Cuma, Şubat 08, 2013

Milliyetçi ve Erotik Bir İkon Olarak Karaoğlan




Öncelikle kitabınızın başlığını biraz açabilir misiniz? Erotik ve milliyetçi bir ikon olarak Karaoğlan’ı biraz anlatabilir misiniz? 

2002 tarihli eski bir kitabımdan söz ediyoruz. O tarihte iki kitap yazmayı düşünüyordum. Çizgi roman üreticileri başka sanat dallarında olduğu gibi eleştiri müessesesine alışkın değiller. İkinci kitabı yazmaktan o sebeple vazgeçtim. İkinci kitap Abdülcanbaz'la ilgili olacaktı. Onun adının da Ulusalcı ve Erotik Bir İkon olmasını tasarlamıştım. Birlikte düşünülmüşlerdi. Her iki çizgi roman da bizim uzun ömürlü popüler kültür ürünlerimizden. Hikaye yapıları, öncelikleri ve siyasetle ilişkileri birbirinden farklıydı. Karaoğlan, erotizmiyle öne çıkan aksiyona dayalı bir serüven çizgi romanıdır. Gazete okuru hesap edilerek üretildiği için yetişkinlere yöneliktir. Cinsellik, şiddet ve siyaset bakımından çocukların okuyabileceği bir anlatı değildir. Siyasetle ilişkisi esasen dolaylıdır, ilk anda Türklük üzerinden milliyetçilik yaptığı söylenebilir ama vurgu bu her zaman belirgin değildir. Orta-Asyacı bir milliyetçiliği vardır, radikal sağla ilişkisi erotizmi nedeniyle mesafelidir. Dinin hiç bir zaman anlatıda ağırlıklı bir yeri olmamıştır. Dizinin yaratıcısı Suat Yalaz, 1932 doğumlu. Onun eğitim aldığı yıllarda resmi ideolojide Osmanlı, cumhuriyetle karşıtlık içinde kurgulandığından olmalı, Osmanlı'yla neredeyse hiç ilgilenmemiştir. Karaoğlan'da bilerek ve isteyerek Müslümanlık öncesi evreye yöneliyor... Başka bir tarih anlatmak istemiş, tabii ki bu bir iddia. İşin esasına bakarsak Karaoğlan tarih-dışı bir fantezidir. Tarih bir arka plandır. Tarih bir ahlâkî kategori olarak ele alınır, geçmişin bugünden daha iyi ya da bugünün geçmişten daha kötü olduğu gibi bir ahlâkî argüman vardır. İlk Türkler, hayalî bir evrende yarı-mistik karakter özellikleriyle anlatılır, geçmişin iyi ve temiz olmasının nedeni olarak gösterilirler. Özetle Karaoğlan, yetişkin erkekler için üretilen, hamasî bir söylemi olan ve erotik özellikler taşıyan tarihî konulu bir çizgi roman. En parlak dönemlerini altmışlı yıllarda yaşıyor sonra anlatı olarak eskiyor, sürekli o dönemi hatırlatarak devamlılık sağlamaya çalışıyor. 1988 yılından bu yana da üretilmiyor.


Türk çizgi romanındaki milliyetçi öğeleri nasıl yorumlamak gerek? 

Kaptan Amerika tiplemesini düşünün, emperyalizmin simgelerinden sayılır. Oysa sadece Kuzey Amerika pazarı için üretilmiş yerel bir tiplemedir. Hemen her ülkede benzer nitelikte anlatılar var, kabul etmemek mümkün, katılmazsınız ama anlarsınız. Karaoğlan ya da farklı çizgi romanlarımız milliyetçiliği vulgarize ederek kendilerine popülerlik sağlamaya çalışırlar. Bunun ticari bir karşılığı var. Karaoğlan filminin afişini gördüm, Türk Efsanesi vurgusu yapılmış. Efsane vurgusunu hep olumlu tarafından görüyoruz, halbuki efsane gerçek olmayan asılsız söz anlamına da gelir. Türk Efsanesini Türk Palavrası olarak da okuyabiliriz. Rencide edici bir ima gibi gelmesin. Mesafeli bakmak adına söylüyorum bunları. Burada bir hayal satılıyor. Üstelik bizim çizgi romanlarımız batıdaki benzerlerinin aksine çocuklar için üretilmemiştir. Erotizm her zaman ön plandadır. Çizgi roman kahramanlarımız yabancı prenseslerle filan cinsel ilişkiye girip onları da fethederler. Kaptan Amerika'nın böyle bir tarzı yok mesela. Derslerde Fransız bayrağı önünde selam duran bir Cezayir askeri fotoğrafını öğrencilerden yorumlamasını isterim. Sömürgecilik, emperyalizm vs içeren eleştirel yorumlar gelir. Ardından bu bayrak, Fransız bayrağı yerine Türk bayrağı olsaydı ne derdiniz diye sorarım, hiç şaşmaz, 'gurur duyardık' gibi cevaplar verilir. Fetih 1453 filmini düşünün, bu kadar seyirciyi kim bekliyordu? Demek ki ihtiyacımız varmış...


Türk çizgi romanında en fazla kadınla sevişen karakterin Karaoğlan olduğunu belirtmişsiniz. Öykülerdeki bu erotizm tamamen satış amaçlı mıydı? 

Türkiye’de yayınlanan yerli ya da yabancı tüm çizgi romanlar içinde cinsel ilişkinin en fazla resmedildiği anlatı, Karaoğlan. Bunun ticari gerekçeleri mutlaka var ama Suat Yalaz'ın bu tür hikayeler anlatmayı sevdiği de aşikar. Yurt dışında mahlas kullanarak epeyce yıl erotik çizgi romanlar çizdi örneğin. Şöyle söyleyeyim, kimilerinin Türkçede yayınlanma ihtimali yok...

Karaoğlan’ın biraz çıkışından bahsedebilir misiniz? Dönemi itibariyle nasıl bir okuma yapılabilir? 

27 Mayıs sonrasında, ilk kez 1962'de yayınlanıyor. Öncesi var: dizi, asıl olarak 1959 yılında Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun yazdığı senaryolara dayanarak Kaan adıyla başlıyor. Kozanoğlu, yönetimle anlaşmazlığa düşüp gazeteden ayrılıyor, Yalaz da yeni bir tiple ama Kozanoğlu dünyasını modellemeyi sürdürerek Karaoğlan'a başlıyor. Altmışlı yıllarda tarihi çizgi romanlarımızın en önemlileri yayınlanır. Elbette tesadüf değil. Matbaa teknolojisi yenilendiği, gazeteler yurt sathında dağıtılır olduğu için satışlar yüzbinleri aşıyor. Telifler çok yükselince üretim bir kaç misli artıyor. Bu işin ekonomik tarafı. 27 Mayıs sonrasında asıl milliyetçilik yükseliyor. Kurtuluş Savaşı temalı romanlar en çok bu dönemde yazılıyor örneğin. Başka bir bağlam var o da sansürle ilişkili. Yeni anayasa, yeni bir kültürel iklim getiriyor ve erotik yayınlar bir artış gösteriyor. Tarihî çizgi romanlar, bu gevşeklikten de faydalanıyorlar, dönemin en önemli erotik anlatıları olarak gösterilebilirler. Masum, vahşi, bakire ya da ‘fahişe’ yabancı kadın, ‘erkek-Türk’ tarafından ‘ehlileştiriliyor’ ve ‘fethediliyor’ bu çizgi romanlarda. Böylelikle batı, kadınlarla özdeşleştiriliyor ki, bu da bir ‘cepheyle’ karşılaşmayı tamamen bireysel bir ilişkiye indirgemek demek. Milliyetçilikle ve emperyal arzularla burada da yüzleşiyoruz. Karaoğlan neden erotikti neden milliyetçiydi, neden o dönem popüler oldu sorularını birarada düşünmek gerek.

Bir çizgi roman uyarlaması olarak baktığınızda filmleri nasıl buluyorsunuz?

Ben 1965 tarihli ilk filmi, Altay'dan Gelen Yiğit'i başarılı buluyorum. Altmışlı yıllarda bir filmin maliyeti 15-20 bin dolar arasında değişiyor. İlk filmde göze alınmış fazla maliyet riski dışında hissedilir bir heyecan var. Filmin hikayesi de güzel bir serüvene dayanır, özgün demiyorum ama memleket sinemasında iyi anlatılmış aksiyonlardan biridir. İlk film, kendi türünde iyi de iş yapıyor. Sonrası kötü: kalite de hasılat da giderek düşüyor. Yedi filmlik sonu iflasla biten bir sinema denemesi denebilir buna. Öte yandan o yıllardaki sinema aşkını ve paylaşılan tutkuyu düşünün. Bugün bölüm başına 600-700 bin dolar alan tarihi kostüme diziler var. 

NTVMSNBC Sinema Dergisi | Yer Gösterici, Ocak 2013 

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails