![]() |
Yakınlarda döneme uygun bir versiyonunu duydum. İddiaya göre bankalar, telefonunun şarjını sürekli unutan, yüzde beşin altında dolaşan insanlara kredi önermiyormuş. Ankara ağzıyla söylersek, “kendine hayrı yok” diye düşünüp borç vermiyorlarmış. “Haydaa” diyebilirsiniz; bunu nasıl bildiklerini az çok tahmin etseniz bile, “olur mu ya, abartıyorlar” diye de tereddüt edebilirsiniz. Yemeğe tuz atma örneğini bu yüzden başa koydum. Kapitalizm, kendi çıkarı için erişebildiği her veriyi kullanmak istiyor ve bu konuda sürekli kendini geliştiriyor. “Veri sömürgeciliği” dediğimiz şey tam burada devreye giriyor.
Klasik sömürgecilikte şirketler ve imparatorluklar uzak coğrafyalara gidip toprak, maden, emek “çıkarır” ve sömürürdü. Bugün aynı mantık, zamanımız, dikkatimizi ve ilişkilerimiz üzerinde işliyor. “Bedava” kullandığımız uygulamalar; attığımız her adımı, yaptığımız her beğeniyi, her harcamamızı, sağlık verilerimizi, konumumuzu, sosyal çevremizi toplayıp işliyor; sonra da bu veriyi davranışlarımızı tahmin etmek, yönlendirmek ve satılabilir ürünlere dönüştürmek için kullanıyor.
“Veriyi kim topluyor, nerede depoluyor, hangi hukuki rejime tabi, kim denetliyor, kim bundan ekonomik ve siyasal güç devşiriyor?” diye sorduğumuzda karşımıza “platformlaşma” ya da “platform kapitalizmi” çıkıyor. Ekonominin ve gündelik hayatın giderek aracılık yapan dijital platformlar üzerinden örgütlendiğini hatırlayın. Sadece telefonunuzdaki uygulama listesine şöyle bir bakmanız yeterli.
Artık arabayı, oteli, yemeği, diziyi, sevgiliyi, haberi, iş ilanını doğrudan değil; araya giren bir uygulamanın kendi kuralları, algoritmaları ve komisyon oranları üzerinden buluyoruz. Platform, bir yandan piyasayı “düzenleyen” taraf gibi davranıyor (puan vermemizi ve yorum yapmamızı istiyor, bize algoritmik sıralamalar sunuyor); diğer yandan o piyasadan kira toplayan görünmez bir arazi sahibi gibi sürekli pay alıyor.
Platform kapitalizmi, başka bir deyişle veri sömürgeciliğinin kurumsal motoru olmuş durumda. Elde edilen veriyi ekonominin merkezine yerleştiriyor, bunun etrafında yeni tekel biçimleri inşa ediyor ve tümünü de “doğal” bir dijital ilerleme gibi paketliyor.
Toprak, maden, emek derken kapitalizm, geçmişte handiyse hiç ilgilenmediği kişisel deneyim, dikkat ve ilişkilere bu yüzden bu kadar hevesle yöneliyor. Artık yemeğe tuz atıp atmadığımızı görmek için kimsenin bizi yemeğe çıkarmasına gerek yok; telefondaki şarj yüzdesi, uygulamada geçirdiğimiz süre, kaydırdığımız ekranlar fazlasıyla iş görüyor.
![]() |


1 yorum:
Yıllarca bankacılık yaptım, tek baktığımız hesabındaki parayla taksitlerini ödeyip ödeyemeyeceği ve işi gücüydü. Değişmiş demek. Birde meslek grupları arasına ekran ünlüsü olmak da girmiş diyorlar ama emin değilim:)
Yorum Gönder