Sadece bizde değil,
çizgi romanın endüstri olduğu ülkelerde bile olabiliyor, grafik romanla ilgili
yanlış bir algı var. Sanılıyor ki, başlayıp biten bir serüveni anlatan her tek
çizgi roman eseri grafik romandır. İlgisi yok; baskı niteliği, sunum, hacim
veya başlayıp bitmesiyle açıklanamaz grafik roman. Her şeyi başaran muktedir
bir kahramanın hikayesi, örneğin Batman veya Örümcek Adam,
grafik roman olamazlar. Özel bir albümlerinin olması, ayrıksı bir macera
yaşamaları onları grafik roman yapmaz. Yıllar önce, anaakım çizgi roman içinde
yayımlanmış öncü nitelikli bir seriyal senaryosu veya serüveni, örneğin Frank
Miller’ın yazdığı bir Batman, çığır açmış, grafik roman türünün gelişimine
katkıda bulunmuş, piyasadaki kabulünü kolaylaştırmış olabilir, bugünse durum
epeyce farklı. Denebilir ki, dünya kadar albüm ve kitap üstünde neden grafik
roman ibaresi yer alıyor? Yapılana ticari bir kurnazlık demek zorundayız.
Grafik romanlar merak uyandırdığı için vara yoğa grafik roman etiketi
konabiliyor. Amerika’daki marketlerde pelerinli olmayan her Avrupalı çizgi
roman bu isimle nitelenebiliyor. Eskiden Japon çizgi romanları aynı kaderi
yaşıyordu. Grafik romanı çizgi romandan ayıran en temel farklılık, hikayelerin
niteliğiyle ilgilidir. Yaşlanan, ölen, başarısızlıklar yaşayan, çizgi romana
göre yavaş akan hikayelerin sıradan nitelikli karakterlerini anlatıyor grafik
romanlar.
Antonio
Altarriba-Kim (Joaquim Aubert) ikilisinin Kırık Kanat’ı bir grafik roman.
Türkçede 2011 yılında yayımlanan Uçma Sanatı’nın bir
tür devamı. Albümün yazarı Altarriba’nın babasının sonu intiharla biten yaşam
öyküsüydü Uçma Sanatı. Grafik romanların ortak özelliklerinden biri
(oto)biyografik nitelikler taşıması, yazar ve çizerlerin, ekseriyetle, kendi
hayatlarına, yakın çevrelerine ve ailelerine, özellikle ebeveynlerinden birinin
yaşam öyküsünde odaklanmalarıdır. Uçma Sanatı’nda bu eğilime uyarak, bir
büyüme ve yaşlanma hikayesi anlatılmıştı. Altarriba, aynı mantıkla, arka planda
20. yüzyıl İspanya siyasi tarihini kullanarak bu kez annesini “konuşmak”
istemiş. Albümün sonsözünde yazdıklarına göre bir kadın okurunun “peki ya
anneniz?” sorusuyla başladığını söylüyor Kırık Kanat’a. Soru, babanızı bu
kadar anlatırken anneniz neredeydi, neden onu anlatmadınız demek istiyor, yazara
bunu hissettirmiş. Kırık Kanat, bu yüzden de bir grafik roman. Çizgi roman
üreticilerine bu tip sorular sorulmaz çünkü. Okurlarının ve üreticilerinin
böylesi bir sıkıntısı yoktur. Erkek kahramanın mücadelesini izleriz ve/veya
erkeksi-erotik bir kadın kahramanın “pataküte”sini okuruz. Tıpkı erkek
kahramanlar gibi onlar da yenilmez ve muktedirlerdir, kötüleri birer ikişer
tepelerler. Altarriba’yı rahatsız eden ve hikayeyi başka türlü anlatmaya
zorlayan politik bir doğruculuk içeriyor kadın okurun sorusu. Brecht’in “Okuyan
Bir İşçinin Soruları”nda geçer: “Nereye gittiler Çin Duvarı bittiği gece/
Duvarcılar? Yüce Roma’da/ Geçilmez zafer anıtından. Kim dikti bunları? Kimleri
yenerek? (…) Sezar, Galyalıları yendi/ Bir aşçı da mı yoktu yanında?” Tarih
kitapları nasıl zaferler kazanan kralları yazıyorsa çizgi romanlar da yenilmez
kahramanları anlatıyor. Grafik romanlarsa sıradan insanları, kenarda kalanları,
büyük değil küçük hikayeleri, zaferleri değil hayal kırıklıklarını.
Kırık Kanat, bu
ayrımın farkında olarak anlatılmış, hikayenin dört bölümü annenin yakınındaki
birer erkeğe ayrılmış: Petra’nın babası, patronu, kocası ve ömrünün son
günlerindeki “sevgilisi.” Kadının itibarsızlığını, ikincilliğini gösteren
özellikli bir seçim… Doğru ayrımlar, doğru çıkarımlar yapılmış. Anlatılanlar,
ister kronolojik olsun ister bir duyguya yoğunlaşsın, iyi bir hikayenin
odağında insanlar, dönüştürücü olaylar ve fikirler olmak zorundadır. Bunu
yaparken karakterinizi tanımlar, arzularını ve dertlerini açıklar, psikolojik
eşiklerini gösterir ve yorumlarsınız. Petra, erkekler dünyasında temkinli
adımlar atan, niyetini saklayan, soğukkanlı, mesafeli, tedbirli biri. Öyle ki
kolundaki çolaklığı kimselere hissettirmeden ömrünü sürdürebiliyor, en
yakınları dahi onun bu durumunun farkına var(a)mıyorlar. Altarriba, annesini
anlatırken maddi olmayan ve maddi izlerin peşinden gitmiş. İlki, haliyle elle
tutulur şeyler değil; kurumlar, gelenekler, inançlar ve itikatlar içeriyor.
Petra, doğarken annesi ölmüş, babası çok sevdiği karısının ölümünden sorumlu
tutarak onu öldürmek istemiş, kolundaki çolaklık o teşebbüsün hatırası. Çok
küçük yaştan itibaren ev hizmetinde çalışıyor, okula gönderilmiyor, bağnazca
koşullandırılıyor erkeklere karşı, üstüne üstlük tecavüze uğruyor, sürekli
hezeyanlar yaşayan yatalak bir babaya bakmak zorunda kalıyor vs. Petra, kendini
erkeklerden uzaklaştırarak neredeyse aseksüel birine dönüşüyor, saplantılı bir
titizliği ve çalışkanlığı var, çalıştığı evi ustalıkla çekip çeviriyor. Ruhunu
çalışarak kurtaranlardan, siyasete inanmıyor, fikrini söylemiyor, tarafını
göstermiyor ve otorite karşısında her zaman geçiştiriyor, takiyye yapıyor.
Altarriba, benzer bir yorumu, maddi izleri anlatırken, İspanya’nın tarihi ve
faşizan siyasi iklimi için de kullanıyor; asker ve bürokrat yöneticileri,
onların yardımcılarını gösteriyor bize. Büyük siyasetin içinde sakınarak
yaşamaya çalışan birileri söz konusu olduğunda Petra yalnız değil. Biliyoruz
ki, iyi hayat hikayeleri tek bir biyografi içermezler, bir sınıfın ve toplumun
tarihini resmedebilir, karmaşık olaylar dizgesini açıklamaya yarayabilirler.
Gerçek dediğimiz şey, karmaşık ve çok yönlüdür. Farklı görüşlerin
gösterilebilmesi, tarihe ve hayata tek biçimli bakmamızı engellediği için
önemlidir. Petra’yı veya çevresindekileri haklı ya da haksız göstermek, tarihi
yargılamak gibi bir kaygısı yok hikayenin. Öte yandan bunu hiç yapmıyor demek
de mümkün değil. Okura seçme şansı veren iyi hikayelerden Petra’nın
biyografisi.
Kırık Kanat’ın
başarısı, her insanın hayatının heyecan verici ve anlatılabilir olduğunu
göstermesinde yatıyor. Çizgi roman dilini ve tekniklerini kullanarak, bizi
yanıbaşımızda olup bitenlere bakmaya, empati kurmaya, mağdurun dilini anlamaya,
hatırlanmayanları hatırlatmaya çağırıyor. Altarriba-Kim ikilisinin ilk
albümleri olan Uçma Sanatı da böyleydi; Kırık Kanat, anlamlı bir
hikaye, iyi tasarlanmış ve devamlılık taşıyan bir çizgiyi görmek ve okumak
imkanı veriyor bize. Grafik romanın ayrıksılığına iyi bir örnek sunuyor
üstelik.
Sabit Fikir, Haziran 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder