Joe Sacco’nun geçen yıl çıkan grafik romanı
Filistin’den sonra bu kez
Güvenli Bölge Gorazde, Doğu Bosna’da Savaş, 1992-1995 yayınlandı. Böylelikle Sacco’nun özel olarak yoğunlaştığı bir başka savaş bölgesine dair albümlerine de başlanmış oldu.
Gorazde, 1995 yılında geçse de geriye doğru üç yıllık bir dönemi anlatıyor. Sacco, otuz küsur kısa bölüm halinde oluşturduğu albümü 1996-2000 yılları arasında tamamlamış. Bölümlemesinin nedeni kimi kısımları daha önce kimi dergi ve gazetelerde yayınlatmasıyla da ilgili... Örneğin epeydir Irak ile kısa hikâyeler çıkartıyor, bunun yeni bir albümün habercisi olduğu söylenebilir. Albüm içinde sayfalara atılan tarihlere bakılırsa oldukça yavaş çalışıyor. 227 sayfayı yaklaşık kırk ayda çizmiş. Çok sayfa çizmeleriyle hatırlanan manga çizerleri (mangaka) ile kıyaslanırsa epeyce sınırlı bir üretim bu. Sacco bu azlıkla daha çok Batı Avrupalı auteurları hatırlatıyor. Endüstriyel yayıncılığın dışında durmayı tercih eden, iş yetiştirme telaşıyla üretmeyen bir çizgi romancı.
Sacco, Bosna ile ilgili iki ayrı albümü olmasına rağmen asıl olarak Gorazde ile hatırlanıyor. Müslümanların çoğunlukta olduğu, iç savaşla birlikte Sırp hâkimiyetine giren bölgede sıkışıp kalan bir şehir burası. Sacco, BM denetimindeki Mavi Yol’u kullanarak şehre geliyor. Pek çok yabancı gazetecinin aksine şehirden hemen ayrılmıyor, aralıklarla gidip gelse de dört ay gibi bir süre orada yaşıyor. Dostluklar kuruyor, röportajlar yapıyor, konuşuyor, konuşturuyor. Albümün özeti aslında bu, Gorazdeliler yaşadıklarını anlatıyorlar bize. Sacco’nun dokunaklı mahareti burada ortaya çıkıyor, kendini usulcacık geriye çekiyor oysa ilk sayfalarda hikâyesine otobiyografik bir dille başlıyor. Savaşın koyuluğunu hafifletmek ya da tersi, o dramatik etkiyi pekiştirmek için çıkıyor sadece. Kendisini silikleştirip karikatürleştirerek tipleştirdiği için ya sahiden komik ya da dışarıdan gelmiş gamsız bir yabancı oluyor. Öfkeyle yükleniyor biri ona, “Niye geldin buraya?”.
Sacco, anlatım aracı olarak çizgilerini ve çizgi romanı seçse de albümleri aynı zamanda gazeteci kitaplarılar. Kısaca nasıl bir gazetecilik tarzını izlediğini açıklayalım. Özellikle Amerika’da altmışlı yıllardan itibaren, kimileri sonraki dönemlerde romancı kimlikleriyle tanınacak gazetecilerin The Atlantic Monthly, The New Yorker veya Rolling Stone gibi dergiler için hazırladıkları makalelerle geliştirdikleri gazetecilik anlayışının parçası veya izleyicisi Sacco. Zaten benzer nitelikte (veya o geleneği yaşatan) dergiler için çalışmalar hazırlıyor. Buna göre mutlaka olayın geçtiği yere gidiliyor, faillerin yaşam anları, bilişsel haritaları dikkate alınıyor. Demeç almak ya da kısmi alıntı kullanmak yerine uzun uzun konuşuluyor insanlarla ve gündelik hayatlarının hemen her ayrıntısı (tutum, sıkıntı, beğeni, arkadaşlar, aile vs) konuşmanın bir parçası olarak resmediliyor. Konuşulan ile okuru birbirine yakınlaştıran bir iç dökme, mahrem olanın teşhiri ya da sağaltım olarak tariflenebilecek önemli bir yönseme bu. Her görüş açısının dillendirilmesi amaçlandığı için konuşulan her özel kişiyle yineleniyor bu yaklaşım. Dahası var, ilerleyen yıllarda, okurla mesafeyi azaltması bakımından yazarın da kendisini giderek daha fazla hissettirdiği bir gelişim yaşandı örneğin. Metin üçüncü tekil şahıs ağzıyla anlatılsa da derinlemesine görüşme yapan kişi giderek kendinden veya kendi geçmişinden ayrıntılar katabilir oldu, mahremin teşhiri bakımından zaviye çeşitlenip katmerlendi.
Güvenli Bölge Gorazde, gazetecilik yaklaşımıyla türün tipik bir örneği. Sacco, kendisine tercümanlık yapan Edin aracılığıyla pek çok insanla konuşuyor. Büyük bir çoğunluğuyla arkadaş oluyor ve yaşadığı yakınlaşmayı gizlemiyor; onlarla içki içiyor, evlerinde kalıyor, videodan filmler seyrediyor. Sacco’ya yönelik en önemli eleştirilerden biri nesnelliğini yitirmesi, açıkça Filistinlilerden veya Boşnaklardan yana olmasıdır. Benzer eleştiriler, vakt-i zamanında Norman Mailer ya da Truman Capote için de yapılmıştır. Devletin suçlu olarak gösterdiği insanları sempatikleştirdikleri için eleştirilmişlerdir. Oğuz Aral, gazetecilik pratiği içinden konuşarak çizerlerine “Kimsenin çayını içmeyeceksiniz” öğüdünü verirdi, “yoksa eleştiremezsiniz”. Oysa biliyoruz ki çay içmek ya da çay içerken hasbıhal edebilmek dahi her zaman ve herkesle mümkün olmayabiliyor. İdeolojinin işleyişi, kültürel sermayenin yaratığı mesafeler bunu doğal olarak zorlaştırabiliyor. Eleştirdiğin değil hemfikir olduklarınla bir aradasın çoğunlukla, benzer yayınları okuyor ve tartışıyorsun, kültürel kimliğinin sınırlarını eleştirdiklerine göre belirliyorsun, onlarla da çay içmek zaten istemiyorsun. Sacco, objektifliğe inanmıyor, güçlü değil mağdur ve zayıf olanın yanında durarak tavrını baştan gösteriyor. Bunu yaparken de “başka türlü bir hayatın mümkün olup olmayacağını” sorgulatıyor, yanındakilere. Boşnaklarla eski komşularını konuşuyor, Sırplarla yeniden birlikte yaşayabilir misin diye soruyor. Pek çoğu bu soruyu bir yabancıyla konuşmanın rahatlığıyla cevaplıyor veya yakınlığın getirdiği samimiyetle. En sert cevapları verenler, Sacco’yu daha az tanıyanlar oluyor: “Benim Sırp arkadaşım yok” diyor bir kadın “insan arkadaşını öldürmez”. Öfkeyi, hayal kırıklığını ve yüzleşme arzusunu haykırıyor bize. Eski komşuların “o hengâmede” oturup rakı içtikleri, birbirlerini koruyup kolladıkları “diğerlerinin elinden kurtardığı” sahneler de var diğer yandan. Sacco ısrarlı bir drama dengesi arayışında hep, acımasızlığın içinde ve ertesinde bir biçimde yürüyen hayatı ve insani arzularını vurgulamaktan yana. Havai kızlar, kot pantolonlar, şekerler, Drina sigaraları, rakılar ve rock parçaları… Herkes acı ve hüzün taşıyor, her eğlencenin bir yerinde yeise düşüveriyorlar. Günü yaşıyor, yarından korkuyor, geçmişi unutmak istiyorlar.
Panel (ve açı) tasarımları bakımından Filistin’deki kadar yenilikçi değil Sacco, bizi dağın cin tepesine çıkarmıyor. Ama kimi bölümlerde yarattığı atmosfer ve kurgu sürati olağandışı güzellikte... İlk Saldırı, Gorazde Dolaylarında ve Beyaz Ölüm kolay unutulmayacak ölçüde yalın ve yaralayıcı epizodlar. Bu arada albümde sevdiğim insanlardan savaş muhabiri Şerif Turgut’a da hakkı teslim edilmiş…
Güvenli Bölge Gorazde, yakın dönemin en önemli savaş karşıtı hikâyelerinden biri, sahiden kaçırılmamalı, hayat kısa...
Radikal Kitap, 9.7.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder