geçici bir süreliğine bir kurtuluş aracı ya da varoluşun anlamı haline geliyor demek istiyorum. E, o fasıl ilginç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder