Uçma Sanatı, Bir İspanya İç Savaşı Hikâyesi alt başlığıyla sunulmuş. Albümün yazarı Altarriba’nın babasının sonu intiharla biten yaşam öyküsü olarak da okunabilir. Grafik romanların ortak özelliklerinden biri (oto)biyografik nitelikler taşımasıdır. Yazar-çizerler, ekseriyetle, kendi hayatlarına, yakın çevrelerine ve ailelerine, özellikle ebeveynlerden birinin yaşam öyküsüne odaklanırlar. Uçma Sanatı’nda bu eğilime uyarak, bir büyüme ve yaşlanma hikâyesi anlatılmış.
Üç bölümlü olarak tasarlanmış, ana bölüm 1931-1949 yılları arasında geçiyor. Bir başka deyişle Antonio’nun 21’nde başlayıp 37’sinde biten bir dönemde yaşadıkları hikâyenin mufassal kısmını oluşturuyor. Heyecanlı, deliduman bir delikanlının olgunlaşmasını, mücadelesini, hüsranlarını, mülteci hayatını seyreyliyoruz. 20.yüzyıl tarihi açısından aynı uzun dönemin debdebeli ve biteviye trajediyle yaşandığını biliyoruz. Antonio, otoriteyle dertleri olan, köyde değil şehirde yaşamak isteyen özgür tabiatlı bir çocuk. Ergen hezeyanları ve iştahı, su akar yatağını bulur misali belki de durulacakken İspanya’da iç savaş çıkıyor ve sürüklendiği, karşı koyamadığı feryat figan bir hayatın içinde buluyor kendini. Orduya yazılıyor ama ilk fırsatta karşı tarafa geçip Anarşistlere katılıyor. Siyasi tercihlerini duygusal bir düzeyde ömrü boyunca sürdürüyor. Hayatında ahlaken sıkıntı çektiği zamanlarda, uğruna savaştığı idealleri düşünüyor, yozlaştığına inanarak kendini hırpalıyor.
Bu hırpalama hiç eksilmediği için Uçma Sanatı, içeriği itibarıyla dokunaklı bir hikâye. İspanya’ya dönmek Antonio’yu sarsıyor; onaylama, göz yumma, ses çıkarmama ahvali onu her defasında yaralıyor. Başka bir hayatı arzu eden ve mağlup olan birinin acizliğiyle yaşamak zorunda kalıyor çünkü… “Kaybedenler haksızdır”. Bu hissiyat, ustalıkla, iç dökercesine aktarılıyor. Diğer yandan okur taraf olmaya itilmiyor, özdeşleştirilmeye çağrılmıyor. Uçma Sanatı’nın en başarılı yönü belki de bu. İspanya İç Savaşı anlatılırken de politik bir romanmışçasına koyulaştırılarak resmedilmiyor yaşananlar.
Altarriba, albümün bütününe bakıldığında, babasıyla duygusal bir hesaplaşmaya girmemiş, sempatiyle ondan yana olan bir dizge tutturmuş; onu boyalı kuş gibi görüyor muhtemelen. Hikâye onun ağzından anlatılmakla birlikte baba pek konuşkan değil, başkaları konuşuyor, o sadece hatırlıyor sanki… Faşizme karşı direnen ama ateş etmemeye, kimseyi öldürmemeye yeminli biri o. Herkes savaşırken o cephe gerisinde, üstü açık 1924 model bir spor arabayla postacılık yapıyor. Sürat iptilası kitabın uçma metaforunu pekiştirecek biçimde kullanılıyor. Kendine yetemez olduğunda intihar etmesi yine tabiatıyla ilgili. Başka bir hayat istediğinde evden kaçtığı, cumhuriyetçilere katıldığı, dağa çıktığı, istifçiliği bıraktığı ya da karısını aldattığında da benzer bir şey yapıyor, geride bıraktığı geçmişini “siliyor”. Dramatik eksenin dışında gibi duran, sırasız görünen gündelik yaşam ayrıntıları, portreler ve yan hikâyelere de yer verilmiş. Falanjistler gelince çöp arabasında ceset taşımaya zorlanan, kendini helak eden makam şoförü Segunda Dayı, Antanio’nun Singer satış mümessilliği, yanlarına sığındığı hakikatli Fransız ailesi, aydınlara celallenen gazeteci Martinez, dindarlaşan İspanyollar, ihtiraslı kuzeni Elvira, Concha’yla yaşadıkları obsesyon, yaşlılar evindeki Hipolita ve Restituto vd… Sicim, en ince yerinden kopar derler ya Antonio yaşlandıkça ve çevresindekiler seyreldikçe hayaller görmeye, geçmişinden insanlarla konuşmaya başlıyor. Mental yorgunluk, ilaçlar, hafakanlar ve halüsinasyonlar dolduruyor hayatını.
Albümün çizeri Kim (Joaquim Aubert), tarz olarak Amerikan underground çizgi romanlarını örnek almış. İspanya dışında yapılan yorumlarda Daniel Clowes ve Joe Sacco’ya benzetilmiş, her ikisi de Kim’den yaşça genç isimler. Etkilenme için illa bir isim söylenecekse Crumb’ın işaret edilmesi isabetli olurdu. Katalan olması nedeniyle ayrıca bir not düşelim: Franco’nun ölümüne değin Barcelona, İber yarımadasında underground çizgi romanın merkezi oldu. Hemen hiçbir ülkede benzeri olmayan sayı ve çeşitlilikte çizgi roman fanzini illegal biçimde dağıtıldı, el altından satıldı. Kim, bu bereketli süreçte yetişen, ground olmayana doğal bir merak duyan yaşlı kuşak (d. 1942) auteurlardan biri. Siyasi bantlar ve politik karikatürler de yapmış. Sansür dönemi sonunda yaşanan yayın patlamasında yetişkinlere yönelik ebedi nitelikli radikal dergilerde çalışmaları yayınlanmış. Rejime, ahlaka, bürokrasiye, önyargılara ve ayrımcılığa karşı çıkan hikâyeler üretmiş. Siyah beyaz çalışmalarında çiniyi sulandırarak derinlik katan tonlamalar yapıyor. İstif ve sahne seçimleri itibarıyla başarılı bir karelendirmesi var. Grafik roman dalgasından çok önce, Avrupa’da, bilhassa Fransa’da, bir akıma dönüşen ve çizgi romanı edebiyata, özellikle romana yakınlaştırma çabası, kurgusunu ve yapmak istediklerini etkilemiş gözüküyor. Senarist Altarriba da bu anlayışın savunucularından biri. Hatta Türkçe çeviride her nedense kullanılmayan sunuş yazısının yazarı Antonio Martin, bu hususiyetin iddialı isimlerinden bir diğeri.
Uçma Sanatı, İspanyol çizgi romanı için bir klasik olma potansiyeli taşıyor, kazandığı ödüller de bunun ispatı. Albümün Türkçe baskısının sonuna orijinalinde olmayan, iç savaş hakkında açıklayıcı malumat sayfaları eklenmiş. Anlaşılan o ki albüm, İspanyol İç Savaşıyla ilgili bölümleri nedeniyle Türkçede yayınlanabilmiş. Şanslıyız diyeceğim, her ne olursa olsun, anlamlı bir grafik roman, güzel bir hikâye, iyi tasarlanmış ve devamlılık taşıyan bir çizgiyi görmek ve okumak için bir fırsat bu.
Radikal Kitap, 11.2.2011
Üç bölümlü olarak tasarlanmış, ana bölüm 1931-1949 yılları arasında geçiyor. Bir başka deyişle Antonio’nun 21’nde başlayıp 37’sinde biten bir dönemde yaşadıkları hikâyenin mufassal kısmını oluşturuyor. Heyecanlı, deliduman bir delikanlının olgunlaşmasını, mücadelesini, hüsranlarını, mülteci hayatını seyreyliyoruz. 20.yüzyıl tarihi açısından aynı uzun dönemin debdebeli ve biteviye trajediyle yaşandığını biliyoruz. Antonio, otoriteyle dertleri olan, köyde değil şehirde yaşamak isteyen özgür tabiatlı bir çocuk. Ergen hezeyanları ve iştahı, su akar yatağını bulur misali belki de durulacakken İspanya’da iç savaş çıkıyor ve sürüklendiği, karşı koyamadığı feryat figan bir hayatın içinde buluyor kendini. Orduya yazılıyor ama ilk fırsatta karşı tarafa geçip Anarşistlere katılıyor. Siyasi tercihlerini duygusal bir düzeyde ömrü boyunca sürdürüyor. Hayatında ahlaken sıkıntı çektiği zamanlarda, uğruna savaştığı idealleri düşünüyor, yozlaştığına inanarak kendini hırpalıyor.
Bu hırpalama hiç eksilmediği için Uçma Sanatı, içeriği itibarıyla dokunaklı bir hikâye. İspanya’ya dönmek Antonio’yu sarsıyor; onaylama, göz yumma, ses çıkarmama ahvali onu her defasında yaralıyor. Başka bir hayatı arzu eden ve mağlup olan birinin acizliğiyle yaşamak zorunda kalıyor çünkü… “Kaybedenler haksızdır”. Bu hissiyat, ustalıkla, iç dökercesine aktarılıyor. Diğer yandan okur taraf olmaya itilmiyor, özdeşleştirilmeye çağrılmıyor. Uçma Sanatı’nın en başarılı yönü belki de bu. İspanya İç Savaşı anlatılırken de politik bir romanmışçasına koyulaştırılarak resmedilmiyor yaşananlar.
Altarriba, albümün bütününe bakıldığında, babasıyla duygusal bir hesaplaşmaya girmemiş, sempatiyle ondan yana olan bir dizge tutturmuş; onu boyalı kuş gibi görüyor muhtemelen. Hikâye onun ağzından anlatılmakla birlikte baba pek konuşkan değil, başkaları konuşuyor, o sadece hatırlıyor sanki… Faşizme karşı direnen ama ateş etmemeye, kimseyi öldürmemeye yeminli biri o. Herkes savaşırken o cephe gerisinde, üstü açık 1924 model bir spor arabayla postacılık yapıyor. Sürat iptilası kitabın uçma metaforunu pekiştirecek biçimde kullanılıyor. Kendine yetemez olduğunda intihar etmesi yine tabiatıyla ilgili. Başka bir hayat istediğinde evden kaçtığı, cumhuriyetçilere katıldığı, dağa çıktığı, istifçiliği bıraktığı ya da karısını aldattığında da benzer bir şey yapıyor, geride bıraktığı geçmişini “siliyor”. Dramatik eksenin dışında gibi duran, sırasız görünen gündelik yaşam ayrıntıları, portreler ve yan hikâyelere de yer verilmiş. Falanjistler gelince çöp arabasında ceset taşımaya zorlanan, kendini helak eden makam şoförü Segunda Dayı, Antanio’nun Singer satış mümessilliği, yanlarına sığındığı hakikatli Fransız ailesi, aydınlara celallenen gazeteci Martinez, dindarlaşan İspanyollar, ihtiraslı kuzeni Elvira, Concha’yla yaşadıkları obsesyon, yaşlılar evindeki Hipolita ve Restituto vd… Sicim, en ince yerinden kopar derler ya Antonio yaşlandıkça ve çevresindekiler seyreldikçe hayaller görmeye, geçmişinden insanlarla konuşmaya başlıyor. Mental yorgunluk, ilaçlar, hafakanlar ve halüsinasyonlar dolduruyor hayatını.
Albümün çizeri Kim (Joaquim Aubert), tarz olarak Amerikan underground çizgi romanlarını örnek almış. İspanya dışında yapılan yorumlarda Daniel Clowes ve Joe Sacco’ya benzetilmiş, her ikisi de Kim’den yaşça genç isimler. Etkilenme için illa bir isim söylenecekse Crumb’ın işaret edilmesi isabetli olurdu. Katalan olması nedeniyle ayrıca bir not düşelim: Franco’nun ölümüne değin Barcelona, İber yarımadasında underground çizgi romanın merkezi oldu. Hemen hiçbir ülkede benzeri olmayan sayı ve çeşitlilikte çizgi roman fanzini illegal biçimde dağıtıldı, el altından satıldı. Kim, bu bereketli süreçte yetişen, ground olmayana doğal bir merak duyan yaşlı kuşak (d. 1942) auteurlardan biri. Siyasi bantlar ve politik karikatürler de yapmış. Sansür dönemi sonunda yaşanan yayın patlamasında yetişkinlere yönelik ebedi nitelikli radikal dergilerde çalışmaları yayınlanmış. Rejime, ahlaka, bürokrasiye, önyargılara ve ayrımcılığa karşı çıkan hikâyeler üretmiş. Siyah beyaz çalışmalarında çiniyi sulandırarak derinlik katan tonlamalar yapıyor. İstif ve sahne seçimleri itibarıyla başarılı bir karelendirmesi var. Grafik roman dalgasından çok önce, Avrupa’da, bilhassa Fransa’da, bir akıma dönüşen ve çizgi romanı edebiyata, özellikle romana yakınlaştırma çabası, kurgusunu ve yapmak istediklerini etkilemiş gözüküyor. Senarist Altarriba da bu anlayışın savunucularından biri. Hatta Türkçe çeviride her nedense kullanılmayan sunuş yazısının yazarı Antonio Martin, bu hususiyetin iddialı isimlerinden bir diğeri.
Uçma Sanatı, İspanyol çizgi romanı için bir klasik olma potansiyeli taşıyor, kazandığı ödüller de bunun ispatı. Albümün Türkçe baskısının sonuna orijinalinde olmayan, iç savaş hakkında açıklayıcı malumat sayfaları eklenmiş. Anlaşılan o ki albüm, İspanyol İç Savaşıyla ilgili bölümleri nedeniyle Türkçede yayınlanabilmiş. Şanslıyız diyeceğim, her ne olursa olsun, anlamlı bir grafik roman, güzel bir hikâye, iyi tasarlanmış ve devamlılık taşıyan bir çizgiyi görmek ve okumak için bir fırsat bu.
Radikal Kitap, 11.2.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder