|
|
1936 yılında Adana’da doğmuşum...Babam komiserdi, bu yüzden çocukluğum
Anadolu’nun değişik yerlerinde geçti. İlkokulu Trabzon’da, ortaokulu Adana-
Osmaniye’de, liseyi’de İstanbul Tophane Sanat Enstitüsünde bitirdim... Çocukluğumdan
beri her fırsatta çiziyordum zaten. Kardeşim de tiyatroya meraklıydı. Tabii o
dönemde bu uğraşları meslek haline
getireceğimiz aklımıza gelmezdi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Elektrik Bölümüne
girdim. Bölümüm çok içime sinmemişti ama okumaya devam ediyordum işte... 1957
yılında, galiba Hürriyet gazetesiydi,
çıkan bir ilanı gördüm...Dönemin en önemli yayınevlerinden Ekicigil kopist
çizer arıyordu. Çizimlerimi alıp gittim. Yayınevinin sahibi Recep Ekicigil gösterdiğim
örnekleri beğendi ve bana kurşun kalemi çizilmiş birkaç çizim vererek yarına
kadar bunları çinileyip getirmemi istedi, kararını o zaman vereceğini söyledi.
O güne kadar hep kurşun kalemle çalışmışım, çinilemenin nasıl yapılacağı
hakkında hiçbir bilgim yok ama bunu söylemeye de çekindim. Eskiden Babıali’de
matbaa ressamlarının ofisleri olurdu. Cağaloğlu’nda dolanıp bir tanesini gözüme
kestirdim. İçeri girip “Afedersiniz, birkaç dakikanızı alacağım, bana çininin
hangi malzemeyle nasıl yapılacağını gösterebilir misiniz ? “ meali birşeyler
söyledim...Ama adamda medeniyet yokmuş, ters ters bakıp “bu kadar işimin arasında
seninle mi uğraşacağım” diyerek beni bir güzel tersledi. Bir şey söylemeden
çıktım, ama acayip bozulmuştum. Düşündüm bunu bilse bilse kırtasiyeciler bilir
diyerek Teknikel kırtasiye’ye gittim. Orada bir Uğur vardı ya, onun rahmetli
babası, adını hatırlayamadım, sağolsun bana bütün malzemeyi tek tek anlatarak
verdi. “İşte bu tarama ucu, bu sapı, bu çini mürekkebi, hatalı yerleri beyaz Guajla
düzelteceksin” filan deyip bana ayak üstü hepsini bildiği kadarıyla anlattı.
Mutluluktan uçuyorum, koşturarak eve geldim. Recep beyin verdiği kurşun kalem
çizimleri çinileyip ertesi günü söylediği saatte yayınevine gittim. Recep bey yaptığım
işi beğendi ve bana “aramıza hoş geldin” dedi ama bir sorun var, ben hergün
okula da gitmek zorundayım. Ben meramımı anlatınca “ Eee, nasıl olacak bu iş ?”
diye sordu. Ben de hiç merak etmemesini her öğleden sonra okuldan yayınevine
geleceğimi kalan işleri de evde bitireceğimi filan söyledim. Böylece başladım
ama çok zorlanıyorum tabii... Bir gün anfide en arka sırada ertesi gün baskıya
girecek bir işi çiziyorum, Adını hatırlamıyorum, sürekli beyaz önlük giydiği
için “kasap” dediğimiz bir hoca taa yanıma gelmiş bana bakıyormuş, ben işe
dalmışım farkında bile değilim. Diğer arkadaşların gülme sesleri üzerine kafamı
kaldırınca karşımda hocayı gördüm. Kızmadı da yaptığım çizime el koydu. Ben
hocaya yalvarıyorum “Ne olur geri verin hocam” diye ama dinleyen kim ? Bir süre
daha böyle ite kaka götürmeye çalıştım ama baktım olmuyor ikinci sınıftan okulu
bıraktım. Hiç unutmuyorum ilk olarak orijinali renkli olan Robin Hood çizgi
romanını tire olarak çizmiştim. Ağırlıklı olarak Yelpaze dergisinin
vinyetlerini, çizgi romanlarını filan çiziyordum. Askere gidene kadar çalıştım,
1958 Temmuz’unda Mamak Yedek Subay okuluna gittim.1960 yılında terhis oldum ve
tekrar Ekicigil’e döndüm. 1964 yılında Ekicigil kapanana kadar orada çalışmaya
devam ettim. Ceylan Yayınları Ekicigil’in piyasasını da ele geçirmek
niyetindeydi. Erdoğan (Egeli) beyle anlaşarak işe başladım. Ama başka yerlere
de çalışıyordum, 1966’da Kıral yayınevine gene Yelpaze tire işleri yaptım. O
dönemde GökAli diye bir bilim kurgu çizgi romanı hazırladım. Akbulut Kaan’ın
çinilemesini yapıyordum. (Bahadır’ı] Altan Deliorman yazıyor ben çiziyordum,
benden sonra da uzun bir süre Şahap Ayhan çizmişti. Hep çalışırdım ben, gündüz
işte çalışır eve gelir yemeğimi yer tekrar masaya otururdum. Ne yaparsın, iş
beklemez...Rahmetli eşim de bir tek bundan yakınırdı, “bari Pazar günleri işi
bırak” derdi, tamam derdim ama öğleden sonra gene masama otururdum. (…) Uzun
yıllar çok yoğun çalıştım, ama demek ki içimizde varmış. Tekrar dünyaya gelsem
gene ressam olurdum herhalde.
[Yücel Köksal'ı yakınlarda kaybettik. Serüven, Kış 2007 sayısında Fatih (Okta) Yücel Köksal ile bir söyleşi yapmıştı, sanıyorum, onunla ancak bir iki söyleşi yapılmıştır, blog için uzun olacağından soruları çıkartarak, kısmen de kısaltarak meraklısı için paylaşıyorum.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder