Meraklısı bilecektir, sol karşıtı toplaşmalar, soğuk savaş koşullarında devlet eliyle hararetlendirilirdi, haliyle "nemalanan" çeşitli dernekler ve yayınlar çıkardı ortaya. Devlete olan yakınlık, ikbal ve itibar ihtimali, düşman korkusu ve "kahramanlık türküleri" giderek ilgili insan sayısını artırıyordu. Altmışlı yıllarda milliyetçiler hiç olmadığı kadar çoğaldı, çeşitlendi diyelim. Bugünden farkı, e o zaman, milliyetçiler sekülerdi, şimdi dindarlar...
Bu türden eylemlerde benim ilgimi çeken şeylerden söz edeceğim. İlk olarak, balkan göçmenlerinin bu tür etkinliklerde faal olarak yer alması bana oldum olası ilginç gelir. İsteyen göçmenlik psikolojisinden gerekçeler bulabilir...
İkincisi, demokrasiyi savunan çok satar gazeteler mutlaka komünistlikle suçlanırlar. İlk aklıma gelenler o yılların Akşam, Dünya, Vatan gibi gazeteleri... Bugünden bakınca komünizmi geçtim, "bunlar mı solcuymuş, hımm" falan diyebilirsiniz
Üçüncüsü, gazetelere reklam veren özel şirket sayısı az olduğu için onlara yönelik tehditlerle de karşılaşırız. İşte Koç şirketine, Burla Biraderlere siyah çelenk bırakılır filan... Reklam vermeyin korkutması-baskısı ilginçtir.
Dördüncüsü, Atatürk'ün anti komünist olduğuna yapılan vurgulardır... Malumunuz, popüler kültürümüzün en önemli figürüdür, herkes kendine göre onu tarif eder.
Beşincisi, taşınan kimi dövizleri severim: "Domuzdan post Moskof’tan dost olmaz" gibi bilinenleri geçiyorum, "Ananız Katerina mı?" beni halen güldürür, saçmalığı nedeniyle uzun zaman esprisini yapmışımdır.
Soru şu, bu eylemler olmasaydı ne olurdu, bu kadar kavga ve hararet ciddiye alınmasaydı ne değişirdi, "what if" edasıyla soruyu bırakıp çekiliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder