![]() |
Çarşamba, Kasım 29, 2023
Salı, Kasım 28, 2023
Çucuklar iççün
![]() |
Saymadım ama, kırk ya da elli çizgi romandan örnek bölümler kullanılmış. Okurken-incelerken insan hemen şunu fark ediyor, üç ya da dört tanesi hariç, dilimizde hiç yayımlanmamış, nerdeyse esamisi okunmamış, bilinmemiş işler bunlar. Yani Amerika'da sevilmiş, popülarite kazanmış çizgi romanların bizde karşılığı olmamış... Niye olmamış?
Birincisi, bizde çocuklar için üretilmiş yerli çizgi roman çok çok az... Ticari zihniyet buna göre kurulmamış... Batılıların young adult dediği ergen gençler için bir şeyler tasarlanmış, hafif erotik ve ağır şiddet içeren çizgi romanlarımız olmuş... İhtiyaç duymamışız... İkincisi, bizim popüler kültürümüz 1960'lı yıllara kadar frankofondur ve Amerikan etkisini Fransızca üzerinden yaşamışız...İngilizce yaygın olarak bilinmiyor. O işler Fransa'da bilinmeyince bizde de bilinmemiş. Fransa'da niye bilinmemiş, çünkü çizgi roman orada çocuklar için üretilmiş ve piyasa ona göre biçimlenmiş... Bizde popüler olmuş çocuk çizgi romanlarının neredeyse yüzde doksanı bu yüzden Fransızca kökenlidir.
Hal bu olunca, Tarzan'ı, Flash Gordon'u, Kahraman Prens'i filan almışız ama Pogo, Little Archie ya da Lulu gazetelerimizin, yayıncılarımızın radarına girmemiş...
Pazartesi, Kasım 27, 2023
Şimdilik
![]() |
Pazar, Kasım 26, 2023
Geçtikten sonra
![]() |
Geçtiğimiz günlerde Dikta rejiminin tek iyi kararının 24 Kasım'ı Öğretmenler Günü olarak ilan etmek olduğunu yazan birine rastladım. Bana öyle gelmiyor, yaşamasını rejimin keyfiyetine değil tatil ve hediye havasına borçlu çünkü..
Peşinen kabul edelim, herkes iltifat ve hediye almak ister, hediye, duygusal olarak verene de alana da iyi gelen bir "alışveriştir". Üstelik, kapitalizm, hediye olgusunu iyi pazarlıyor...Hediye almaya mecbur hissettiriliyoruz... O gün elinde çiçeklerle yürüyen kimi görsek öğretmen olduğunu anlayabiliyoruz...
24 Kasım artık yarım gün tatil filan da oldu... Müzik dinleniyor, çalışkan öğrenciler şiir filan okuyor. Hatırlayanlar olacaktır, 27 Mayıs tatil olurdu, dikta rejimi onu da kaldırmıştı...İnsanlar günün anlam ve önemiyle değil tatil olmasıyla daha çok ilgilenirler. 1 Mayıs, on kişiden dokuzu için sadece tatil demek...
Cumartesi, Kasım 25, 2023
Demokrasi Serseriler için değildir
![]() |
Kırklı yılların ikinci yarısında, çok partili parlamenter sistemle birlikte, demokrasi kavram olarak, çok kullanılmaya başlıyor. Demokrasi şudur-şu değildir diyen sayısız yazı ve tartışma yaşanıyor, mizah edebiyatımız demokrasiyi anlayamama hallerimizi yıllarca kendine malzeme ediyor...
Yukarıdaki görseli o yıllarda çıkmış Tırpan isimli mizah gazetesinden aldım. Markopaşa'nın yarattığı mizah gazeteciliği modasıyla çıkmış yayınlardan biri. Tırpan'ı Demokrat Partili Çanakkale mebusu Nurettin Ünen'in çıkardığını, gazetenin anti komünist olduğunu, CHP eleştirisi yaptığını söyleyebilirim. Pek parlak bir gazete değil... Cevvalliğine rağmen Ünen DP'den devam edemiyor, 1950'de tekrar aday gösterilmiyor.
"Demokrasi Serseriler için değildir" başlıklı haber yoruma takıldım. Yazıya göre İstanbul'un her yerinde kadınlara sarkıntılık ediliyor ve polisler de demokrasi gereği, serserilere nezaketle yaklaşıyormuş...Sene 1949. Serseri dediğime bakmayın, Ünen, artık kimse onlar, gerçek serserileri seviyormuş (!), onları değil rozetli okullu gençleri hedef alıyor. Bir kuşak çatışması gibi duran hiddeti, pek de manalı olmayan bir gerginliği var. Yazının asıl niyeti, polisleri sertliğe davet etmesi...
"Ey Türk polisi! Sokakta bir kadını rahatsız eden serseriyi karakolda sürüklesen kanun ve vicdan seni ayıplamaz, alkışlar!" demiş...
İşte bu düşünce eskimiş değil, demokrasi bağlamı zayıfladı ama karşıtlık, bugün güçlü biçimde yaşıyor, yabancı düşmanlığında, siyasi çekişmelerde, solcular ya da eşcinseller söz konusu olduğunda polisin şiddete başvurması gayet normal karşılanıyor çünkü. Oh olsun'dan yüreğimin yağları eridiye kadar çeşitlenen dürtüsel bir şiddet çağırısı hiç eskimiş gözükmüyor.
Cuma, Kasım 24, 2023
Bir reklam verir misiniz diyecekti
![]() |
Bu türden albümlere çizerler madden ihtiyaç duyar, yılda bir kez olsun yinelemeye çalışırlarmış. Yanlış anlaşılmasın, şimdilerde ve hatta kırk yıldır yapıldığı gibi hani dergilerde yayımlanan işleri derleyip toparlayıp kitaplaştırmak gibi bir şey değil bu...
Şöyle anlatayım, yukarıdaki albüm 48+4 sayfa, bunun 29 sayfası reklam...Yani albüm daha satılmadan para kazanılacak bir yöntem bulunmuş... Anlaşıldığı kadarıyla bizzat Necmi Rıza, reklam toplamaya çıkmış, kimi reklamverenlerin karikatürlerini dahi çizmiş...
Yetmişli yıllarda, çok satışlı mizah dergileri, reklam almadan çıkabiliyor ve bununla övünüyorlardı... Bugün birisi, bu kadar çok reklamla bir "albüm" çıkarsa küçümsenir ve ciddiye alınmaz... O günlerde öyleymiş, geçim sıkıntısı normali bu biçimde belirliyormuş...
Perşembe, Kasım 23, 2023
Bir milyon dolar
Sosyal medyada sıklıkla denk geliyorum, bir Avrupa haritası üzerinden istatistik içeren bir şeyler paylaşılıyor. Bu kadar ülke, bu kadar farklı rakama nasıl ulaşılıyor cidden merak ediyorum.
Eğlencelik olduğunu inkar edecek değilim, yaşadığımız deepfake çağında kimsenin doğruymuş-değilmiş umursadığını sanmıyorum elbette, aynen benim gibi bakıp geçiyorlar.
Bir insan kaç yıl çalışırsa bir milyon dolar elde edebilir diye sorup, ülkeleri ve para kazanma imkanlarını kıyaslamışlar, parlak olmadığımızı biliyorduk, çıkan sonuca sanıyorum hiçbirimiz şaşırmayız...
Bu hesap doğruysa Türkiye'de bir insan elli yıl çalışarak bugünkü rayiçle yedi milyon lira kazanıyor olmalı... Ben ortalama bir vatandaşımızın bu parayı kazanabileceğini sanmıyorum.
Çarşamba, Kasım 22, 2023
Fesss
![]() |
Salı, Kasım 21, 2023
Yeşilçam, Gırgır ve "Halk"
![]() |
Doğru ve yanlış demek kolay değil... Karışık değil mi?
Peki biz, üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçtikten sonra o üretimlere bakarak ne diyeceğiz veya halkın dili nasıldı sorusuna cevap ararken nerelere bakacağız? Popüler kültür karmaşıktır derken tam da bunu kastediyorum.
Pazartesi, Kasım 20, 2023
Basstırr Ankaragücü!
![]() |
Tarih göremedim ama sayfa, 1973 Seçimleri öncesi hazırlanmış gibi duruyor... Basstırr Ankaragücü başlığının altında "seçimle ilgili haşlama ve taşlamalar" açıklaması yapılmış, okurlara açık bir sayfa, seçimlerle ilgili komik hatıra ve yorumlara telif ödeniyor filan... Sayfayı "Ankaralı" [ve Ankaragüçlü olmalı] Mehmed Kemal [Kurşunluoğlu] yönetiyor..
Gün, Haldun Simavi gazeteciliğinin tipik bir örneğiydi, beyfendi, Günaydın'ı hariç tutarak söylüyorum, çıkar çıkmaz çok satıp üç beş yıl içerisinde kapatılan gazeteleriyle ünlüydü diyelim... Bol fotoğraflı, hamasi ve agresif, çıplağı ve palavrası bol magazin gazeteleri olurdu bunlar...İyi bildiği gazetecilik buydu veya... Gazetelerinin mutlaka büyük reklam kampanyaları olurdu çıkarken, merak ettirir, aldırırdı, okura para vaad eden şeyler içerirdi, promosyonları, kuponları, hediyeleri olurdu.. Haberden çok, okurun ilgisini ne çeker sorusuna kafa yorulduğu hemen anlaşılırdı. Bakardın, okumazdın çünkü...
Gün de haliyle tefrikalı, erotik, mizahi, iddiası bol bir gazeteydi... Gün'den geriye Gırgır kaldı... Gırgır da Gün'ün bir köşesi olarak başlamış, sonradan dergiye dönüşmüştü... Basstır Ankaragücü, seçimlere odaklanan, mizahi olarak düşünülmüş, kısa ömürlü bir köşe anlayacağınız.. Bugün anlaşılmayabilir, memleket ruhen en az ikiye yarıldığı için anaakımda siyasi mizah pek yapılamıyor... Geçmişte çok yapılırdı, akla gelirdi, Ankaralı Mehmed Kemal'in aklına Ankaragücü de gelmiş, orta noktada buluşmuşlar.
Pazar, Kasım 19, 2023
Bakmak ve Okumak
![]() |
Grafik romanla ilgili çoğu koleksiyoncu ve çizerden şöyle argümanlar duyuyorum: "çizgileri iyi olan bir tane grafik roman görmedim", "çizgileri çok kötü, okuyamıyorum" vs vs
Estetik tercihlerle ilgili tartışmaları enerji kaybı olarak görüyorum. İdealistlerle tartışmak da zordur, o faslı da geçiyorum. Hiç cevap vermiyor değilim elbette. Dilim döndüğünce şunu vurgulamaya ve hatırlatmaya çalışıyorum: Çizgi roman, siz ne derseniz, nasıl tarif ederseniz edin, bir hikaye anlatır, bir hikaye anlatma aracıdır. Çocuklara, yetişkinlere, kadınlara, erkeklere kime neyi anlatırsanız anlatın, bir hikaye anlatırsınız. Sayfalara görselliği nedeniyle "bakabilirsiniz" ama bu bakış hikayeyi anlamak için yetmez, okumanız gerekir.
Hep verdiğim örnektir, Serpieri, çok iyi bir çizerdir. Çizgi endüstrisinin beklentilerini karşılayan, erkek gözünü iyi bilen ve ona iyi gelen bir üreticidir. Bu kadar yıldır işin içindeyim, bugüne
değin tek bir okurun hikayesini konuştuğunu hatırlamıyorum. Druuna ne anlatıyor bilinmez örneğin.
İlüstrasyon ile iyi çizilmiş bir panel/kare çoğunlukla karıştırılıyor. Çizgi romanda aslaolan hikayeye hizmet edecek ardışıklıktır. O çok iyi çizilmiş sayfa/panel/kare öncesinde ve devamında gelen sayfa/panel/kareyi tamamlamıyorsa o iyi çizimin tek başına bir anlamı yoktur.
Bakarsınız ama okuyamazsınız.
Bir çizgi roman, çizerini ve yazarını unutturuyor ise, siz okur olarak, hikayeye kapılarak okuyorsanız, o iş başarılıdır.
Diyelim ki, grafik romanların çizgileri kötü... Şunu soralım, neden konuşuyorlar peki? Neden çizgi romanlardan çok ama çook daha fazla ilgi görüyorlar? Demek ki okunuyorlar... Bakmak yetmiyor.
İlüstrasyon: Nimura Daisuke
Cumartesi, Kasım 18, 2023
Taçlı Fahişeler
![]() |
Taçlı Fahişeler, ismen dikkat çekici, bugün için nahoş ve siyaseten doğru olmasa da döneminin erkek aklı ve gazeteciliği açısından bir sorun (veya ayıp) olarak görülmemiş. Reşat Ekrem'in kadınları hakir gören mi demeli, hafifseyen mi bilemiyorum, bu hususta kendini sakınmayan iştahlı bir dili vardır. Hele iş yabancı kadınlara gelince daha da pervasızlaşır, yani Taçlı Fahişeler derken monarşiye, aristokrasiye bir husumet duymuş sanmayın...
Cuma, Kasım 17, 2023
Taş gibiymiş memeleri
![]() |
İşte, içki masasında konuşurlarken Belkıs, bluzunu yırtıp Çetin Altan'a göğüslerini gösteriyor ve "bak hala memelerim taş gibi" diyordu...
Doğru mu peki? Hikaye olarak bakarsak, doğru olup olmaması önemli değil...
Sahiden yaşanmış mı dersek... Doğru olmadığını ispat edebilecek tek bir kişi yoksa hayatta... veya anlatıcısı dışında tek bir şahidi yoksa yaşananın... şüphe duyma hakkımız olmalı...
Ben de sezgimi paylaşıyorum. Belkıs, öldüğünde değil de, seneler seneler sonra anlatılıyorsa, Çetin Altan dışında bir tanık bulamıyorsak... Belkıs, bluzunu neden yırtma gereği duydu anlamıyorsak... Ben de buna frapan bir gazeteci palavrası diyeceğim...
Kadın namlı, kadın "ötekisi" rejimin... kadın "orospusu" magazinin...Belkıs, memelerini açsın, bak taş gibi desin istiyorlar, diyeceğim.
İnanmıyorum."
Perşembe, Kasım 16, 2023
Mayolu renkler
![]() |
| - Tek kusuru var, aşırı derecede sıkılgan bir kızdır |
Karikatürler, 1949 yılının Aydede'sinde çıkmış, Refik Halid Karay'ın ikinci kez yayımladığı ünlü dergisinde... Derginin bu dönemi ilki kadar parlak değildir, haliyle mizah genç işidir, insan yaşlandıkça "correct" oluyor veya olması gerektiğini biliyor, sakınıyor... Gençlikse "olmaza meyleder", hesap kitapla gülmez, koyverir kıkırdamasını...
![]() |
| - Aa biz olsak utancımızdan bu upuzun mayoyla insan içine çıkamazdık. |
E peki, ben bu karikatürleri niye seçtim? Turhan Selçuk çizmiş de ondan, o tarihte 27 yaşında. Selçuk'un bildiğimiz tarzının oturması kırklı yaşlarına denk düşer, bu bakımdan ilginçtir, çalışarak arayarak bulduğu bir üsluba her nedense çok daha önce ulaştığı düşünülür. Selçuk'un, siyaseten -bunu esprilerini etkilediği için belirtiyorum- bugün için açık ara "sağcı" görünen işleri var, farklı zamanlarda birbiriyle çelişen yargıları var ama sanıyorum kimse çalışkanlığına söz edemez, münzevilik ölçüsünde kapanıp uğraştığı anlaşılıyor.
![]() |
| - Aman yarabbi ne adam! Bakışlarıyla insanı çırılçıplak soyuyor adeta |
Diğer yandan esprileri, hele dergilerdeki espriler, çizgileri kadar başarılı değildir, gazeteci gibi düşündüğünde, bir köşe yazarı gibi davrandığında orada da başka bir safhaya geçti bence. Ve belki de burada da bir başka akılcı seçim yaptı, çünkü mizaç olarak ciddi olmak ve görünmek isteyen biriydi...Hep bu örneği veririm, kendisiyle özdeşleştirilen çizgi roman kahramanı Abdülcanbaz serüvenlerinde neredeyse hiç gülmez. Tabii ki gülmeyebilir, demek istediğim bir tercihte bulunmuş olması...
Çarşamba, Kasım 15, 2023
Karnına hüfledi, muska yazdı
![]() |
Salı, Kasım 14, 2023
Linç hikayeleri
Pazartesi, Kasım 13, 2023
Elbet şapka!
![]() |
Erkeklerle ve fesle ilgili kısım ise bana enteresan geldi, aynı tiplemeyi şapkalı ile fesli çizmişler, mukayese etmişler: "Hangisi güzel siz karar verin, elbet şapka" yazmışlar... Sorar gibi yapsalar da, cevabımızı istememişler. Artık şapka filan giyilmediği için bugünün okurunun yapabileceği karşılaştırma pek de anlamlı olmayacaktır, bilmiyorlar çünkü.
İki resim arasındaki fark sadece şapka ve fes ile ilgili değil, dikkat edilirse bıyıklar şapkayla birlikte gitmiş...
Cumhuriyetin ilk meclisiyle ikincisi arasında da böyle bir fark vardır. Anlaşılan o ki, mebuslardan bıyıklarını kesmeleri istenmiş, ilk mecliste yok denecek kadar az bıyıksız varken ikincisinde çoğunluğu bıyıksızlar oluşturuyor. Bir ara tek tek vesikalık fotoğraflarını incelemiştim.
Hasılı kelam, bıyıksızlık, modernliğin sembollerinden sayıldığından birer birer kesip atmışlar. Bu bıyık meselesinde hep aklıma gelir, Erdoğan İstanbul'da belediye başkanlığına talip olduğunda tek bıyıklı adaydı, ilginç gelmişti. O aralar yine bir bıyık karşıtlığı olmuştu, herkes kesip kesip "yenileniyordu."
Görseldeki mantıkta da bıyıksızlık, yenilik ve modernlikle eşleştirilmiş...
Buna "zevahiri kurtarmak" denir, güzel palavra yani...İşe yarıyor elbette, yeri geliyor takıyor, yeri geliyor çıkartıyor, kendinizi sağlama alıyorsunuz.
Malumunuz, günümüzde fes giyenlere rastlanıyor, özellikle İslamcılardan, İslamcı görünmek isteyenlerden yaşadığımız gösteri çağına eklemlenen kimileri fesli fesli konuşup, kahırlanıyor, dolup dolup taşıyor, içli içli söyleniyor, Osmanlıyı anlata anlata bitiremiyorlar.
Fes, kafire, moderne, sekülere, Müslüman olmayana, solculara, düşmanlara ve şapkaya karşı bir semboldü. Unutuldu tabi ama yüz yıl önce fes'e karşı kavuğu savunanlar ve onu sembol olarak kullananlar vardı. Onlara göre fes, gavurluğun, modernliğin, Batıcılığın, din karşıtlığının bir göstergesiydi.
Zevahir dedim, her şey gibi düşmanlık da kitabına uyduruluyor, bazen bir sayfayı okumadan atlıyor, bazen dönüp tekrar okuyorsun.
Pazar, Kasım 12, 2023
Mütercim
Cumartesi, Kasım 11, 2023
Dedikodu ve klişeee
![]() |
Özkul'ın aile babası rolleri, Çolpan İlhan'ın hanımefendi elegantlığı filan... gülmeyin biri Adile Naşit'e (!) diğeri Sadri Alışık'a bunu yapmazmış gibi hissettim galiba... Rollerin yarattığı klişeler algımı belirledi, onu anladım...
Dedikoduyu okurken, a dedim vay dedim, halbuki ne ki?
Cuma, Kasım 10, 2023
Son Okuduklarım 83
![]() |
Yürümek, Adım Adım Erling Kagge'nin kendi deyişiyle yürürken duyduğu ve hissettiği şeylere, eve döndüğünde okuduğu kitaplara ve makalelere dayanıyor. Kutuplara gitmiş, Everest'e tırmanmış bir kaşif ve serüvenci Kagge, editörlük yapıyor ve yayıncılıkla geçiniyormuş... Alıntı ve mukayeseli yorumlarıyla iyi bir okur yazar olduğunu gösteriyor, hatırlayanlar olabilir, dilimizde çıkan bütün kitaplarını okuyacağımı daha önce yazmıştım. Dört yılı geçti, her gün en az beş kilometre yürüyorum, haliyle kitap ayrıca ilgimi çekti, pek çok güzel hikaye ve zihin açıcı fikirle karşılaştım, biraz tanışma faslından öğrenme ve biraz da farklı yorum okudum diyelim. Zaten kitap temelde anekdotlardan oluşuyor, Kagge kendi deneyimlerinden ve okuduğu kitaplardan, zihinsel keşiflerinden söz ediyor. Akıcı, kendini abartmayan ve insana iyi gelen metinlerden.
![]() |
Perşembe, Kasım 09, 2023
Makyaj ve Peçe
Çarşamba, Kasım 08, 2023
Kumlar
![]() |
Salı, Kasım 07, 2023
Son Okuduklarım 82
![]() |
![]() |
Pazar, Kasım 05, 2023
Köşeyi dönme sanatı
![]() |
Cumartesi, Kasım 04, 2023
Kaytarmak
![]() |
Kaytarıyorlar da diyebilirdim. Öyle deniyor çünkü, bunun kırıcı bir tarafı var, dayanamadıkları için mola verdiklerine göre çalışmaktan, hayattan, sorumluluklarından, iş yetiştirme stresinden kaçan insanlara kaytarıyor demek galiba mola sürelerini uzatan ve sıklığı artıran bir "baskıya" sebep oluyor.
Kişisel olarak yalnızlığın önemli bir çağ sorunu olduğunu düşünürüm. Yanlış anlaşılmak istemem, hepimiz yaşadık ve yaşıyoruz, enflasyon ve yoksullaşma, yarın korkusu, pandemi, adaletsizlik, artan şiddet eğilimleri, ayrımcılık, liyakatsizlik, göç sorunları diye başlayıp say say bitiremeyeceğimiz sorunların içinde yüzüyoruz.
Hepsinin içinde, kaosu yalnız yaşayan birinin hissettiklerinden söz ediyorum, yalnızlığın bu sorunları katbekat artırdığı rahatlıkla görülebiliyor. Sosyal medya kullanıcılarının birbirine ulaşılabilir olması yalnızlığı azaltmıyor, sahici olmadığını biliyoruz çünkü...Yalnız kalmak istiyoruz ama yalnız olduğumuzu göstermek istemiyor, bundan utanıyor, sürekli online olmak-görünmek istiyoruz. Garip bir kaybolma-unutulma korkusu bu...
Sigara molasını ve ıstıap haddini bu yüzden yazdım, rutini değiştirmek ve dinlenmek (kaytarmak) zorundayız. Hayatı sosyal medya üzerinden yaşar olduğumuz için hep birlikte seyrediyor, dozajı her defasında artan biçimde atılan çığlıklara, hakaretlere, paylamalara, ifşalara bir biçimde dahil oluyoruz çünkü...
Kendisi dışında herkesi sağlıksız bulmanın psikolojideki karşılığı kişilik bozukluğu belirtisidir hatırlatayım, hep birlikte üretiyoruz, kimse bunda azade değil demek istiyorum.
Perşembe, Kasım 02, 2023
Son Okuduklarım 81
![]() |
![]() |
Çarşamba, Kasım 01, 2023
Seyrüsefer Defteri 154
![]() |
![]() |




.jpg)
.jpg)
.jpg)

.jpg)


.jpg)


























