Türkiye'de çoğunluğu kadınlardan oluşan bir mizah dergisinin çıkması neye işaret ediyor olabilir?
Her şeyden önce güzel bir şeye işaret ediyor… Türkiye’de çizerler çok erken yaşlarda emeklilik hissiyatına giriyorlar. Ramize Erer’in yeniden üretim sürecine dâhil olması bence önemli. Diğer yandan dergiler, birbirini tanıyan, seven, güvenen kadrolarla, çetelerle varolurlar. Bayan Yanı, henüz bu izlenimi vermiyor, çeşitli işlerin bir araya getirilmesinden oluşmuş bir yayın… Dergiden çok Leman’ın özel sayısı gibi duruyor. Hem kadro kurup hem de erkek ağırlığını azaltırlarsa daha doğru bir politik tutumla varolurlar gibi geldi bana…
Türkiye'de mizah dilinin cinsiyetle nasıl bir ilişkisi olmuştur? Örnek verebilirseniz sevinirim.
Türkiye’de mizah ve mizah dergileri bütünüyle erkek diline dayalıdır, cinsiyetçidir. 1960’lı yıllara kadar fotoğrafın yaygın biçimde kullanılamaması nedeniyle özellikle mizah dergileri kadın çıplaklığına ve erotizme bir satış unsuru olarak yıllarca başvurmuşlardır. Bu geleneği Gırgır da sürdürdü, kadın bedenini teşhir eden, cinsiyetçi olan, homofobik bir mizah hep hakim oldu. Mizah, doğal olarak yasak edilenden beslenir; cinsellik ve argo, bu çerçevenin doğal mecralarıdır. Bu erotik esprileri bu bakımdan anlıyorum ama kendini muhalif addeden bir kesimin mevcut anlayışı ters yüz edecek bir yola girmemesi, gerçekten muhalif bir okumayla kendini eleştirmemesi bana ilginç geliyor. Cinsiyetçilikle hesaplaşmadan muhalif olunamaz.
Turgut Çeviker'in Karikatürkiye kitabı için yazdığınız yazıda, Türkiye'de üretilen karikatürün klişeleşmiş kalıplarına yönelik bir eleştiriniz var. Bu durumun erkek ve kadın tiplemeleri ve iki cins arası ilşki betimlemelerine de yansıdığını söyleyebilir miyiz? Sürekli işlenen veya hiç dokunulmayan konular neler sizce?
Mizahçılar, çoğunluk değerleriyle pek yüzleşmiyorlar, rejimin düşmanlarını düşmanları sayıyorlar. Böyle yaparsan muhalif misin muhafız mı karışıyor işte. Altmışlı yıllara kadar muhalefet ettikleri siyasetçileri kadınsılaştırmalarını nasıl açıklayacağız örneğin. Muktedir, kadınları fetheden erkek kahramanların mizah dergilerinde yer alması tuhaf değil de nedir? Çok çok yakınlarda erkeklik krizlerine yer verir oldular. Cinselliğin konuşulmasına karşı değilim ama meseleyi kadın-erkek ilişkilerine indirgemek, cinselliğiyle erkekleri darmadağın eden kadınları anlatmak bence epey kadükleştirici bir yol. Kadın çizerler de uzunca bir zamandır bunu yapıyorlar umarım Bayan Yanı kulvar değiştirir, mizahı çeşitlendirir.
Ülkemizde hiciv sanatı olarak adlandırılan karikatür gündemle yakından ilişkili konular üzerinden ilerliyor. Bu durum bize Türk mizah anlayışına dair ne söylemektedir?
Her şeyden önce gazetecilikle ilişkisini işaret eden bir yönseme bu. Her şeyi manşetle ilgili düşünürseniz, sadece siyasetçileri konuşur olursunuz, bu da mizahı epeyce daraltıp, marjinalleştirir. Doğrusu, mizah dergileri siyasetle sınırlı ilgileri olan yayınlardır. Kapak, bir iki sayfa ve yazar dışında aktüel siyasetle ilişkili üretimler yapmazlar. Bu sınırlı ilgilerine rağmen kendilerini tanımlamak durumunda kaldıklarında o sınırlı sayfalara atıfta bulunarak kendilerine eylemci siyasi bir kimlik atfediyorlar. Böyle yaparak siyasetin tanımını da daraltıyorlar. Aktüel siyasetin dışında kalan her şeyi apolitizm, marjinallik ya da nafile sayarak farkında olmadan yaftalıyorlar. Bayan Yanı, bu bakımdan da hayırlı bir girişim sayılabilir.
[Hürriyet Daily News için Işıl Eğrikavuk ile yapılmış röportaj...12-13 Mart 2011]
Her şeyden önce güzel bir şeye işaret ediyor… Türkiye’de çizerler çok erken yaşlarda emeklilik hissiyatına giriyorlar. Ramize Erer’in yeniden üretim sürecine dâhil olması bence önemli. Diğer yandan dergiler, birbirini tanıyan, seven, güvenen kadrolarla, çetelerle varolurlar. Bayan Yanı, henüz bu izlenimi vermiyor, çeşitli işlerin bir araya getirilmesinden oluşmuş bir yayın… Dergiden çok Leman’ın özel sayısı gibi duruyor. Hem kadro kurup hem de erkek ağırlığını azaltırlarsa daha doğru bir politik tutumla varolurlar gibi geldi bana…
Türkiye'de mizah dilinin cinsiyetle nasıl bir ilişkisi olmuştur? Örnek verebilirseniz sevinirim.
Türkiye’de mizah ve mizah dergileri bütünüyle erkek diline dayalıdır, cinsiyetçidir. 1960’lı yıllara kadar fotoğrafın yaygın biçimde kullanılamaması nedeniyle özellikle mizah dergileri kadın çıplaklığına ve erotizme bir satış unsuru olarak yıllarca başvurmuşlardır. Bu geleneği Gırgır da sürdürdü, kadın bedenini teşhir eden, cinsiyetçi olan, homofobik bir mizah hep hakim oldu. Mizah, doğal olarak yasak edilenden beslenir; cinsellik ve argo, bu çerçevenin doğal mecralarıdır. Bu erotik esprileri bu bakımdan anlıyorum ama kendini muhalif addeden bir kesimin mevcut anlayışı ters yüz edecek bir yola girmemesi, gerçekten muhalif bir okumayla kendini eleştirmemesi bana ilginç geliyor. Cinsiyetçilikle hesaplaşmadan muhalif olunamaz.
Turgut Çeviker'in Karikatürkiye kitabı için yazdığınız yazıda, Türkiye'de üretilen karikatürün klişeleşmiş kalıplarına yönelik bir eleştiriniz var. Bu durumun erkek ve kadın tiplemeleri ve iki cins arası ilşki betimlemelerine de yansıdığını söyleyebilir miyiz? Sürekli işlenen veya hiç dokunulmayan konular neler sizce?
Mizahçılar, çoğunluk değerleriyle pek yüzleşmiyorlar, rejimin düşmanlarını düşmanları sayıyorlar. Böyle yaparsan muhalif misin muhafız mı karışıyor işte. Altmışlı yıllara kadar muhalefet ettikleri siyasetçileri kadınsılaştırmalarını nasıl açıklayacağız örneğin. Muktedir, kadınları fetheden erkek kahramanların mizah dergilerinde yer alması tuhaf değil de nedir? Çok çok yakınlarda erkeklik krizlerine yer verir oldular. Cinselliğin konuşulmasına karşı değilim ama meseleyi kadın-erkek ilişkilerine indirgemek, cinselliğiyle erkekleri darmadağın eden kadınları anlatmak bence epey kadükleştirici bir yol. Kadın çizerler de uzunca bir zamandır bunu yapıyorlar umarım Bayan Yanı kulvar değiştirir, mizahı çeşitlendirir.
Ülkemizde hiciv sanatı olarak adlandırılan karikatür gündemle yakından ilişkili konular üzerinden ilerliyor. Bu durum bize Türk mizah anlayışına dair ne söylemektedir?
Her şeyden önce gazetecilikle ilişkisini işaret eden bir yönseme bu. Her şeyi manşetle ilgili düşünürseniz, sadece siyasetçileri konuşur olursunuz, bu da mizahı epeyce daraltıp, marjinalleştirir. Doğrusu, mizah dergileri siyasetle sınırlı ilgileri olan yayınlardır. Kapak, bir iki sayfa ve yazar dışında aktüel siyasetle ilişkili üretimler yapmazlar. Bu sınırlı ilgilerine rağmen kendilerini tanımlamak durumunda kaldıklarında o sınırlı sayfalara atıfta bulunarak kendilerine eylemci siyasi bir kimlik atfediyorlar. Böyle yaparak siyasetin tanımını da daraltıyorlar. Aktüel siyasetin dışında kalan her şeyi apolitizm, marjinallik ya da nafile sayarak farkında olmadan yaftalıyorlar. Bayan Yanı, bu bakımdan da hayırlı bir girişim sayılabilir.
[Hürriyet Daily News için Işıl Eğrikavuk ile yapılmış röportaj...12-13 Mart 2011]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder