Cuma, Şubat 17, 2017

Ne İyi Ettin


Geçtiğimiz hafta, eve geç kaldım, oğlanı alacağım, aceleyle koşturarak bürodan çıktım. Metro alt geçidinden yolun karşısına geçip bir taksiye bineceğim. Metroya girerken gözüm birarada duran yirmili yaşlarda dört delikanlıya takıldı. Öylesine, özel bir şey olmadan bakarsınız ya, öyle bir şey. Birden, ne oldu bilmiyorum, çocuklardan ikisi diğer ikisine öldüresiye, tekme tokat saldırdı. Bağırış çağırış arasında, saldırıya uğrayan iki genç toparlanarak saldırganları kısa sürede bertaraf ettiler. Hatta bir tanesi öyle bir yumruk yedi ki iki seksen serilerek yerden kalkamadı.

O hengamede, saldırganlar mağdur ve saldırıya uğramış sayıldılar. Çevre esnafı diğer iki çocuğa yapıştı. Önce anlayamadım, sonra çocuklardan birinin gitarı olduğunu, esnafın ve ahalinin sırf o nedenle bir tercihte bulunduğunu hissettim. Polis geldi, çocuklara hiç iyi davranmadan itip kalkmaya başladılar.

Geç kalmışım, çok da emin değilim ne olduğundan ama polise "ya bu çocuklara saldırdılar, bunlar kendilerini savundular" demek istiyorum. Niye bilmiyorum, söylemem lazım gibi geliyor. Olay büyüdü, polis çocukların yakınlarına telefon açmasına izin vermedi, "ohal var açamazsın" filan gibi şeyler söylüyor, ortalık ana baba günü.

Saçma bir şeydi belki, kız meselesi, küfürleşme filan ama kavganın sertliği, polisin sertliği beni sahiden rahatsız etti, sıkıntıyla dışarı çıktım, taksiye atladım, eve koyuldum.

Konuşkan adamım, ilk karşıma çıkan taksici olduğu için hissiyatımı ve yaşadıklarımı anlattım. Aklım sıra iç döküyorum. Kızılay'dan Cinnah'a geldiğimizde şoför, elini direksiyona vurarak şen bir kahkaha attı: "Abi be ne iyi ettin de arabama bindin, kimisi biniyor tek bir laf etmiyor, cenaze taşır gibi sus pus gidiyoruz" dedi.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails