Cumartesi, Haziran 07, 2014

Erkeklik Halleri, Neye Benzerdi Zamanın Sırları...




Cihan Kılıç, ilgi çekici bir çizer. Yakın zamana kadar mizah dergilerinin kalabalık kadroları içinde, galiba ilk kez Fermuar'da görmüştük, tıkış tıkış köşelerden birinde ergenlik halleriyle ilgili espriler, küçük hikâyeler anlatıyordu. Ve Sinem, onun çıkış yaptığı çizgi roman dizisi oldu diyelim. Dergilerde daha fazla sayfa bulursa, daha da iyi işler yapabileceğini gösteriyor; kare istiflemesini, devamlılığı, kurguyu bilerek anlatıyor. Bir üslubu, giderek oturan bir çizgisi var. Ama şurası muhakkak, asıl mahareti, sakin ve esprili dille resmettiği hikâyeciliğinde. Aziz Nesin'den Atilla Atalay'a varıncaya kadar bizim mizah hikayeciliğimiz, finale odaklanan, çelişkiye ve söz komiğine dayanan, Karagözcü bir kontrast anlatan bir içerikle varolur(du). Son çeyrek asırda mizah dergilerimiz önce daha sert ve küfürbaz, sonra daha yumuşak ve naif esprilere yoğunlaştılar. Dergiler, metropole-İstanbul'a sıkıştığından beri Karagözcü aura başkalaştı aslında.

Ve Sinem, bugünün, mizahın naifleşip iyimserleştiği bir dönemin hikayesi. Fonda Umut Sarıkaya eleştirelliğini, Oky'nin İpek&Burak melodramını hissedebiliyorsunuz. Habaset ve huşunet ölçüsünde koyulaşan (bazen tehdide dönüşen) lümpen esprileri LeMan'dan sonra anlatılmaz oldu nerdeyse. Mizah dergileri, ya yeni bir okur yarattılar ya da vardı da, rotayı o okura doğru çevirdiler. Amerikan sitkomlarının, beyazcamdaki Yahudi mizahının esprilerimizi etkilediğini de söylemek gerekiyor. Cihan Kılıç karakterlerinin kendini sakınması, asıl niyetlerini gizlemesi, pozculukları, egoistliklerine rağmen sevimli kalabilmeleri televizyon komedilerinden aşina olduğumuz özellikler. Böylesi bir birikim olmasa, Ve Sinem, o küçük köşede, büyük ihtimal,  dikkat çekemezdi zaten. Hem aşinalık içereceksiniz hem de yeni geleceksiniz insanlara, popülerliğin kuralı bu.

Sinem, hali vakti yerinde, zengince, üniversiteli,  dikkat çekici güzellikte bir tiki-kız. Hoş, adını vermekle birlikte, dizinin asıl kahramanı çeşitli halleriyle erkekler. Sinem, yaşananların merkezinde duran bir arzu odağı. Onu telefonuyla oynarken, oflayıp puflarken, saçma inatlara kapılırken, kendi aleminde darlanıp tasalanırken görüyoruz ama hikâyeyi sürükleyenler başkaları. Bütünüyle cinsel iştaha dayalı marazi bir saplantıyla etrafında dolanan Engin, ablasının nişanlısı. Sinem'in kral dediği, vücutçu, cadde çocuğu Alper, sevgilisi. "Çok yanlış yapılıyor çook" diye dolaşan, vara yoğa diskur çeken, ulusalcı ayarlar veren Bekir, babası. Taşralı geeker havasında, hacker pozlarında abazan bir aşık olan Utku, Engin'in kardeşi. Kültür çöptür diyerek tabu yıkan Kültürel Birikim Analizi ve Toplumsal Hafıza dersini veren, hocası.

Cihan Kılıç, bir kaç meseleyi sahiden iyi kullanıyor. Abartmamayı tercih ediyor mesela, komikleştirmek adına abartıyor bile olsa anlattıkları bize sert ya da vülger gelmiyor. Orta sınıfın anlama ve açıklama tutkusunu da farketmiş. Karakterlerden hiç biri, bilmediğini kabullenmiyor, herkes bir başkasının hata yaptığını düşünüyor, eksikliğini vurguluyor. Abartı karakterlerin eylemlerinden çok diyaloglarında görülüyor. Esasında kimse birbirini dinlemiyor ve herkes, kendi korunaklı hayat odasından konuşuyor. Yaşadığımız hayatta metropolün aynası sosyal medya değil, tam aksine metropol, sosyal medyanın aynası. Mahremin kaybolması veya müstehcenlik, görünür olma tutkusunun altında muğlaklaşmış durumda. İnsanlar, kendilerini varederken, gerçek, doğru ya da beğenilir olanı seçerken, dolaşımdaki medya imgelerini ve yaygınlaşan çoğunluk yargısını modelliyorlar. Sinem, aşkı, ama mutlaka büyük aşkı, sahicilikle veya gerçek hayata uygun olmasıyla  değil medya  romantizmi ve onun ürettiği duygusallık mitleriyle anlamlandırıyor. Sevgilisi Alper, Afroditi'ni bekleyen Adonis olarak kendini tasarlamış biri. Pahalı arabalardan, teknolojiden ve aşkı için ölmekten söz ediyor. Her ikisi de hayran yaratmak için yaşayanlardan. Her ikisi de sahte bir farkındalık haliyle çevrelerine bakıyor, asıl olarak nasıl göründüklerini umursuyorlar. Sadece onlar mı? Engin, sürekli ne büyük tecrübeler yaşadığını anlatmak zorunda hissediyor kendini. Sürekli dizginliyor içinden geçenleri, arzuları yüzünden mutlu olamıyor. Nişanlısı, Engin'in neler çektiğinin farkında bile değil, mağdur edildiğini, haksızlığa uğradığını düşünüyor, hayallerini gerçekleştirememekten şikayetçi. Engin'i görememesinin nedeni kendiyle dolu olması. Gerçekte hiç bir karakter, birbirinin farkında değil. Aşırı rekabetçi bir toplumun içindeler, kaygı, huzursuzluk ve depresyon onları bütünüyle etkiliyor; gözyaşı döküyor, krizlere kapılıyor, nutuklar atıyor, gevezeleşiyor, bir türlü doyamıyor, savruluyorlar.

Ve Sinem'i yeni kılan şey şu: çok değil on yıl önce, mizah dergilerindeki tiplemelerin hayata bakışlarında, kendilerini tanımlama biçimlerinde ironik bir kayıtsızlık vardı, toplumsal ve siyasi sorumluluk hissiyle ilgilenmiyorlardı. Hazcılıkları ve egoları daha önemliydi, duygusallığın her türüne karşı çıkarlardı, siyasetçiler sevilmezdi, az ya da çok apolitiktiler. Yenilik dediğim şeyi buradan başlayarak tanımlamak gerekiyor. Ve Sinem'deki karakterler daha iyi bir hayat istiyorlar, yaşam biçimi üzerinden sürekli siyaset tartışıyorlar. Üstelik bunu herhangi bir meseleyi konuşur gibi yapıyorlar. Yeni olanı yakalamakla ilgileri var, kültürü öyle ya da böyle önemsiyorlar. Orta sınıftan çocuklar hepsi, sınıfsal aidiyet ve ayrıcalıklarını bir biçimde korumak istiyorlar. Bir hayalet gibi gezinen mutsuzluk, belki de en çok buralarda kendini gösteriyor. İşsizlik korkusu, kendini yetersiz hissetmek, sürekli artan rakipler, harcayacak kadar para kazanamamak ve güvensizlik, gündelikliğin bir parçası. Tekinsizlik, tahmin edilemeyecek ölçüde rahatsız edici. Siyasete dahil olan bu yeni öfke, Gezi'de de kendini göstermiş, sokakta patlamıştı. Gündelik dildeki siyasi hararet, dergileri de çizgi romanları da etkiliyor ve etkileyecek gibi görünüyor. Mizah dergileri, sokağı ve zamanı yakalayamazlarsa, vay hallerine! İlginç, komik, dikkatle okunması gereken, zamanın ruhunu taşıyan başarılı bir çizgi roman Ve Sinem. Uzun ömrü olacak.

Radikal Kitap, 6.6.2014
Yazı, "Zamanın Ruhunu Sinem" başlığıyla yayınlandı.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails