Cuma, Temmuz 28, 2017

Mizahın hasmı ve hempası bellidir!


Mizah dergilerinin ve onların pek çoğu içimizden tiplemelerinin bir tarihçesini çıkaran “Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür”; Akbaba’dan Gırgır’a, LeMan, Penguen ve Uykusuz’a kadar ülkemizde yayımlanmış bütün dergileri etraflıca ele alıyor. Dergilerin perde arkalarını anlatmasının yanı sıra Zalim Şevki, Avanak Avni ve Abdülcanbaz’ın ardındaki yerli, yabancı esin kaynaklarını gösteriyor. Levent Cantek ve Levent Gönenç’in hazırladıkları inceleme, mizahın gücünü ve muhalif mizahın güçlüyü korkutan niteliği ile cesaretini de ortaya koyuyor. Türkiye’de mizahın tarihini yazarken sosyo-politik anlamda iktidar-muhalefet haritasını çıkarmayı hedefliyor. Cantek ve Gönenç, “Muhalefet Defteri”ni anlattı.

- Muhalefet Defteri’nde nereden yola çıktınız, temel meseleniz neydi?
LEVENT CANTEK- Böyle bir çalışma yaparken ister istemez mesele ettiklerinize yoğunlaşıyor, ayrıntıları betimliyor, farklı açılardan tartışmaya çalışıyorsunuz. Biz önce tarihsel bir perspektif çizdik, sonra karikatürün doğasını, açmazlarını ve gücünü irdelemek istedik. Önemli dergileri, iddiaları ve siyasetle ilişkisini anlatmaya çalıştık.
LEVENT GÖNENÇ- Bizden önce de karikatür ve mizah üzerine yapılmış çok önemli ve değerli çalışmalar var. Hepsi bize yol gösterdi. Galiba biz biraz daha “akademik” bakmayı denedik. İkimizin de akademik bir arka planı olmasıyla ilgili olabilir bu ama nihayetinde mizah ve karikatür Türkiye’de çoktan bu “akademik” ilgiyi hakediyor. Bizim bu kitabı yazarken zihnimizi meşgul eden temel meselelerden biri de buydu.

- Mizahın siyasetle ilişkisi, etkileşimi konusunu öne alarak devam edelim; nasıl bir etkileşimdir bu?
CANTEK- Siyaseti ve siyasetçileri temel alan bir mizah, siyasetin aktüalitesine bağımlıdır. Liderlere, siyasetçilere, kararlara, krizlere, çekişmelere ve seçimlere dayanır. Siyasi mizah, bunun yanı sıra, kamusallığın ve medyanın bir parçasıdır da. O kamusallık neleri içeriyorsa, o medya nasıl varoluyorsa o mizah da o hamurdan yoğrulur, o espri, o mizahın hasmı ve hempası bellidir.
Demokratik rejimleri etkilediği için söylüyorum, Fransız Devriminden bu yana, ülke kamusallıkları milliyetçi, seküler ve moderndir, buna muhalefet edenler hasımlaştırılır. Bizim mizahımız bu çerçevenin dışında değil elbette. Muhalifleri rejim dışı gösterme iştahı, medyanın, siyasetin ve bu çerçevede kullanılan mizahın motiflerindendir. Memleket kamusallığı ve çoğunluk değerleri değiştikçe, mizah da değişir.
GÖNENÇ- Siyaset, mizah için her zaman iyi bir malzemedir. Okur, söyleyemediğini mizahçının, karikatürcünün söylemesini ister. Böyle bakınca mizah siyasetten kendini soyutlayamaz. Ya da bunu ancak bir noktaya kadar yapabilir. Mutlaka gündeme temas eder, siyasete bulaşır.
Türkiye’de mizahın tarihini yazarken sosyo-politik anlamda “iktidar-muhalefet” haritasını da çıkarmak gerekiyor. Biraz da kitapta bunu yapmaya çalıştık.

- Mizahın bu sosyo-politik alanda entelektüel bir iddiası olduğunu düşünüyor musunuz?
CANTEK- Mizah temelde bir his, entelektüel iddiası olması gerekmiyor, onu nasıl kullanacağınıza bağlı olarak ayrıca bir anlam kazanabilir. Muktedir karşısında alt kültürler, azınlıklar, muhalifler veya sanatçılar mizaha başvurabilir, baskıyı mizah yoluyla alenileştirerek eleştirebilirler.

Karikatür temelinde sorarsam ötekileştirilenlere karşı nasıl bir tavrı benimsemiş?
CANTEK- Karikatür, bir genelleme yapıyorum, popüler bir sanattır, çoğunluk değerlerinden beslenir. Herkesin kızdığına kızan, güldüğüne gülen bir yönü vardır. Siz, bir gazetede çiziyorsanız, bir mizah dergisinde çalışıyorsanız, bu çoğunluk değerleriyle, zamanın hakim yargılarıyla uyumlu olmak zorundasınız. Memleket karikatürü, tarihini incelersek, kabul edelim, rejimin düşman saydığı her şeye düşmanlık göstermiştir. Her türlü azınlık, her türlü muhalif görüş, çoğunluk değerleriyle uyuşmayan farklı milliyetler, marjinaller tahkir edilmiştir. Demokrasi kültürü geliştikçe, bu yargılayıcı tutum, tek tipleşmekten çıkıyor.
GÖNENÇ- Katılıyorum, karikatür bir popüler kültür ürünü. Dolayısıyla “satmak” için popüler değerlere, popüler söylemlere ihtiyaç duyabilir, prim verebilir. Bir sınır da olmalı tabii. Günümüzde insan hakları hukukunda kabul edilen “insan onuru” en iyi ölçüt gibi geliyor bana...

Türkiye'de sol eğilimli dergilerde karikatüre daha çok yer verilmesinin nedeni nedir?
GÖNENÇ- Bir sebebi solun yıllar yılı muhalefette yer almasıdır. Karikatür bu yayınlarda muhalif duruşun çizgili ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de solun etkilendiği ve takip ettiği ülkelerdeki yayınlarda da karikatür önemli bir yer işgal ediyordu. Bunun da bir etkisi olabilir.

- Karikatürle demokrasi arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
GÖNENÇ- Siyasi karikatür ve demokrasi arasında her zaman doğrudan bir ilişki kurulabilir mi, bilmiyorum. Kitapta pek çok örneğini verdik; anti-demokratik karikatür örnekleriyle dolu karikatür tarihi. Dolayısıyla, bu meseleyi bizatihi bir sanat alanı ve ifade hürriyeti aracı olarak karikatürün doğası bağlamında tartışmak gerekiyor sanırım.

- Peki bu noktada sizce mizahın sosyal ve siyasi olayları hayra doğru bir etkileme gücü var mı?
CANTEK- Mizahın toplumları, siyasi iktidarları dönüştürdüğünü, onlar üzerinde büyük bir siyasi etkisi olduğunu söylemek çok doğru değil ama hiç yok demek de saçma olur. Benim ölçüm şu, sözünüz, çizginiz, hikayeniz, hatta kıkırdamanız, muktedirleri rahatsız ediyorsa, orada muhalif ve rahatsız edici bir şey vardır. Mizahı sadece siyasal iktidarla, siyasi rekabetle o düşünmeyelim, gündelik hayatı dönüştürücü etkisini de hesap edelim. Mizah, eleştiri kültürünü, ifade özgürlüğünü, demokrasi algısını besleyen bir “medium”. Gözle görünmeyebilir ama hayat, sürekli endişeye, yasa, eleme, kahırlanmaya dayanıyor, sadece bizde değil her yerde böyledir, yönetenler, ölümlerden, şehitlerden, intikamdan söz ederler.Böyle bir auranın içinde mizah bir sığınaktır.

- Kuşkusuz çok zor ve tehlikeli de bir iş..
GÖNENÇ- Mizahçı hınzırdır. Açıkça söylerse başına iş geleceğini bilir ama yine de söylemek istediğini söyler. Can Yücel mizah yüklü şiirlerini yazarken, mecburiyet hala oturuyor tahtında, bu yüzden böyle şiirler yazıyorum derdi. Kulağımıza küpe olsun...
CANTEK- Kolay iş değil, neşe sahiden cesaret istiyor, bize hayatın asıl yüzünü hatırlatıyor.

En çok da bundan seviliyor galiba. Sadece bizde değil yurtdışında da böyle bu..
CANTEK- Mizah dergileri, hemen her kültürde ilgi çeker, her zaman çok satan yayınlar olurlar. Pek çok farklı nedenle ilgi çekerler, komik bir abartıları vardır, ciddiyetle alay ederler, ebeveynlerle öğretmenlerle uğraşırlar. Geleneği eleştirirler, ergen bir lafazanlık taşırlar, neşeli bir meydan okuyuculukları vardır. Argo kullanır, erotizmin sınırlarında gezinirler. Biz de sevdik mizah dergilerini, global ölçütlerle bakarsak, tuhaf ve şaşırtıcı bir çeşitlilikte bir çizgi ve hikaye zenginliğimiz var. Yüksek satışlı yayınlarımız oldu. Nitel ve nicel olarak çok üreticimiz oldu.
GÖNENÇ- Biz mizahı seven bir toplumuz. Epeydir  “gülmek ayıptır, tebessüm edelim” şiarının arkasına takıldık ve sanki gülen değil bağıran bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Geçmişte ne kadar çok güldüğümüzü hatırlayalım. Ve bu konuda ne kadar büyük bir birikimimiz olduğunu...

- Şimdi sözü biraz da 1950 Kuşağı çizerlerine getirmek istiyorum. Sol ile nasıl bir temas kurmuşlar?
GÖNENÇ- 1950 Kuşağı çizerleri en başından beri bilinçli olarak sol cenahta mı duruyordur, emin değilim. Şöyle bir kolaycılığımız var; Demokrat Parti karşıtlığı “sol”dur. Oysa böyle değil. 1950 Kuşağı çizerlerinin çoğu apolitiktir başlangıçta. Onlar da solu, Türkiye’deki entelektüel camia solu öğrendikçe öğrenirler; özellikle 1961 Anayasası’nın sağladığı geniş özgürlük ortamında olur bu. Üstelik tümü de bu çabaya girmez. Bu kuşağın en büyük katkısı; Türkiye dışında ne olup bittiğini izlemesidir.

- Özel bir bölüm ayırdığınız Gırgır’ın farkını, Türk karikatürü ve mizah dergiciliğine katkısını burada da değerlendirmenizi isterim.
CANTEK- Gırgır, matbaa teknolojilerinin fazlasıyla geliştiği, karayollarının yaygınlaşmasıyla ülke çapında gazete-dergi dağıtımının yapıldığı bir çağda, büyük bir medya şirketi tarafından yayımlanıyor. 1960’a kadar büyük gazeteler yüz bin, çok satar dergiler en fazla on ya da yirmi bin satar, on yıl sonra gazeteler milyona, dergiler yüzbine ulaşıyor. Bunu niye söylüyorum? Çok satar olma iddiası veya zorunluluğu, dergi içeriğini belirler. Gırgır, herkesin anlayabileceği basitlikte, kimsenin siyaseten rahatsız olmayacağı bir mesafede yayın yaptığı için çok sattı. Dolayısıyla daha önce etkisi olmuş her dergiden ve akımdan, hem siyaseten hem estetik olarak farklıydı. Daha iyiydi ya da kötüydü demiyorum. Karikatürü ve mizah dergisini, ülke çapında popülerleştiren, çizerliği bir meslek haline getiren büyük ve benzersiz bir mecra oldu. Hiçbir dergi onun kadar telif vermemişti, hiçbir dergi karikatüre onun kadar ilgi yaratmamıştı.

- Son olarak bugünkü mizah üreticilerine ne öneriyorsunuz?
GÖNENÇ- Bugünkü mizah üreticilerinin dünyayı daha iyi takip etmesi gerekiyor. Hayat çok hızlı akıyor. Her sanat dalı gibi mizah ve karikatür de bunu yakalamalı ve peşine düşmeli...

Cumhuriyet Kitap, 20.7.2017
Gamze Akdemir

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails