Grafik roman yeni bir anlatım biçimi. Çizgi roman, Emanet
Şehir’de anlatılan türden hikâyelerle uğraşmazdı. Edebiyat okurunun ilgisini
çekmek istiyorum, başka türden bir derinliği olan çizgi romanlar olduğu fark
edilirse sevinirim. Onun dışında hayat kısa, beni mutlu edecek hikâyeler
yazmaya çalışıyorum. Pek çok insan, doğrudan edebiyatla uğraşmamı istiyor,
grafik romanla güç ve itibar yitirdiğimi düşünüyor, bunun da farkındayım. Yeni
öğrendim, Paul Auster, Art Spiegelman’in arkadaşıymış ve onun Maus’la yaptığı
işi enerji kaybı olarak görüyormuş mesela. Çevremdeki kimi insanlarla
hemfikirmiş yani, çizgi roman edebiyat kadar saygın değil veya sinema gibi bir
endüstriye dayanmıyor, maddi kazanç getirmiyor. Bunları hesap etmiyorum ama ne
olduğunu, ne getirip götürdüğünü biliyorum. Ben kendi hayallerimin peşinden
koşmayı tercih ediyorum (...) Benim yazılı basında çıkan ilk imzam, bir çizgi
roman senaryosudur. Türkiye’de bir endüstri olsaydı, otuz yıl önce bu işe
girmiştim. Çalışmak zorunda olan biri olduğum için insan hayallerini de
hedeflerini de realiteye göre kuruyor. Dizi ve film senaryosu yazıyorum ama
bana yazmamı teklif etmeseler, yazmazdım. Geçinmeye, tutunmaya çalışırken
bunları düşünemiyorsunuz. Başka şeyler yazıyordum, senaryolarım beğenilince
arkası geldi. Kendimi şanslı sayıyorum, askerdeyken asistanlık sınavına
çağırdılar, kazandım. Çağırmasalardı hiç bir sınava girmez, bir yerde çalışıyor
olurdum ve bu iş kesin olarak yazı-çiziyle ilgili olmazdı, üniversite hiç
olmazdı. Bütün hayatım değişti o sınavla. Çizgi roman hakkında yazdıklarım
olmasa beni o sınava çağırmazlardı. Mutsuz bir öğrenciydim, başarılı değildim,
hayat bana bir şans verdi, mutlu ve başarılı bir öğrenci oldum. On iki sene
üniversitede çalışmak beni çok eğitti (...) çizgi romanın üniversitede reel bir
karşılığı yoktu, bugün bu durum kısmen değişti. Bir katkım olmuş olabilir. O
tarihlerde bu konuda bir şeyler yazıyordum ama o zaman da mühimsenmiyordum,
çalışkan sayılıyordum ama her zaman daha önemli konularda çalışmam
öneriliyordu. Hikâyeler anlatmak isteyen biriyken hikâyeler hakkında yorum
yapan biri olmuştum ama o da Hocalarımın takdirine yetmiyordu diyeyim. Herkes siyasi
tarih çalışmamı istiyordu (...) ailem bana para ve itibar getirecek işlerle
uğraşmamı arzuluyordu. Çizgi romanla uğraşmamı istemediler, sinema okumak
istedim, kabul etmediler. Klasik kontrol etme hikâyesi. Yine yaparsın
diyorlardı, seni rahat ettirecek bir mesleğin olsun. Yoksulluk ve yoksul kalma
korkusu benzeri olmayan bir korku bence. Üniversiteye girince, asistan olunca
biraz rahatladılar. Ben inat ettim, onlar kabul etmek zorunda kaldılar demek
daha doğru. Kızarak anlatmıyorum, engellemeseler, kendimi biliyorum, belki
sebat göstermezdim. İyi tarafından bakıyorum. Tarif edilebilir bir iş
yapmıyorum. Dizi yazmam iyi oldu mesela, televizyonda görünen bir işin yazarıyım,
annemlerin hoşuna gitti. (...) [Türkiye’de çizgi roman üretmek] bir zamanlar para getiriyordu
ama itibar için aynı şeyi söyleyemem. Bakın benim bir şöyle bir kıstasım var.
Uzun yıllar çizgi roman üretmiş ve bununla hayatını idame ettirmiş çizgi
romancılar var, bugün üretmiyorlar, niye anlamıyorum. Bu ülkede epeyce genç ve
yetenekli insan var, onlar da üretmiyorlar, onları da anlamıyorum. Maddi
getirisi olmadığı için üretmiyorlarmış. Oysa romancılar, edebiyatçılar da
yeterince kazanamıyorlar. İnsan üretmezse çıldıracak gibi olur, eksiklik duyar.
Ben o paraya çizmem diyen adama bir şey diyemem, anlarım ama katılamam. İnsanın
hayali, hikâyesi yoksa sürükleniyor demektir. Sürüklenmek de kolay bu
memlekette…Her gün dünya kadar itiş kakış…Olurdu olmazdı geçip gidiyor günler…[Emanet
Şehir] Güzel ve sevdiğim bir hikâye oldu, Berat da iyi çizdi. Emanet Şehir
kafamdaki hikâyelere, yapmak istediklerime yaklaşan bir çalışma oldu. O
bakımdan mutluyum, bana yeni hikâyeler anlatma iştahı verdi (...) Evet. Ben şuna
inanırım, yetenek ve çalışma çok içiçe geçmiş şeylerdir. Her zaman çok
çalışmanız gerekiyor, ancak ve ancak çok çalışan insanlardan yetenekli diye söz
ediyoruz. Berat, bu hikâye için daha önce çalışmadığı kadar çalıştı. Yıllar
geçecek ve bu kitabı, o çalışma günlerini başka türlü bir duyguyla
hatırlayacak. O artık benim kardeşim, yan yana olsak da olmasak da kalbimin bir
parçası onunla olacak. Bir tutkuyu paylaşabilen insanların birlikte
üretebilmesi çok güzeldir…(...) Dumankara bir antoloji, sevdiğim hikâyeler var,
geriye dönüp baktığımda uzun uzun anlatmak istediğim hikâyeler var ama galiba
ben Emanet Şehir’i daha çok seviyorum.
Öteki Sinema için yaptığımız röportajdan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder