Salı, Şubat 28, 2017

Türkiye’de Moebius Efsanesi: Özveri ve Sadakat


Türkiye’de Jean Giraud’un çizgileri ilk kez yetmişli yılların popüler dergilerinden Kara Murat adlı tarihi bir çizgi roman kahramanının serüvenlerinden oluşan haftalık bir dergide yayınlandı. Blueberry’nin bir serüveni dergide dolgu malzemesi olarak kullanılmıştı. Benzer bir uygulama, aynı yıllarda Hürriyet Çocuk adlı haftalık çocuk dergisinde yapıldı. Yine bir Blueberry serüveni dergide tefrika edilmişti. Buleberry, Türkiye’deki western türüne duyulan sempatiden faydalanmak için kullanılmıştı. Giraud’nun Türkiye’deki asıl tanınırlığı Moebius imzasıyla yaptığı çalışmalarla gerçekleşmiştir. Bir başka ifadeyle Moebius ismi Türkiye’de Gir imzasından daha çok tanınır. Bu tanınırlığı birkaç nedene bağlamak mümkün: İlki, Seksenli yıllarda çizgi roman yapmaya başlayan yerli çizerlerin izlemeye çalıştığı Amerikan Heavy Metal dergisinde Moebius’a gösterilen saygının etkisine bağlanabilir. İkincisi, Moebius’un farklı çinileme  tarzı, fantastik imgeleri alışılmadık bir biçimde az çizgiyle tasvir etmesidir. Üçüncüsü, Moebius, çizer adını, kahramanı ve anlatılan hikayeyi aşacak biçimde öne çıkarttığı için büyük ilgi görmüştür. Aynı dönemde Türkiyeli çizerler arasında her şeyi başaran ve hikayenin sonu mutlaka onun zaferiyle biten kahraman çizgi romanlarından farklı çalışmalar yapma arzusu oluşmuştur. Kendi kişiliklerini ortaya koyabilecekleri hayata daha yakın, olabilirliği daha yüksek hikayelerin çoğalması bu dönemin tipik bir özelliğidir. Moebius ismi bu dönemin çizerler arasında konuşulan bir efsanesine dönüşmüştür. Çoğu çizer dil bilmediğinden Moebius’un hikayelerinde ne anlattığını anlayamadan sadece çizgilerine bakarak ona hayranlık beslemiştir. Hakkında söylenenler ise çoğu kulaktan dolma yarı mitik hikayelerdir. Örneğin Moebius’un Gir isminin yeterince meşhur olduğunu düşünerek başka bir ülkeye -Amerika’ya- giderken kendine yeni bir isim seçmesi hep konuşulmuş bir efsanedir. Çizerlik açısından gösterilen bu meydan okuma Türk çizerlere çok etkileyici gelmiştir. Onun daha önce çalıştığı çizgi tarzını bir kenara bırakarak daha önce denemediği işlere ve yeni bir üsluba yönelmesi, güçlü bir yaratma arzusu taşıması, sürekli aynı işleri yapmak zorunda kalan yerli çizerlere çok çarpıcı gelmiştir. Moebius’un hiç bıkmadan sürekli olarak çizdiği düşünülür, hakkındaki ilginç hikayelere göre en azından bir dönem teknolojinin olmadığı bir evi olmuş, insanlardan uzak bir yere yerleşmiş ve sadece çizmiştir. Moebius’un parayı önemsemediği, gürültülü ve şaşalı hayattan kaçarak ürettiği düşünülür.  Anlatılan Moebius miti, Türkiye’deki başta Mevlevilik olmak üzere bilinen çeşitli İslami – Allah'ı arayış yöntemlerine oldukça yakındır aslında. Mevlevilikte de tarikata giren her aday en ağır işlerden başlayarak cemaat ve kurum için çalışmakta, maddi dünyanın cazibesinden kendini tecrit ederek olgunlaşmaya çalışmaktadır. Yüzyıllar öncesinin bir başka dini cemaati olan Kalenderiler, hayatlarını köy ve kasabaları dolaşarak, insanlara yardım ederek karın tokluğuna çalışarak sürdürmüşlerdir. Ünlü bir çizerin “kendini dinleyerek” mesleki rekabet ve hayatın zorlamalarının dışına çıkmayı tercih etmesi toplumsal hafızada yer eden dinsel imgelerle belki de örtüşmüştür. Moebius,  bir masanın başında saatlerce özveri ve sadakatle çalışmak zorunda kalan çizerler için uzakta bir yerde yaşayan bir özveri miti olmuştur. Çalışmalarından ziyade bu türden yarı-mitik özellikleri konuşulmuştur denilebilir. Kimi dergilerde kendisinden çizgi romanın tanrısı olarak söz edildiği dahi olmuştur. Öte yandan yakın zamanlarda yayınlanan Blueberry ve Jim Cutlass gibi seriler dışında Moebius (ya da Gir) imzalı çalışmalar Türkçe’de yayınlanmış değildir. Incal dizisine başlanmış  ama ilk albümün dışında devamı gelmemiştir. Türkiye’de Frankofon çizgi roman, ilgi gören İtalyan ve Amerikan çizgi romanlarıyla kıyaslanırsa marjinal bir pazar payına sahiptir. Ancak neredeyse hiçbir yabancı çizgi romancı Moebius kadar saygıyla anılmamaktadır. Yerli çizerlerin beğendikleri yabancı çizerler arasında Moebius kadar ismi geçen bir başka sanatçı yoktur. 

[2003 ya da 2004 yılında Fransız Kültür'de yaptığım bir konuşma metni.]

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails