Çarşamba, Eylül 13, 2017

Tuhaf


Üniversitede ilk karşılaştığım çocuk, bana yekten Leninist olduğunu söylemişti, günlüğüme yazmışım, çok kararlı biri gibi gelmişti. Geçen sosyal medyada gördüm, kendini yogaya vermiş ve anladığım kadarıyla Atatürkçü olmuş, o yıllarda karşıtıydı.

İnsan değişir, yeni şeylerle karşılaşır, yeni şeylerden usanır, eskiye döner, düşüncelerini değiştirir, farkına varır, öğrenir, vazgeçer. Bu değişimi, bizimle aynı fikirde değiller diye azımsamak saçmalıktır.

Beni rahatsız eden, insanın bir şeye inanırken, karşıtlarına karşı gösterdiği şiddet ve tahammülsüzlük.

O çocukla, sonradan sınıf arkadaşı olduk. Beraber oturuyor, kalkıyor, birlikte büyüyorduk. Bir ara nasıl oldu bilmiyorum, bu ateist çocuk Adnan Hocacı oldu, namaza başladı, bizimle konuşmaz oldu. Bizden uzak durması yetmezmiş gibi namaz kılmıyor diye üniversite mezunu annesini bile tokatlamıştı filan... Bu şedit hali çok sürmedi neyse ki, en fazla bir ay kadar sonra tekrar "normale" döndü.

Otuz yıl öncesinden söz ediyorum, Adnan Hoca'yı falan pek bilmiyoruz, işte Nazlı Ilıcak bir röportaj yapmıştı Bulvar'da. Gazete toplatılmış, adam içeri alınmış şu bu...Bildiğimiz tek şey o röportaj. Adamı duymuş değiliz, bir yerde görsek tanımayız. Okulda Harun Yahya kitapları dağıtılıyor filan ama kuşe baskısı dışında ele avuca gelir bir şey değil.

Arkadaşa sormuştum, bak demiştim sen şüphecisin, aklını kullanan, sezgisi olan bir adamsın, nasıl olur da hiç tanımadığın birisini dinleyerek, inandığın şeylerle ilgisi olmayan bir yola girersin. Bana demişti ki, "Çok güzel konuşuyor, etkilendim."

Üstelememiştim ama aklımda yer etmişti. 18 yaşındayım, insan birisinin güzel konuşmasından etkilenerek nasıl hayatını değiştirir aklım almıyor. Merak ediyorum. Bir de ben dinlesem diyorum. Ne anlatabilir, ne söyleyebilir...Ne bu şimdi?

Üzerinden yıllar geçti, Adnan Hoca bir medya starına dönüştü. Neyi nasıl söylediğini hepimiz gördük, duyduk. O kadar sene, büyük bir merak değil ama merak işte, bir insanın ne konuştuğunu merak etmişim. Boşuna etmişim.

Öğrenme, inanma, reddetme ve kabullenme, akletme... Koşullardan, çevremizden, ailemizden, sınıfımızdan, şehrimizden, büyüme hikayelerimizden besleniyor. Tek doğru, tek yanlış yok...Ne desek boş, tuhaf ama böyle...

2 yorum:

güvenlik kamerası dedi ki...

Bloğunuz güzel görünüyor. Sık sık takip etmeye çalışıcam . Başarılar dilerim

delfi dedi ki...

bu düşünme tembelliği denen hastalık yüzünden. kendi düşünce üretemeyen insanlar hep başkasının aklıyla düşünür. ve maalesef çok yaygın bir hastalık bir toplumumuzda. bazılarında öyle bir seviyede ki yaşam tarzlarını bir kişinin iki tatlı sözüne hemen değiltirebilirler bile.

Related Posts with Thumbnails