Pazar, Haziran 08, 2014

Mutsuz bir öğrenciydim




Grafik roman yeni bir anlatım biçimi. Çizgi roman, Emanet Şehir’de anlatılan türden hikâyelerle uğraşmazdı. Edebiyat okurunun ilgisini çekmek istiyorum, başka türden bir derinliği olan çizgi romanlar olduğu fark edilirse sevinirim. Onun dışında hayat kısa, beni mutlu edecek hikâyeler yazmaya çalışıyorum. Pek çok insan, doğrudan edebiyatla uğraşmamı istiyor, grafik romanla güç ve itibar yitirdiğimi düşünüyor, bunun da farkındayım. Yeni öğrendim, Paul Auster, Art Spiegelman’in arkadaşıymış ve onun Maus’la yaptığı işi enerji kaybı olarak görüyormuş mesela. Çevremdeki kimi insanlarla hemfikirmiş yani, çizgi roman edebiyat kadar saygın değil veya sinema gibi bir endüstriye dayanmıyor, maddi kazanç getirmiyor. Bunları hesap etmiyorum ama ne olduğunu, ne getirip götürdüğünü biliyorum. Ben kendi hayallerimin peşinden koşmayı tercih ediyorum (...) Benim yazılı basında çıkan ilk imzam, bir çizgi roman senaryosudur. Türkiye’de bir endüstri olsaydı, otuz yıl önce bu işe girmiştim. Çalışmak zorunda olan biri olduğum için insan hayallerini de hedeflerini de realiteye göre kuruyor. Dizi ve film senaryosu yazıyorum ama bana yazmamı teklif etmeseler, yazmazdım. Geçinmeye, tutunmaya çalışırken bunları düşünemiyorsunuz. Başka şeyler yazıyordum, senaryolarım beğenilince arkası geldi. Kendimi şanslı sayıyorum, askerdeyken asistanlık sınavına çağırdılar, kazandım. Çağırmasalardı hiç bir sınava girmez, bir yerde çalışıyor olurdum ve bu iş kesin olarak yazı-çiziyle ilgili olmazdı, üniversite hiç olmazdı. Bütün hayatım değişti o sınavla. Çizgi roman hakkında yazdıklarım olmasa beni o sınava çağırmazlardı. Mutsuz bir öğrenciydim, başarılı değildim, hayat bana bir şans verdi, mutlu ve başarılı bir öğrenci oldum. On iki sene üniversitede çalışmak beni çok eğitti (...) çizgi romanın üniversitede reel bir karşılığı yoktu, bugün bu durum kısmen değişti. Bir katkım olmuş olabilir. O tarihlerde bu konuda bir şeyler yazıyordum ama o zaman da mühimsenmiyordum, çalışkan sayılıyordum ama her zaman daha önemli konularda çalışmam öneriliyordu. Hikâyeler anlatmak isteyen biriyken hikâyeler hakkında yorum yapan biri olmuştum ama o da Hocalarımın takdirine yetmiyordu diyeyim. Herkes siyasi tarih çalışmamı istiyordu (...) ailem bana para ve itibar getirecek işlerle uğraşmamı arzuluyordu. Çizgi romanla uğraşmamı istemediler, sinema okumak istedim, kabul etmediler. Klasik kontrol etme hikâyesi. Yine yaparsın diyorlardı, seni rahat ettirecek bir mesleğin olsun. Yoksulluk ve yoksul kalma korkusu benzeri olmayan bir korku bence. Üniversiteye girince, asistan olunca biraz rahatladılar. Ben inat ettim, onlar kabul etmek zorunda kaldılar demek daha doğru. Kızarak anlatmıyorum, engellemeseler, kendimi biliyorum, belki sebat göstermezdim. İyi tarafından bakıyorum. Tarif edilebilir bir iş yapmıyorum. Dizi yazmam iyi oldu mesela, televizyonda görünen bir işin yazarıyım, annemlerin hoşuna gitti. (...) [Türkiye’de çizgi roman üretmek] bir zamanlar para getiriyordu ama itibar için aynı şeyi söyleyemem. Bakın benim bir şöyle bir kıstasım var. Uzun yıllar çizgi roman üretmiş ve bununla hayatını idame ettirmiş çizgi romancılar var, bugün üretmiyorlar, niye anlamıyorum. Bu ülkede epeyce genç ve yetenekli insan var, onlar da üretmiyorlar, onları da anlamıyorum. Maddi getirisi olmadığı için üretmiyorlarmış. Oysa romancılar, edebiyatçılar da yeterince kazanamıyorlar. İnsan üretmezse çıldıracak gibi olur, eksiklik duyar. Ben o paraya çizmem diyen adama bir şey diyemem, anlarım ama katılamam. İnsanın hayali, hikâyesi yoksa sürükleniyor demektir. Sürüklenmek de kolay bu memlekette…Her gün dünya kadar itiş kakış…Olurdu olmazdı geçip gidiyor günler…[Emanet Şehir] Güzel ve sevdiğim bir hikâye oldu, Berat da iyi çizdi. Emanet Şehir kafamdaki hikâyelere, yapmak istediklerime yaklaşan bir çalışma oldu. O bakımdan mutluyum, bana yeni hikâyeler anlatma iştahı verdi (...) Evet. Ben şuna inanırım, yetenek ve çalışma çok içiçe geçmiş şeylerdir. Her zaman çok çalışmanız gerekiyor, ancak ve ancak çok çalışan insanlardan yetenekli diye söz ediyoruz. Berat, bu hikâye için daha önce çalışmadığı kadar çalıştı. Yıllar geçecek ve bu kitabı, o çalışma günlerini başka türlü bir duyguyla hatırlayacak. O artık benim kardeşim, yan yana olsak da olmasak da kalbimin bir parçası onunla olacak. Bir tutkuyu paylaşabilen insanların birlikte üretebilmesi çok güzeldir…(...) Dumankara bir antoloji, sevdiğim hikâyeler var, geriye dönüp baktığımda uzun uzun anlatmak istediğim hikâyeler var ama galiba ben Emanet Şehir’i daha çok seviyorum.

Öteki Sinema için yaptığımız röportajdan

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails