Pazar, Ekim 08, 2017

Son Okuduklarım 20


Dere Tepe Ters, bir Calvino masalı, fikir Calvino hınzırlığında ama vardığı yer ve işleniş bakımından beklentileri yüksek tutmamak da fayda var....Masalı resimleyen Ceccoli de işin hakkını vermiş. Yazarların Yüzünden, Selçuk Demirel'in Milliyet Kitap'ta çıkan işlerinden oluşan bir derleme. Dergi nabzı, her zaman ışıl ışıl iş çıkarmanıza engel bir rutin yaratıyor, o aya göre iş yetiştirmek iyi sonuç alınacağının garantisi olamıyor. İnsomnia Café, Perker'in bana göre en iyi çalışması olabilir, hikaye koyulaşabilir ve uzamalıymış ama o yıllarda bu sorun edilmiyordu. La Douane, ülkemizde de sevilen Ott'un kısacık bir albümü, yazısız ardışıklık ilgimi çekiyor.


Ankara Vukuatı, çok ama çok ilginç bir kitap, dili ve mesafesi tek kelimeyle şaşırtıcı, küçük de olsa bir hikaye çıkarmak istiyorum o zenginlikten. Fırat zaten başarılı bir çalışmaydı ama Gürsoy'un bir yandan tarzını taze tutan bir yandan yenilemeye odaklanan gayreti izlenmesi gereken bir gayret. Sen Surat Okumayı Bilir misin?, bir başka Selçuk Demirel çalışması. Kara Kitap için Resimler alt başlığıyla sunulmuş, Demirel'den çok Orhan Pamuk kitabı olmuş. Alıntılar daha etkileyici demek istiyorum. Beyoğlu'nda Büyülü Geceler, Salah Birsel'in ellili yıllarda Vatan ve Yeni Sabah gazetelerinde çıkan sinema eleştirilerinden oluşuyor. Üniversitede çalıştığım yıllarda epeycesini Birsel'e olan sempatim nedeniyle okumuş ve notlar almıştım. Kitap olarak çıkması o bakımdan beni ayrıca heyecanlandırdı. Tabii şu var, Birsel'in kıvrak ve ironik üslubu bu yazılarda pek görülmüyor, bence dikkat çekici olan onun doymak bilmez merakı, yeniliğe olan açlığı. Onu keşfetmek ve izlemek güzel.


Müller'ın Popülizm Nedir? kitabı yaşadığımız günleri ve global dünyanın hakim dilini anlamak için şahane bir kılavuz. Hem zihin açıcı hem de çok açıklayıcı ve öğretici. Lament of the Lost Moors, galiba dört albümlük bir çizgi roman, henüz ilk ikisini okudum. Rosinski nedeniyle okudum haliyle. Thorgal'dan bildiğimiz entrikacı tutum yine var ama onun gerisinde, arada savruluyor, özdeşleşmeyi kuracak bir gerilim kurulamıyor. Ama çizgiler ve ardışıklık çok başarılı. Küçük Şeyler, çok bilmediğim Avustralyalı bir çizerin yazısız çalışması. Desen Yayınlarından çıkmış, küçük bir çocuğun, dünyaya, okula ve hayata gösteremediği uyumun sancıları anlatılıyor. Çok iyi çizilmiş ama hikaye, çizgiler ölçüsünde güçlü değil gibi geldi bana. Nâbizade Nâzım'ın Zehra'sını kötücül doğası nedeniyle tavsiye üstüne okudum, beklentimi yüksek tuttum galiba, o ölçüde ilginç gelmedi. Bunu bugüne değil yayımlandığı dönemin dili ve edebi tutumlarıyla kıyaslayarak söylüyorum. Hem Fransız romanından etkilenip hem de ahlaken ihtiyatlı olmak...

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails