Perşembe, Ocak 03, 2013

Seyrüsefer Defteri 30


Edwin Boyd, biyografik bir suç hikayesi, Kanada'da geçmesi ilginç, temposu ya daha yavaş olmalıymış ya da daha hızlı (30 Aralık). + Pazarları Hiç Sevmem, görüntüler çok iyi ama senaryo aksamış, diyaloglar teklediği için oyuncular da zorlanmış (29 Aralık). + İstanbul seyahati (28 Aralık). + Dredd, tatsız bir çizgi romandır ama bu uyarlama iyi bir aksiyon örneği olmuş (27 Aralık). + Blue Lagoon The Awakening, ilk filmin utangaç bir versiyonu, yapılmasa da olurmuş (26 Aralık). + Ultimate Avengers, düşük bütçeli bir animasyon, çizgi romanın çok gerisinde (25 Aralık).+ Bro, gezinen bir film, annesiyle yaşayan genç bir erkeğin suçla ilintili savrulması, uyuşturucu, cinsellik vs, vasat demek gerekiyor (24 Aralık).+  Çanakkale 1915, senaryosu belli de sineması sahiden kötü, öyle şeyler var ki çok acemice, bir mermi sahnesi var oyuncular bile inannmamış (23 Aralık). + Skyfall, geleneksel seyirlik sahneler yine var ama James Bond geleneğinin dışında bir film olmuş, kötü adam derinleşememiş (22 Aralık). + Eskişehir Şehir Tiyatosundan Toros Canavarı'nı seyrettim, iyi dekor, çok iyi oyunculuklar vardı (21 Aralık). + The Man With The Iron Fists, çocuksu, video oyunu tadında uzakdoğu operası, vasat (20 Aralık). + Diary of a Wimpy Kid Dog Day, çok vasat olmuş diyordum, sonra ne olacaktı ki dedim, sitcom olurmuş da film niye olmuş (19 Aralık). + Deep Rising (1998), döneminin ortalamasını hesap edersek sürükleyici bir komedi avantür, tuhaf yaratıklar gemiyi işgal ediyor, özeti böyle (18 Aralık). + Derriere Les Murs, yirmili yıllarda Fransız taşrasında geçen vasat bir gerilim filmi denebilir. Genç birkadın yazarın kabusları halüsinasyonları, vasat altı (17 Aralık). + The Baytown Outlaws, komedi avantür denebilir, Rodrigez havasında komik şiddet ve coolluk... O kadar...(16 Aralık). + Wild Bill, bir Doğu Londra filmi, büyük bir hikayesi yok ama o yoksulluğu iyi anlatarak kendini izlettiriyor (15 Aralık). + Casa De Mi Padre, Will Ferrell nedeniyle seyrettim. Latin komedisi çıkmamış, ne olacağına karar verememiş bir film olmuş, oyuncuları kurtaramamış (14 Aralık). + Paraisos Artificiais, mutsuzluk, hayal kırıklığı, uyuşturcu, cinsellik, gençlik, hedonizm vs vs İlginç olan yanı Brezilya filmi olması (13 Aralık). + 388 Arletta Avenue, vasat bir korku filmi, kamera oyunlarıyla filmi sürüklemeye kalkarsan ergen harkişlenmesi çıkıyor (12 Aralık). + Eldorado, yakın dönemlerinin mavrasını yapan bir trash estetiği düşünün, üstelik müzikal, üstelik nasıl dökülüyor! (11 Aralık). + La Legende de Parva, Manara'dan adaptasyonuymuş, naif ve teknik olarak vasatın altında (10 Aralık). + The Girl Who Kicked The Hornets Nest, her defasında yarım bıraktığım bir filmdi, serinin en zayıf halkası, siyasi entrikası romana daha çok yakışmış (9Aralık). + The Good Doctor, Orlando Bloom performansı başarılı ama çok kapsayıcı olmuş, kötüler (!) bir parça daha karakter kazanmalıymış (8 Aralık). + The Dark Knight Rises, Nolan'ın kıyamet gösterisi, serinin en iyi filmi gibi geldi bana (7 Aralık). + The Bride Wore Black, Truffaut'nun Hitchcock filmi denebilir, kara gelinin intikam hikayesi. Tarantino hiç seyretmedim demiş, yedi düveli güldürmüş (6 Aralık).+  Stolen, Cage düğmesine basılınca oynayan pilli bebekler gibi hep aynı rolü oynuyor, hep vasat altı filmlerde oynuyor uzun süredir (5 Aralık). + On te Road, dağınık bir romana göre iyi toparlanmış, iyi oyunculuklar var, klişeleri iyi kullanmış, enerjik film olmuş (4 Aralık). + A Day at the Races, Groucho Kardeşler, Üç Ahbap Çavuşlar mizahı, Arşan Palabıyıkyan zekası (3 Aralık). + Crash, eski film ama ben ilk kez seyrettim, bugün pek çok bakımdan eskimiş gibi geldi bana. Romanın gerisinde kaldığı çok açık, erotik bir filme dönüşmüş hatta (2 Aralık). + Alois Nebel, Çek animasyonu, iyi bir sanat sineması örneği (1 Aralık).




Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails