Mizah dergilerinin ve onların pek çoğu içimizden
tiplemelerinin bir tarihçesini çıkaran “Muhalefet Defteri: Türkiye’de Mizah
Dergileri ve Karikatür”; Akbaba’dan Gırgır’a, LeMan, Penguen ve Uykusuz’a kadar
ülkemizde yayımlanmış bütün dergileri etraflıca ele alıyor. Dergilerin perde
arkalarını anlatmasının yanı sıra Zalim Şevki, Avanak Avni ve Abdülcanbaz’ın
ardındaki yerli, yabancı esin kaynaklarını gösteriyor. Levent Cantek ve Levent
Gönenç’in hazırladıkları inceleme, mizahın gücünü ve muhalif mizahın güçlüyü
korkutan niteliği ile cesaretini de ortaya koyuyor. Türkiye’de mizahın tarihini
yazarken sosyo-politik anlamda iktidar-muhalefet haritasını çıkarmayı
hedefliyor. Cantek ve Gönenç, “Muhalefet Defteri”ni anlattı.
- Muhalefet Defteri’nde nereden yola çıktınız, temel
meseleniz neydi?
LEVENT CANTEK- Böyle bir çalışma yaparken ister istemez mesele ettiklerinize yoğunlaşıyor, ayrıntıları betimliyor, farklı açılardan tartışmaya çalışıyorsunuz. Biz önce tarihsel bir perspektif çizdik, sonra karikatürün doğasını, açmazlarını ve gücünü irdelemek istedik. Önemli dergileri, iddiaları ve siyasetle ilişkisini anlatmaya çalıştık.
LEVENT CANTEK- Böyle bir çalışma yaparken ister istemez mesele ettiklerinize yoğunlaşıyor, ayrıntıları betimliyor, farklı açılardan tartışmaya çalışıyorsunuz. Biz önce tarihsel bir perspektif çizdik, sonra karikatürün doğasını, açmazlarını ve gücünü irdelemek istedik. Önemli dergileri, iddiaları ve siyasetle ilişkisini anlatmaya çalıştık.
LEVENT GÖNENÇ- Bizden önce de karikatür ve mizah
üzerine yapılmış çok önemli ve değerli çalışmalar var. Hepsi bize yol gösterdi.
Galiba biz biraz daha “akademik” bakmayı denedik. İkimizin de akademik bir arka
planı olmasıyla ilgili olabilir bu ama nihayetinde mizah ve karikatür
Türkiye’de çoktan bu “akademik” ilgiyi hakediyor. Bizim bu kitabı yazarken zihnimizi
meşgul eden temel meselelerden biri de buydu.
- Mizahın siyasetle ilişkisi, etkileşimi konusunu öne alarak devam edelim; nasıl bir etkileşimdir bu?
CANTEK- Siyaseti ve siyasetçileri temel alan bir
mizah, siyasetin aktüalitesine bağımlıdır. Liderlere, siyasetçilere, kararlara,
krizlere, çekişmelere ve seçimlere dayanır. Siyasi mizah, bunun yanı sıra,
kamusallığın ve medyanın bir parçasıdır da. O kamusallık neleri içeriyorsa, o
medya nasıl varoluyorsa o mizah da o hamurdan yoğrulur, o espri, o mizahın
hasmı ve hempası bellidir.
Demokratik rejimleri etkilediği için söylüyorum, Fransız
Devriminden bu yana, ülke kamusallıkları milliyetçi, seküler ve moderndir, buna
muhalefet edenler hasımlaştırılır. Bizim mizahımız bu çerçevenin dışında değil
elbette. Muhalifleri rejim dışı gösterme iştahı, medyanın, siyasetin ve bu
çerçevede kullanılan mizahın motiflerindendir. Memleket kamusallığı ve çoğunluk
değerleri değiştikçe, mizah da değişir.
GÖNENÇ- Siyaset, mizah için her zaman iyi bir
malzemedir. Okur, söyleyemediğini mizahçının, karikatürcünün söylemesini ister.
Böyle bakınca mizah siyasetten kendini soyutlayamaz. Ya da bunu ancak bir
noktaya kadar yapabilir. Mutlaka gündeme temas eder, siyasete bulaşır.
Türkiye’de mizahın tarihini yazarken sosyo-politik
anlamda “iktidar-muhalefet” haritasını da çıkarmak gerekiyor. Biraz da kitapta
bunu yapmaya çalıştık.
- Mizahın bu sosyo-politik alanda entelektüel bir iddiası
olduğunu düşünüyor musunuz?
CANTEK- Mizah temelde bir his, entelektüel iddiası
olması gerekmiyor, onu nasıl kullanacağınıza bağlı olarak ayrıca bir anlam
kazanabilir. Muktedir karşısında alt kültürler, azınlıklar, muhalifler veya
sanatçılar mizaha başvurabilir, baskıyı mizah yoluyla alenileştirerek
eleştirebilirler.
- Karikatür temelinde sorarsam ötekileştirilenlere karşı nasıl bir tavrı benimsemiş?
CANTEK- Karikatür, bir genelleme yapıyorum, popüler bir
sanattır, çoğunluk değerlerinden beslenir. Herkesin kızdığına kızan, güldüğüne
gülen bir yönü vardır. Siz, bir gazetede çiziyorsanız, bir mizah dergisinde çalışıyorsanız,
bu çoğunluk değerleriyle, zamanın hakim yargılarıyla uyumlu olmak zorundasınız. Memleket karikatürü, tarihini incelersek, kabul edelim,
rejimin düşman saydığı her şeye düşmanlık göstermiştir. Her türlü azınlık, her
türlü muhalif görüş, çoğunluk değerleriyle uyuşmayan farklı milliyetler,
marjinaller tahkir edilmiştir. Demokrasi kültürü geliştikçe, bu yargılayıcı
tutum, tek tipleşmekten çıkıyor.
GÖNENÇ- Katılıyorum, karikatür bir popüler kültür ürünü.
Dolayısıyla “satmak” için popüler değerlere, popüler söylemlere ihtiyaç
duyabilir, prim verebilir. Bir sınır da olmalı tabii. Günümüzde insan hakları
hukukunda kabul edilen “insan onuru” en iyi ölçüt gibi geliyor bana...
- Türkiye'de sol eğilimli dergilerde karikatüre daha
çok yer verilmesinin nedeni nedir?
GÖNENÇ- Bir sebebi solun yıllar yılı muhalefette yer
almasıdır. Karikatür bu yayınlarda muhalif duruşun çizgili ifadesi olarak
karşımıza çıkıyor. Türkiye’de solun etkilendiği ve takip
ettiği ülkelerdeki yayınlarda da karikatür önemli bir yer işgal ediyordu.
Bunun da bir etkisi olabilir.
- Karikatürle demokrasi arasında bir ilişkiden söz
edilebilir mi?
GÖNENÇ- Siyasi karikatür ve demokrasi arasında her
zaman doğrudan bir ilişki kurulabilir mi, bilmiyorum. Kitapta pek çok örneğini
verdik; anti-demokratik karikatür örnekleriyle dolu karikatür tarihi.
Dolayısıyla, bu meseleyi bizatihi bir sanat alanı ve ifade hürriyeti aracı
olarak karikatürün doğası bağlamında tartışmak gerekiyor sanırım.
- Peki bu noktada sizce mizahın sosyal ve siyasi olayları hayra doğru bir etkileme gücü var mı?
CANTEK- Mizahın toplumları, siyasi iktidarları
dönüştürdüğünü, onlar üzerinde büyük bir siyasi etkisi olduğunu söylemek çok
doğru değil ama hiç yok demek de saçma olur. Benim ölçüm şu, sözünüz, çizginiz,
hikayeniz, hatta kıkırdamanız, muktedirleri rahatsız ediyorsa, orada muhalif ve
rahatsız edici bir şey vardır. Mizahı sadece siyasal iktidarla, siyasi rekabetle o
düşünmeyelim, gündelik hayatı dönüştürücü etkisini de hesap edelim. Mizah,
eleştiri kültürünü, ifade özgürlüğünü, demokrasi algısını besleyen bir
“medium”. Gözle görünmeyebilir ama hayat, sürekli endişeye, yasa, eleme,
kahırlanmaya dayanıyor, sadece bizde değil her yerde böyledir, yönetenler,
ölümlerden, şehitlerden, intikamdan söz ederler.Böyle bir auranın içinde mizah bir sığınaktır.
- Kuşkusuz çok zor ve tehlikeli de bir iş..
GÖNENÇ- Mizahçı hınzırdır. Açıkça söylerse başına iş
geleceğini bilir ama yine de söylemek istediğini söyler. Can Yücel mizah yüklü
şiirlerini yazarken, mecburiyet hala oturuyor tahtında, bu yüzden böyle şiirler
yazıyorum derdi. Kulağımıza küpe olsun...
CANTEK- Kolay iş değil, neşe sahiden cesaret istiyor,
bize hayatın asıl yüzünü hatırlatıyor.
- En çok da bundan seviliyor galiba. Sadece bizde
değil yurtdışında da böyle bu..
CANTEK- Mizah dergileri, hemen her kültürde ilgi çeker,
her zaman çok satan yayınlar olurlar. Pek çok farklı nedenle ilgi çekerler,
komik bir abartıları vardır, ciddiyetle alay ederler, ebeveynlerle
öğretmenlerle uğraşırlar. Geleneği eleştirirler, ergen bir lafazanlık taşırlar,
neşeli bir meydan okuyuculukları vardır. Argo kullanır, erotizmin sınırlarında
gezinirler. Biz de sevdik mizah dergilerini, global ölçütlerle
bakarsak, tuhaf ve şaşırtıcı bir çeşitlilikte bir çizgi ve hikaye zenginliğimiz
var. Yüksek satışlı yayınlarımız oldu. Nitel ve nicel olarak çok üreticimiz
oldu.
GÖNENÇ- Biz mizahı seven bir toplumuz.
Epeydir “gülmek ayıptır, tebessüm edelim” şiarının arkasına takıldık
ve sanki gülen değil bağıran bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Geçmişte ne
kadar çok güldüğümüzü hatırlayalım. Ve bu konuda ne kadar büyük bir birikimimiz
olduğunu...
- Şimdi sözü biraz da 1950 Kuşağı çizerlerine getirmek
istiyorum. Sol ile nasıl bir temas kurmuşlar?
GÖNENÇ- 1950 Kuşağı çizerleri en başından beri bilinçli
olarak sol cenahta mı duruyordur, emin değilim. Şöyle bir kolaycılığımız var;
Demokrat Parti karşıtlığı “sol”dur. Oysa böyle değil. 1950 Kuşağı çizerlerinin
çoğu apolitiktir başlangıçta. Onlar da solu, Türkiye’deki entelektüel camia
solu öğrendikçe öğrenirler; özellikle 1961 Anayasası’nın sağladığı geniş
özgürlük ortamında olur bu. Üstelik tümü de bu çabaya girmez. Bu kuşağın en
büyük katkısı; Türkiye dışında ne olup bittiğini izlemesidir.
- Özel bir bölüm ayırdığınız Gırgır’ın farkını, Türk karikatürü ve mizah dergiciliğine katkısını burada da değerlendirmenizi isterim.
CANTEK- Gırgır, matbaa teknolojilerinin fazlasıyla
geliştiği, karayollarının yaygınlaşmasıyla ülke çapında gazete-dergi
dağıtımının yapıldığı bir çağda, büyük bir medya şirketi tarafından
yayımlanıyor. 1960’a kadar büyük gazeteler yüz bin, çok satar dergiler en fazla
on ya da yirmi bin satar, on yıl sonra gazeteler milyona, dergiler yüzbine
ulaşıyor. Bunu niye söylüyorum? Çok satar olma iddiası veya zorunluluğu, dergi
içeriğini belirler. Gırgır, herkesin anlayabileceği basitlikte, kimsenin
siyaseten rahatsız olmayacağı bir mesafede yayın yaptığı için çok sattı.
Dolayısıyla daha önce etkisi olmuş her dergiden ve akımdan, hem siyaseten hem
estetik olarak farklıydı. Daha iyiydi ya da kötüydü demiyorum. Karikatürü ve
mizah dergisini, ülke çapında popülerleştiren, çizerliği bir meslek haline
getiren büyük ve benzersiz bir mecra oldu. Hiçbir dergi onun kadar telif
vermemişti, hiçbir dergi karikatüre onun kadar ilgi yaratmamıştı.
- Son olarak bugünkü mizah üreticilerine ne
öneriyorsunuz?
GÖNENÇ- Bugünkü mizah üreticilerinin dünyayı daha
iyi takip etmesi gerekiyor. Hayat çok hızlı akıyor. Her sanat dalı gibi mizah
ve karikatür de bunu yakalamalı ve peşine düşmeli...
Cumhuriyet Kitap, 20.7.2017
Gamze Akdemir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder