Fabrika Günlükleri, Delisle'nin sevdiğim bir albümü oldu, belki gençliğini ve büyüme hikayesini anlattığı için olabilir, masumane geldi bana, beyfendinin yer yer rahatsız eden bir arrogantlığı var çünkü, hoşlanmıyorum. Otobiyografik niteliği, babasıyla ilişkisi, benim gibi erken yaşta çalışmak zorunda kalması filan (burayı gülerek yazıyorum) gönül kubbemi titretmiş olabilir.
Folklords, tatlı bir hikaye, esprili, meraklısı ne demek istediğimi hemen anlayacaktır,
Hellboy havasında bir mizahı var, bile isteye çocuksu kurulmuş tahkiyesiyle küçük şaşırtmacalar yapıyor...Güzel çizilmiş, kurgusu ve akışkanlığı başarılı. Büyük bir hikayesi var denemez ama iyi tasarlanmış bir çizgi roman.
Eski İstanbul Akşamcıları, Osman Cemal Kaygılı'nın gazete-dergi yazılarından derlenmiş, bize akşamcı portreleri anlatıyor. Kitabın geniş kısmını otuzlu yıllarda bir gazetede çıkmış bir yazı dizisi oluşturuyor. Osman Cemal'in ilginçliği, alt sınıflardan gelişi, sözlü kültüre olan hakimiyeti, başka bir gündemi oluşu filandır, o sebeple inceleyerek de okurum, o yazı dizisini bilmiyordum, o sebeple heyecan yaptım.
Fotoğrafçı, geç okuduğum-keşfettiğim bir albüm, epey oldu çıkalı çünkü,
comics journalism türünde emsal gösterilecek ölçüde nitelikli bir çalışmaymış meğer. Bir fotoğrafçının gözünden Afganistan'ı anlatıyor, fotoğraflar ve onlardan faydalanarak üretilmiş çizimlerle seyri kolaylaştırılmış, ilginç seçimler ve devamlılıklar sağlanmış filan ama inanın asıl "text" çok başarılı, mesafesi ve belgeselciliği ciddi anlamada etkileyici. Şöyle anlatayım, Afganistan'ı anlatan en iyi kitaplardan biri olabilir, o ölçüde güçlü bir albüm.
Mezbaha 5, Vonnegut'un belki de en ünlü eseri, ondan bir çizgi roman uyarlaması yapılmış. Vonnegut, şahsi fikrim, kolay kolay uyarlanamayacak bir yazar...Cesaret gerektiriyor, yanlış anlaşılmasın, iddialı çizgilerden söz etmiyorum, onun oyunbaz geçişkenliğini istifleyebilecek bir senaryoya ihtiyaç var. Başka bir kıvam gerektiriyor, Vonnegut'un ironik kayıtsızlığı veya soğuk mesafesini, hoyratlığı ve bönlüğü anlatırken kurduğu sükuneti gösterebilmek herkesin harcı değil... Fısıldıyor, bağırıyor, susuyor, ileri ve geri atlıyor, dipnot atıyor, konudan konuya geçiyor filan... Laf uzamasın, albüm çok başarılı olmuş, çizgiler, kurgu, sadakat ve yorumlama bakımından bence bu yıl çıkan en iyi uyarlama olabilir, çok beğendim.
Yazın Son Gülü, Lucas Harari'nin yeni bir albümü. Tahmin edilebileceği gibi yine bir muamma hikayesi anlatmış Harari.
Dağın Kalbi'ne göre polisiyesi ve pulp havası daha yüksek bir muamma kurmuş bu defa. Yine belirsizlikler, tekinsiz kadınlar ve erkekler, Paul Auster havasında esrarengizlikler okuyoruz.
Toulouse Lautrec, beklediğimin aksine bir ressam biyografisi değilmiş, içinde Lautrec'in de olduğu bir dönem fantezisiymiş, Oscar Wilde filan bile var, hikaye pek parlak değil ama çizgilerin akışkanlığı göz alıcı.
Kuş Kitabı, resim ve ilüstrasyon sanatından kuş resimlerini derleyip toparlamış bir görsel kitap, bu tür kitaplardaki metinler, neden bilmiyorum, hiç şaşmaz biraz katır kuturdur, çeviri kokar, pek anlaşılmaz filan, hah işte bu kitaptaki metinler de öyle ama görselliği iyi derlemişler, hiç fena değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder