Çizgi roman, yaygınlaşmasını ölçü alırsak, geçen yüzyılın başında Amerika’da, gazete sahiplerinin nasıl daha çok satabiliriz iştah ve endişesiyle ortaya çıkmış bir anlatım aracı. Sanatsal nitelikleri ve estetik değişimlerini ayrı tutalım, okuma yazması ve tahsili kıt insanlara az yazıyla bol resimle anlatılacak bir biçim olarak tasarlanmış. Çizgi romanlar ilgi görüp, tiraj getirdikçe, yüksek telifle çalışan, bir gazeteden bir diğerine transfer olan üreticiler ile çizgi romanları pazarlayan ajanslar da zuhur etmiş peşi sıra. İlk örneklerde güldürmeyi amaçlarken farklı gazete okurlarını yakalamak arzusuyla giderek yeni konu ve türlere yoğunlaşmış çizgi roman. Başlangıçtaki biçimi nedeniyle “comics” olarak adlandırılması bu yüzden. Dünyadaki yaygınlaşması, sadece mizahi değil farklı türlerle geliştiği bir devrede yaşandığı için her ülke başka bir adlandırmaya yönelmiş. Bazıları konuşma balonları nedeniyle “balon(lar)”, kimileri ardışık biçimde birbirini izleyen kareleri nedeniyle “bant” ya da çizgi romanı ilk yayınlandığı gazetenin adıyla yaygınlaştırmışlar. Biz ise “romana” benzetmiş, roman sıfat tamlamasıyla adlandırmasıyla tercih etmişiz. Gerçi sinemaya da benzetmişiz, “sinema romanı” dediğimiz de olmuş ama “roman” hep baki kalmış.
Çizgi roman, günümüzde, Amerika dışında Fransa ve özellikle Japonya’da bir endüstri olarak varlığını sürdürüyor. Hemen her ülkede üretilse de global eğilimleri asıl olarak bu üç ekol biçimlendiriyor. Yetenekli üreticiler ancak bu “merkez” ülkelerde çalışma şansı bulabildiklerinde uluslararası itibar kazanabiliyorlar. Global dolaşım, pek çok sanat biçiminde olduğu gibi İngilizce ve festivaller dolayımıyla gelişiyor. Bugün, çizgi romanın en yoğun üretildiği ülke olan Japonya’nın, Japon çizgi romanı anlamına gelen manganın ulaştığı global ilgi yine İngilizce üzerinden gerçekleşebiliyor. İlgi çekici olan, bu yaygınlaşmanın dünya çizgi romanının yaşadığı küçülmeye deyim yerindeyse ilaç olması. Manga’nın, çizgi roman okurlarını artırdığı kadar değiştirdiği de söylenebilir, örneğin Amerika’da kadın çizgi roman okurunun artışı mangaların çoğalmasıyla ilişkilendiriliyor. Japonya’da oldukça sert rekabet koşullarında varolma savaşı veren manga, ister istemez farklı kesimlerden okuru yakalamaya çalışmak durumunda kalmış. Çok karakterli, türler arasında gezinen hikâyeciliklerinin en önemli gerekçesi bu olsa gerek. Şunu söylemek yanlış olmayacak, dünya çizgi romanın ana damarını, ilerleyen yıllarda asıl olarak manga (nitelik ve nicelik olarak) belirleyecek, bu aşikâr... Manga’ya gösterdiğim teferruatçı ihtimam Yordam Kitap’tan çıkan Kapital Manga yüzünden.
Çizgi roman, tür olarak serüven edebiyatı içinde kendini vareden, sağ(cı) eğilimleri epeyce güçlü olan bir anlatıdır. Hayata bir Amerikan sanatı olarak başlaması, sosyalist ülkelerin çizgi roman karşıtlığı göstermesi, hakkındaki sağ nitelemesini pekiştirmiştir denebilir. Latin Amerika üretimleri ve diğer ülkelerdeki sayılı istisnaları hariç tutarsak çizgi roman sol siyasetin anlatım aracı olmamıştır. Elbette, popülerliği nedeniyle ilgi çekmiş, resmi ya da sivil örgütlerce kullanılmak istenmiştir. Örneğin hemen her yerde hükümetler, çocukların ilgisinden önce endişelenmiş sonra nasıl manipüle edeceğini, bir “eğitim” aracına dönüştürebileceğini tartışmıştır. Uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye’de çizgi romanın altın çağı sayılabilecek 1955-1975 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı epey toplantı düzenlemiş, çocuklarımızın bu gayri-milli illetten nasıl kurtarılacağını masaya yatırmıştır. Doksanlı yıllardan itibaren de devlet kurumlarımız çeşitli biçimlerde çizgi roman yayıncısı olup, milli (ve hadi diyelim pedagojik) hassasiyetlerle resmi üretimleri teşvik etmişlerdir. Amerikan kaynaklı anti-komünist çizgi romanlar veya Çin’in Kültür Devrimi hakkında çıkardığı çalışmalar aynı paydada hatırlanabilir.
Çizgi romanın sol siyasetin anlatım aracı olamaması ise piyasa koşulları ve geleneksel algılarla ilgili. Fransa’da çıkan Roman BD ve onu izleyen Amerikan Graphic Novel akımı, türü anaakım dışına çıkarmaya çalışan estetik arayışlar olmuşlar, geçmişte çizgi roman olarak düşünülemeyecek pek çok konu ve anlatıya karşı meydan okuyucu bir ilgi göstermişlerdir. Kapital’i temel alarak bir çizgi roman yapılması, üstelik bu uyarlamanın asıl metne sadakat göstermeden esinlenerek oluşturulması, öncelikle bu global akımlardan kaynaklanıyor. Eskiden olsa, Kapital’in sayfaları kapladığı, yazının görseli ezdiği, ideolojik bağlılığın senaryoyu unutturduğu bir resimli kitap çıkardı karşımıza. Bu akımlar, çizgi romanın özniteliklerini belirginleştiren yeni bir dil oluşturmaktan söz ediyorlar ve bunu, geleneksel olana, sinema ya da edebiyata benzemeden yapmaktan yanalar. Şunu da eklemek gerek, Kapital’in çizgi romanı, ancak endüstrisi olan ülkelerde üretilebilir ve global yaygınlık gösterebilirdi, öyle de oldu. Başka ülkelerde olsa, partilerin ve çizgi roman dışı insanların müdahil olacağı, ücretsiz dağıtıma dönüşecek politik bir eylemle nihayetlenebilirdi. Böylesi ürünler, satmayacakları için, “taht sahibinin” makbul gördüğü bahşiş ve icazetle kendini varedebiliyorlar, doğrusu bu da benim ilgimi çekmiyor. Kapital Manga’yı şu yüzden beğendim: Bir hikâyesi var ve feyz aldığı metnin meselesini gözümüze sokmuyor. İyilik ve eşitlikle ilgili derdi olduğunu dramatik bir dille resmediyor. Kareler arası devamlılığı ve kurgusu iyi. Haklı bir ilgi görecek…
[Birgün Pazar, 1.11.2009]
[Birgün Pazar, 1.11.2009]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder