Öncelikle
kitabınızın başlığını biraz açabilir misiniz? Erotik ve milliyetçi bir ikon
olarak Karaoğlan’ı biraz anlatabilir misiniz?
2002 tarihli eski bir kitabımdan söz ediyoruz. O tarihte iki kitap yazmayı
düşünüyordum. Çizgi roman üreticileri başka sanat dallarında olduğu gibi
eleştiri müessesesine alışkın değiller. İkinci kitabı yazmaktan o sebeple
vazgeçtim. İkinci kitap Abdülcanbaz'la ilgili olacaktı. Onun adının da Ulusalcı
ve Erotik Bir İkon olmasını tasarlamıştım. Birlikte düşünülmüşlerdi. Her iki
çizgi roman da bizim uzun ömürlü popüler kültür ürünlerimizden. Hikaye
yapıları, öncelikleri ve siyasetle ilişkileri birbirinden farklıydı. Karaoğlan,
erotizmiyle öne çıkan aksiyona dayalı bir serüven çizgi romanıdır. Gazete okuru
hesap edilerek üretildiği için yetişkinlere yöneliktir. Cinsellik, şiddet ve
siyaset bakımından çocukların okuyabileceği bir anlatı değildir. Siyasetle
ilişkisi esasen dolaylıdır, ilk anda Türklük üzerinden milliyetçilik yaptığı
söylenebilir ama vurgu bu her zaman belirgin değildir. Orta-Asyacı
bir milliyetçiliği vardır, radikal sağla ilişkisi erotizmi nedeniyle
mesafelidir. Dinin hiç bir
zaman anlatıda ağırlıklı bir yeri olmamıştır. Dizinin yaratıcısı Suat Yalaz,
1932 doğumlu. Onun eğitim aldığı yıllarda resmi ideolojide Osmanlı, cumhuriyetle
karşıtlık içinde kurgulandığından olmalı, Osmanlı'yla neredeyse hiç
ilgilenmemiştir. Karaoğlan'da bilerek ve isteyerek Müslümanlık öncesi evreye yöneliyor... Başka bir tarih anlatmak istemiş, tabii
ki bu bir iddia. İşin esasına bakarsak Karaoğlan tarih-dışı bir fantezidir. Tarih bir arka plandır. Tarih
bir ahlâkî kategori olarak ele alınır,
geçmişin bugünden daha iyi ya da bugünün geçmişten daha kötü olduğu gibi bir
ahlâkî argüman vardır. İlk
Türkler, hayalî bir evrende yarı-mistik karakter özellikleriyle anlatılır, geçmişin iyi ve temiz olmasının nedeni
olarak gösterilirler. Özetle Karaoğlan, yetişkin erkekler için üretilen, hamasî bir söylemi olan ve erotik özellikler
taşıyan tarihî konulu bir
çizgi roman. En parlak
dönemlerini altmışlı yıllarda yaşıyor sonra anlatı olarak eskiyor, sürekli o
dönemi hatırlatarak devamlılık sağlamaya çalışıyor. 1988 yılından bu yana da
üretilmiyor.
Türk çizgi
romanındaki milliyetçi öğeleri nasıl yorumlamak gerek?
Kaptan Amerika tiplemesini düşünün, emperyalizmin simgelerinden sayılır.
Oysa sadece Kuzey Amerika pazarı için üretilmiş yerel bir tiplemedir. Hemen her
ülkede benzer nitelikte anlatılar var, kabul etmemek mümkün, katılmazsınız ama
anlarsınız. Karaoğlan ya da farklı çizgi romanlarımız milliyetçiliği vulgarize
ederek kendilerine popülerlik sağlamaya çalışırlar. Bunun ticari bir karşılığı
var. Karaoğlan filminin afişini gördüm, Türk Efsanesi vurgusu yapılmış. Efsane
vurgusunu hep olumlu tarafından görüyoruz, halbuki efsane gerçek olmayan
asılsız söz anlamına da gelir. Türk Efsanesini Türk Palavrası olarak da
okuyabiliriz. Rencide edici bir ima gibi gelmesin. Mesafeli bakmak adına
söylüyorum bunları. Burada bir hayal satılıyor. Üstelik bizim çizgi romanlarımız
batıdaki benzerlerinin aksine çocuklar için üretilmemiştir. Erotizm her zaman
ön plandadır. Çizgi roman kahramanlarımız yabancı prenseslerle filan cinsel
ilişkiye girip onları da fethederler. Kaptan Amerika'nın böyle bir tarzı yok
mesela. Derslerde Fransız bayrağı önünde selam duran bir Cezayir askeri
fotoğrafını öğrencilerden yorumlamasını isterim. Sömürgecilik, emperyalizm vs
içeren eleştirel yorumlar gelir. Ardından bu bayrak, Fransız bayrağı yerine Türk
bayrağı olsaydı ne derdiniz diye sorarım, hiç şaşmaz, 'gurur duyardık' gibi
cevaplar verilir. Fetih 1453 filmini düşünün, bu kadar seyirciyi kim
bekliyordu? Demek ki ihtiyacımız varmış...
Türk çizgi
romanında en fazla kadınla sevişen karakterin Karaoğlan olduğunu belirtmişsiniz.
Öykülerdeki bu erotizm tamamen satış amaçlı mıydı?
Türkiye’de yayınlanan yerli ya da yabancı tüm çizgi romanlar içinde
cinsel ilişkinin en fazla resmedildiği anlatı, Karaoğlan.
Bunun ticari gerekçeleri mutlaka var ama Suat Yalaz'ın bu tür hikayeler anlatmayı
sevdiği de aşikar. Yurt dışında mahlas kullanarak epeyce yıl erotik çizgi
romanlar çizdi örneğin. Şöyle söyleyeyim, kimilerinin Türkçede yayınlanma
ihtimali yok...
Karaoğlan’ın biraz
çıkışından bahsedebilir misiniz? Dönemi itibariyle nasıl bir okuma yapılabilir?
27 Mayıs
sonrasında, ilk kez 1962'de yayınlanıyor. Öncesi var: dizi, asıl olarak 1959
yılında Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun yazdığı senaryolara dayanarak Kaan adıyla
başlıyor. Kozanoğlu, yönetimle anlaşmazlığa düşüp gazeteden ayrılıyor, Yalaz da
yeni bir tiple ama Kozanoğlu dünyasını modellemeyi sürdürerek Karaoğlan'a
başlıyor. Altmışlı yıllarda tarihi çizgi romanlarımızın en önemlileri
yayınlanır. Elbette tesadüf değil. Matbaa teknolojisi yenilendiği, gazeteler
yurt sathında dağıtılır olduğu için satışlar yüzbinleri aşıyor. Telifler çok
yükselince üretim bir kaç misli artıyor. Bu işin ekonomik tarafı. 27 Mayıs
sonrasında asıl milliyetçilik yükseliyor. Kurtuluş Savaşı temalı romanlar en
çok bu dönemde yazılıyor örneğin. Başka bir bağlam var o da sansürle ilişkili.
Yeni anayasa, yeni bir kültürel iklim getiriyor ve erotik yayınlar bir artış
gösteriyor. Tarihî çizgi
romanlar, bu gevşeklikten de faydalanıyorlar, dönemin en önemli erotik anlatıları olarak gösterilebilirler. Masum, vahşi, bakire ya da
‘fahişe’ yabancı kadın, ‘erkek-Türk’ tarafından ‘ehlileştiriliyor’ ve ‘fethediliyor’ bu çizgi romanlarda. Böylelikle batı,
kadınlarla özdeşleştiriliyor ki, bu da bir ‘cepheyle’ karşılaşmayı tamamen
bireysel bir ilişkiye indirgemek demek.
Milliyetçilikle ve emperyal arzularla burada da yüzleşiyoruz. Karaoğlan neden
erotikti neden milliyetçiydi, neden o dönem popüler oldu sorularını birarada
düşünmek gerek.
Bir çizgi roman
uyarlaması olarak baktığınızda filmleri nasıl buluyorsunuz?
Ben 1965
tarihli ilk filmi, Altay'dan Gelen Yiğit'i başarılı buluyorum. Altmışlı
yıllarda bir filmin maliyeti 15-20 bin dolar arasında değişiyor. İlk filmde
göze alınmış fazla maliyet riski dışında hissedilir bir heyecan var. Filmin
hikayesi de güzel bir serüvene dayanır, özgün demiyorum ama memleket
sinemasında iyi anlatılmış aksiyonlardan biridir. İlk film, kendi türünde iyi
de iş yapıyor. Sonrası kötü: kalite de hasılat da giderek düşüyor. Yedi filmlik
sonu iflasla biten bir sinema denemesi denebilir buna. Öte yandan o yıllardaki
sinema aşkını ve paylaşılan tutkuyu düşünün. Bugün bölüm başına 600-700 bin
dolar alan tarihi kostüme diziler var.
NTVMSNBC Sinema Dergisi | Yer Gösterici, Ocak 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder