Pazar, Şubat 09, 2025

Helal Olsun!

Geçtiğimiz günlerde özür dilemek üzerine yazmıştım. Asıl meselem o değildi belki ama bizde güçlü bir özür geleneği olmadığını düşündüğümü belirtmiştim. Bu yazıya gelen tepkilerde haklı olarak “helalleşme” hatırlatıldı. Helalleşmeyi bir tür özür dileme saymak mümkün ama ahlaki ve dinsel vurgularıyla farklı bir yerde duruyor. Dahası, özrün temelini oluşturan pişmanlığı içermiyor gibi. En azından bana bağlamları farklı geliyor.

Biliyorsunuz, genellikle ölüm döşeğinde, ayrılık ya da vedalaşma anlarında helallik istenir. “Hakkını helal et” diyen kişi, geçmişin hesaplarını kapatmak ister. “Üç günlük dünya” deriz, “gelip geçiyoruz, büyütmeyelim, uzatmadan kavilleşelim” denir. Özür ise daha farklıdır; pişmanlıkla gelir, kabullenmeyle başlar, olmuş bitmiş bir hatanın itirafıdır.

Helalleşme, İslam ve Doğu toplumlarına özgü, özür dilemekse evrensel bir anlam taşıyor gibi geliyor bana. Galiba bu yüzden içinde yaşadığımız kültürel yarılmanın bir sonucu olarak, sağcılarımız pek özür dilemiyor, her defasında helallik istiyor. Özür ve helallik aynı cümle içinde pek yan yana gelmiyor. “Bir haksızlık yaptıysam özür dilerim, hakkını helal et” dendiğini duymamışsınızdır. Sanki bunun yerine, “Kusura bakma…” ile başlayan cümleler geliyor; “hakkın geçtiyse affet”, “bilmeden bir kusur ettiysem bağışla”… Cevaplar da duruma özgüdür: “Helal olsun”, “lafı bile olmaz”, “başım üstüne”… Sonunda tokalaşılır, sarılınır, erkeklerse omuzları mutlaka patpatlar.

Birine “hakkını helal et” dediğinde, insanların mırın kırın ettiğini “etmiyorum” dediğini duymadım. Özellikle cenaze namazlarında… İmamın “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sorduğu anlarda bu yaşıma kadar bir aksini görmedim. Çocukken, merhum ya da merhumenin tabuttan mücella bir duman gibi yükselip cemaate, muvahhiş bir edayla “Benden yana hakkınız varsa helal edin” dediğini hayal ederdim. Haliyle korkardım o hayalimden. Sonra “Helal olsun” diyenleri düşünüp kendi kendime gülerdim: İsterse demesinler…

Bu korku kadimdir ve hep vardır. Ölmeden, öbür dünyaya geçmeden günahlardan arınmak istiyoruz. Kul hakkı yemek büyük günah çünkü; helallik alınmadığı sürece Allah’ın da o hakkı affetmeyeceğine inanıyoruz. İnsanlar bu yüzden helallik istiyor, titriyor-çırpınıyor.

Aslında bu korku sadece İslam’a özgü değil. Bütün dinlerde, hatta yükselen yeni dinsel öğretilerde bile benzer bir endişe düzlemi var. Bu dünyayı iyi yaşamayan, suçlu ya da borçlu olanlar, bir sonraki hayatta cezalandırılırlar. İyi ve kötü eylemlerimizin bizi aşan bir hesabı olduğuna inanıyoruz, ya da bunun bir versiyonuna inanıyoruz.

Hazreti Adem, cennetten kovulduğunda kabahatliydi. O da af dilemek, özür dilemek istiyordu. "Vicdan, dinden önce vardı" derler ya… İşte o hikâye de ta buralarda başlıyor.  

1 yorum:

Recep Altun dedi ki...

Merhabalar.
Yazınızı okudum. Özür dileme ayrı, hakkı helal etme apayrı şeyler. Sizin de yazınızda belirttiğiniz gibi, ne kadar zor geliyorsa, bir türlü doğrudan "özür dilerim" diyemiyorlar. "Kusuruma bakma, affola, bağışla," vs. gibi kavramlarla geçiştiriyorlar. Oysa, özür dilemek bir erdemliktir. Özür dileyen küçülmez, büyür.

Ben bir cenaze namazında bu helallik işinde değişik bir durumla karşılaştım. Memleketimdeydim. Ağabeyi ölen küçük kardeş, ağabeyinin cenaze namazını kılmak üzere saftaki yerini almış, cemaatle birlikte imamın camiden çıkıp namazı kıldırmasını bekliyor. İmam yerini aldıktan sonra, cenaze namazı kılınıyor. Arkasından imam cemaate yüzünü dönerek "Ahirete intikal etmiş bulunan bu kardeşinize dünyalık ve ahiretlik haklarınızı helal eder misiniz?" diye soruyor ve hemen saftaki küçük kardeş yüksek bir sesle "ben hakkımı helal etmiyorum" diyor. Cemaat ve imam bu duruma şaşırıyor ve kimse bir şey diyemiyor. İmam konuyu burada cenaze önünde uzatmamak için kısa bir duadan sonra mevtaya fatiha okunmak üzere "el-fatiha" diyor ve cenaze sırtlanıp, ahiret yolculuğuna çıkarılıyor.
Küçük kardeş burada hakkını helal etmediğini söyleyerek, orada hazır bulunan cemaate ve diğer akrabalarına ağabeyinin kul hakkıyla gittiğini ilan ediyor. Bir diğer konu ise, küçük kardeş ağabeyinin kendisine kul hakkı ile borçlu olduğunu ve hakkını helal etmediğini, orada bulunan cemaatin şahitliğinde tescillemiş oluyor.
Bizim memleketimizde cenaze namazlarında bu helallik konusunda böyle durumlar birkaç kez yaşanmış. Ama ben birine şahit olmuştum.
Selam ve saygılarımla.

Related Posts with Thumbnails