Uygarlık tarihi nasıl anlatılır? Genellikle insanın
başarılarına bakarak bunu yaparız. Bir Van Gogh resmi, sfensk, Aztek takvimi ya
da Süleymaniye'deki bir ayrıntı hakkında uzun uzadıya derli toplu bir hikâyeye dayanarak
konuşabiliriz. Tarih yaşananlar değil yaşananların yazımıdır. Tarihin
olabilmesi için bir yazıcıya (hikâyeye) ihtiyaç duyarız. History/story bağını
düşünün. Tarihçiler bize bir hikâye anlatırlar, elbette bir şeylere bakar,
inceler ve bunları bir disiplin içinde bütünleştirirler. Seyreltir ve seçerler,
bir ayrıntıyı diğerinin önüne çıkarırlar. Arşivler, maddi buluntular,
tanıklıklar, efsaneler, türküler, masallar, resimler ve diğer "konuşkan
şeylerden" faydalanırlar...
Malum, tarih sadece arşivlere bakılarak yazılamaz. Kaldı
ki bazen bir dönemi konuşmak, "belge" olmadığı için neredeyse imkânsızdır.
Örneğin Anadolu Selçuklularını konuşabilmek için elimizdeki kaynaklar kıttır,
başta menakıbnameler olmak üzere mesel ve hikâyelere başvururuz. Çıkarsamalar yaparız. Beyoğlubey, neden onu
böyle dedi, neden ağladı, neden korktu, neden konuşmadı da savaşmaya kalktı?
Anlatılar ister istemez dönemlerinin ruhunu yansıtırlar. Büyük anlatılarsa
kolektif hafızada yer tutarak sonraki dönemlere kalırlar. İyilik ve kötülük
hakkında konuşurlar, vicdana seslenirler, akıl verirler ve hayatı tanzim edecek
normatif ilkeler inşa ederler. Gılgamış destanı, Homeros ya da bir Çin efsanesi
sadece edebiyatın (ya da doğdukları toprağın) değil tarihin ve büyük uygarlık
kanonunun bir parçasıdır.
Grafik Kanon, bu önemli kanonik anlatıları çizgi roman
olarak biraraya getiren kallavi bir antoloji. Üç cilt halinde yayınlanacak
çalışmanın ilk cildinde Gılgamış'tan de Laclos'un Tehlikeli İlişkileri'ne
varıncaya kadar çeşitlenen kronolojik bir seçme yapılmış. Seçilen anlatıların
bir kısmı daha önce yayınlanmış çizgi romanlardan iktibas edilmiş, çoğunluğu
ise bu albüm için özel olarak üretilmiş. Oldukça iddialı bir çalışma. Bildiğim
kadarıyla bu kapsamda ve edebiyata dayanan bir çizgi roman antolojisi hiç
yapılmadı. El hak, heyecan verici bir çoğulluğa sahip. Uygarlık tarihiyle
ilgili benzeri kitaplarda evrensel olanın Batı Uygarlığı, yerel olanın ise
diğer toplulukların kültürü olduğu iddiası vardır, bu ve benzeri yönsemeler
Avrupa merkezcilik olarak eleştirilir. Grafik Kanon, böylesi bir körlüğe o
şiddette kapılmamış, az bilinen anlatılara dahi yönelmiş. Takdire şayan bir
editörlük çalışması olmuş, Türkçe baskı için yayınevi, Mevlana'yı bu cilde
dahil etmiş ve Öğünç Ersöz'e iki sayfalık bir illüstrasyon yaptırılmış. Anladığım
kadarıyla, sonraki iki ciltte yerli katkıları sürdürecek, artıracaklar.
Yeri gelmişken kitaptaki illüstrasyon nitelemesi hakkında
bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bölüm başlarında çizerler ekseriyetle illüstrasyon
/ uyarlama ibaresiyle bir arada takdim ediliyor: İllüstrasyon Crumb gibi... Ersöz'ün
yaptığı illüstrasyon da diğerleri pek öyle değil işte. Kuzey Amerika'da
mainstream çizgi roman anlayışının dışında duran herşeye grafik roman demek
gibi yanlış ve abartılı bir eğilim var. O kadar geniş bir kullanım alanı oldu
ki Amerikalı olmayan her yabancı çizgi roman, örneğin Japon mangaları bile
grafik roman etiketiyle değerlendirilebiliyor. Bu sizin bildiğiniz anlamda bir
comics değil demek istiyorlar. Son çeyrek asırda, yaptıklarının komik,
eğlencelik ya da ticari olmadığını belirtmek için çeşitli adlandırmalar yaptılar,
içlerinden biri, grafik roman yaygınlık kazandı. Grafik Kanon'daki grafik
tamlaması ya da illüstrasyon vurgusu da "başka birşey yapıyoruz" iştah
ve ısrarından. Uyarlamalara teknik olarak baktığımızda illüstrasyon değiller,
kareler arası ardışık ilkesine dayanan çizgi roman bunlar. İllüstrasyonu başka
türlü tercüme etmek gerekiyormuş. 1960'lı yıllarda ilk eserlerini veren çizgi
roman üreticilerimiz, çizer nitelemesini sevmez kendilerinden ressam diye
bahsedilmesini isterdi. Ressam sanatı, çizerse çiziktirmeyi ve özensizliği
çağrıştırıyordu onlara. Bugün mizah dergilerinde kendisine karikatürist
denmesini istemeyen çizgi romancı olduğunu ısrarla belirten üreticilerimiz de
var. Adlandırmalar elbette subjektiftir ve farklılaşabilir ama aslolan gündelik
dildeki yaygın kullanımdır, hele ki bu kullanım doğruysa. İllüstrasyon yerine
çizen-çizgi romana uyarlayan ya da illustrated by'dan yola çıkarak resimleyen
denmeliydi bence.
Seçkiye dönersek, bu tür çalışmalarda uyarlamaların (işin
metin kısmının) hassaten senaristlere devredilmesinin daha doğru bir yöntem olduğuna
inanıyorum. Görselliğin dengelenmesi ve ortak bir dil tutturulması adına
böylesi bir tercihte bulunabilirmiş. Bazı metinlerde yazı o denli ağırlıklı
olmuş ki keşke olduğu gibi kalsaymış, neden çizgi romana uyarlanmış diyesi geliyor
insanın. Öte yandan metinlerin girişinde yazılan enformatik metinler açıklayıcı
nitelikte, rahatlatıcı ve isabetli olmuş. Seçmedeki çizerlerin ortak
sayılabilecek bir karakteristiği var, kimi çizgileri beğenmemek mümkün ama
hemen hepsi anaakım dışından çizgi romancılar. Rick Geary, Crumb, Rudahl,
Gregory ya da Kuper gibi underground akımdan gelen auteurlar, Eisner gibi
ayrıksı isimler seçilmiş, onların işlerinden iktibaslar yapılmış. Arp, Duke,
Dunlavey, Greenberg, Hinds veya Farritor gibi alternatif çizgi romanlardan
tanıdığımız isimlere yer verilmiş. Fanzin çıkaran ya da internette üretim yapan
isimler de bulunmuş. Hatırı sayılır yoğunlukta bir yazışma-mektup trafiği olmuştur.
Metnin hacim ve çeşitliğiyle ilgili bir başka zorluk, sanıyorum Türkçe çeviride
yaşanmıştır. Dil ve anlatım biçimleri birbirinden farklı metinler için genç
olduklarını tahmin ettiğim epeyce çevirmen çalışmış. Herkes için külfetli bir iş,
hele yeni bir yayınevi için. Bence bu zorluğun altından kalkabilmişler. Grafik
Kanon, Uygarlık Tarihi derslerinde okutulabilecek kıvam ve derinlikte bir
antoloji.
Radikal Kitap, 23.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder