Pazartesi, Ağustos 26, 2024

Son Okuduklarım 94

Bir Kediyi Terk Etmek, Murakami'nin babasını anlattığı, Gao Yan'ın güzel çizgileriyle bezediği bir kitap. İsim yanıltmasın,  ismini vermekle birlikte "kedili" bir anlatı değil, çocuk yaşta epeyce uzağa bırakılan bir kedinin evlerine geri dönüşünü, başka bir aileye büyütmesi için verilen babasının iade edilmesine benzetmiş Murakami. Babasının evlilik öncesi biyografisine odaklanmış, askerliği, dindarlığı, şairliği derken yanılsamalar, tesadüfler, aile tarihindeki "what if"lerden söz ediyor. Babaya özlem metni gibi de durmuyor, hatta epeyce soğuk ve mesafeli yazdıkları, öyle ki nedenini açıklamıyor, yirmi yıl kadar hiç görüşmedikleri olmuş. Bir hayalim vardı, onu gerçekleştirmek için uzak durdum dese de bana sadece o değilmiş gibi geldi... 

Nahid Sırrı Örik'in Ankara Yazıları, yazarın kitaplaşmamış denemelerinden-köşe yazılarından derlenmiş...Örik, ne yazsa bana ilginç gelen yazarlardan. Ankara ile ilgili yazdıklarının şöyle bir ilginçliği var, şehrin geçmişinin (mimari ve kültürel kodlarının) muhafaza edilmesini hayal ediyor diyelim. Oysa bizim oldum olası böyle bir kültürümüz olmadı... Yıkıp yeniden yapalım istiyoruz. Ki Ankara, 1916 Yangınından sonra harap ve bitap bir şehirken, muhalif İttihatçı subaylar eliyle modern ve yeni bir şehre dönüştürülüyor. En azından iddiaları bu yönde. Süreklilik değil kopma inadındalar ve geçmişi andıran her şeyi düzlüyorlar. Örik, şehrin (günümüz Ankara'sında nostaljiyle yadedilen) kübik binalarla doldurulmasına (onları çirkin bularak) hayıflanıyor, yerleşim planının başka türlü geliştirilmesi gerektiğine inanıyor. Siyaseten romantik olduğundan kendince sesini yükseltiyor ama o dönem pek etkisi olduğunu sanmıyorum. Yazıların geneli estetik şikayetlerinden oluşuyor...Bir de bana hissiyat olarak ilginç gelen kısım şu, entelektüeller-gençler-bürokratlar Ankara'ya "gitmek" için geliyorlar. Vazife uğruna-İnkılap adına geliyorlar ama akıllarında yaşadıkları şehre İstanbul'a dönmek var, daha büyük hayal ise oradan Avrupa'ya görevli olarak gitmek... Ankara'nın kaderi, gitmek isteyenler, gitmek istediğini söyleyemeyenler ve gitmek isteyenleri hainlikle yaftalayanlar arasında salınıyor aslında. O kadar söyleniyor, muhalefet ediyor ama Örik de gidiyor sonunda... 

Uygur Türkleri, Ölüme Kafa Tutan bir Halk, ajitatif ismine karşın tipik bir gazetecilik kitabı, Türk hinterlandı dolayısıyla ucundan kıyısından bildiğimiz, siyaseten yakın ya da uzak durduğumuz bir meseleyi, bir Fransız gazetecinin gözünden anlatıyor. Çizgileri beğenmediğim için zorlanarak okudum, yaşlılıkla beraber kimi meselelerde "elitist" oldum galiba, ilgimi çekmeyen, hele vasat altı, oturmamış bir çizgiyle karşılaşırsam o çizgi romanı okuyamıyorum. Eserin kendisi ilginç mi derseniz, iddiasına karşın pek değil, ajitatif ve provakatif olmak istememiş, olabilir ve doğrusu da o bence, ne ki, mesafeli davrandığını düşünerek bana kalırsa asıl hikayesinden uzaklaşmış, albüm bittiğinde ne hikayenin odağındaki direnişi, ne soykırımı, ne de gazetecilik deneyimlerini tam olarak görmüş-okumuş olmuyoruz. 

Akademi İçin bir Rapor, Kafka'dan yapılmış bir uyarlama. Enerjik ve akıllı, iyi anlatılmış-iyi resmedilmiş bir albüm olmuş. Daha çok tiyatroya uyarlanan öykü, bana kalırsa Dönüşüm'den daha canlı bir anlatıdır, onun kadar bilinmemesini, insanın maymunla ilişkisinin popüler kültürde rağbet görmemesine, dinen tartışma yaratmasına, Darwin'in şaytanileştirilmesine bağlamak mümkün. Öyküyü, insanlaşmış bir maymun anlatıyor. Tatlı bir dile, akıllı mecazlara sahip, sınırları ihlal eden, insanlık (!) koşullarını parodileştiren, pragmatizmin işleyişini güzel betimleyen çıkarımları var. Gözden kaçmış bir grafik roman.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails