Cuma, Mayıs 08, 2020

Utanmayan insan olur mu ?


Bir sofradasınız, ayrı ayrı tabaklarda yemekler, mezeler var diyelim, rağbet gören bir yiyeceğin tabağında  hep bir son lokma  kalır ve kimse, nezaketen o son lokmayı yiyen olmak istemez. Hepimiz bunu ayıp bulur, sofranın adabına uyarız, mahcup olmaktan çekiniriz.

Çocukken ilk yalanlarımı söylediğimde fark edileceğimi düşünerek korkardım, nabzım yükselir, yüzüm kızarırdı. Cehennemin ateşi vurur insanın yüzüne demişti birisi... Oyy oy... Sınıfta rezil olmaktan korktuğumda da yaşardım bunu, hadi gel de solfej oku, al sana havuz problemi, yapsana ense kipesi filan... benim kuşağımda öğretmenden dayak yememiş, rezil edilmemiş kaç kişi var ki...

Rezil olmak, utanmak, aşağılanmak, mahcubiyet duymak, o son lokmayı yemekten duyduğumuz hissiyattan çok uzak değil elbette...

Yalan söylüyor yüzü bile kızarmıyor derler... İnsanın yüzünün kızarması, utanması, utanmaktan korkması olumlu bir hususiyet olarak görülür.

Ben sık biçimde "utanırsak iyileşiriz" diyormuşum, ahlaki tartışmalara girdiğimde, öfkelendiğimde hasmane ve romantik tonda bunu söyleyerek birilerine çıkıştığımı fark ettim. Şunu hiç düşünmemişim onu anladım, utanmak, mahcubiyet duymak birer toplumsal baskı araçları aynı zamanda... teşvik ediliyor, ceza ve ödül için meşrulaştırılıyor...

Yüz kızartıcı olanla, mahcubiyet duyanla, rezil edilenle veya o son lokmayla ilgili bir doğru yanlış cetveli var ve biz bunun faili ve mağduruyuz, "yaşıyoruz"

Bu meseleye devam edeceğim...Başlık, Adamlar grubunun aynı isimli şarkısından elbette..."Utan utan... utanmayan insan olur mu lan? altın bir madalyon gibi taşınmalı vicdan...diye devam ediyor...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails