Pazar, Aralık 08, 2019

Nefretin Bitmeyen Açlığı (1)


[Nefretin Bitmeyen Açlığı başlığı altında tarihimizden, özellikle popüler kültürümüzden ırkçı ve ayrımcı metinleri alıntılayacağım. Okuyana ilk not olsun.]

Sureten vatandaşlarımızın en tehlikesizi gibi görünen Yahudiler, hakikatte en tehlikelisidir. Gerçi bu millet Ermeniler gibi komitacılığa özenmez, Rumlar gibi eski Bizans rüyasıyla sayıklamaz, Türkler gibi çifte çubuğa rağbet etmez. Fakat, para getiren her iş ellerindedir. O ellerde ki, tuttuğu şeyi bir daha bırakmaz. Tıpkı konduğu yere yapışan at sineği gibi!...

Ankara'dan gelen bir yolcu anlatıyordu: Orada bir  Yahudi'nin barı ve sineması varmış. Bir gece ahali, haklı bir infial ile bu sinemanın perdesini parça parça etmiş;  Yahudi aldırmamış! Piyanosunu enkaz haline koymuş;  Yahudi aldırmamış!... Anaforcular her yerde olduğu gibi yiyip içip savuşmuşlar,  Yahudi aldırmamış!... Nihayet Ankara'ya müthiş bir sıtma musallat olmuş, öyle bir sıtma ki, ağası, efendisi, beyi, paşası, herkes muzdarip, herkes müşteki... Kimi seyahate çıkıyor, kimi İstanbul'a kaçıyor. Yalnız terinden kımıldamayan, seyahate çıkmayan, İstanbul'a kaçmayan bir kişi var: Yahudi!...

Meşhur meseldir, bezirgana: Cehenneme gider misin? diye sormuşlar, gözlerini açıp: Maaş kaç? demiş. Ankara'nın bu meşhur Yahudisi de galiba maaşından memnun. Artık meclisin açılmak üzere olduğu artık meclisin açılmak üzere olduğu böyle bal alacak bir zamanda, sıtma değil ya, Hazreti Musa emretse onu yerinden kaldıramaz!...

İstanbul'da da öyle değil mi?... Gazetelerde kopan kıyamete bakınız: Maarif vekaletinin kabul ettiği milli kıraat, milli kimya, milli hikmet, milli hesap, milli hendese gibi bütün mektep kitaplarının tabı, Kanaat Kitabhanesi'nin adı Türk'e benzeyen İlyas Efendi imiş!...

Muhterem Yahudi vatandaşlarımızın, orta bir hesap ile bu işte 400 000 lira kazandığını duyunca, Kanaat'e hayran oldum. Koca bezirgan dükkanına ne güzel isim bulmuş!

Kendi kendime düşünüyorum: Keşke yeryüzünde bir Yunan devleti olacağına bir Yahudi devleti olsa idi de şu mübadele işini onlarla yapsa idik... Zira Yahudiler, Rumlara, Ermenilere benzemez. Kalpak giyerler, bayrak asarlar, dua ederler... Ta ki bizim keselerimizi boşaltıp kendi keselerini dolduruncaya kadar!

Zamanın şeyhülislamı, bir gün Tellal Mişon vasıtasıyla Süleymaniye civarında oldukça muhteşem bir konak satın alır. Ertesi gün efendi hazretleri Mişon'u huzuruna çağırıp: Bezirgan, der, hizmetinden çok memnun kaldım. Mükafat olarak ne yapsam azdır. Sana cennet-i alada 20 dönüm arazi veriyorum!...

Efendim, orası çok mübarek, çok havadar yerdir. Geliniz şu 20 dönümün 10 dönümünü ehven fiyatla size satayım!

Filhakika Yahudi için her şey, her şey paradır. Hatta cennet bile!...

[Yazı, 25 Eylül 1924'te Akbaba'da yayımlanmış, Akbaba imzasıyla çıkmış, üslubu nedeniyle Yusuf Ziya'nın (Ortaç) yazdığı tahmin edilebilir. Görsel ise 1942 yılından Cemal Nadir'in çizdiği Yahudi karşıtı bir kapaktan ayrıntı.]

1 yorum:

Beyaz Yakalı dedi ki...

Başkasına nefret besleyen ömrü boyunca gerçek anlamda mutlu olmayı beceremez. Umarım dünya bir gün nefret etmekten vaz geçer.

Related Posts with Thumbnails