Kurumuş ekmek, ölmüş bir gökyüzü, çiçeksiz saksı. Marşların,
sızıların, yaraların hikâyesi… Kesik kesik… Bitmeyen gecenin, başsağlığına
gelenlerin, dar sokağa bakan pencerenin, gidip de dönmeyenin uğultusu.
Telef, zifiri karanlığın ağıt romanı. Hep hatırlanan, her cumartesi
hatırlatılan genç ölümler…
Attilâ Şenkon, ayrı ayrı zamanlarda, yan yana duruyor yangınlarla. Gecenin
ortasında kelebek yumuşaklığı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder